Cumhuriyet’ten Günümüze Türk Mizahında Karikatür

Mizah için önemli bir yeri olan karikatürün Cumhuriyet Dönemi’nden günümüze uzanan tarihi ve geçirdiği evrimi ele aldığımız bu yazıda sizlere karikatürün mazisini yayınlarıyla beraber aktaracağız. 1923 yılından bugüne kadar yer aldığı dönemleri ve dönemlerin anlayışıyla beraber hangi kalıplara girdiğinden ve basın kültürüne nasıl yansıdığını sizlere sunacağız.

Cumhuriyet’in İlanından Günümüze Türk Karikatürü (1923-2022)

İkinci Dünya Savaşı yaklaşırken dünya sorunlarını konu alan karikatürler de artmaya başlamıştır. Cumhuriyetten günümüze olan kısım geniş bir yelpazeyi kapsayacağından Tek Parti Dönemi, MarkoPaşa Dönemi, Demokrat Parti Dönemi, 27 Mayıs İntihal Dönemi, 12 Mart Muhtıra Dönemi, 12 Eylül İntihal Dönemi, Turgut Özal ve1990’lı Yıllar,  2000 Sonrası Dönemi alt başlıkları altında değerlendireceğiz.

1. Tek Parti Dönemi

Cumhuriyet’in ilanı ile başlayan bu dönemin ilk yılları durgun geçmiştir lakin 1928 Harf İnkılabı ile beraber basın da canlılık kazanmış ve karikatür de bu canlılıktan faydalanmıştır. Türk karikatürünü bu dönem içerisinde önemli isimler ortaya çıkarmıştır. Karikatürün gazetelere yerleşmesi, ilk çizgi romanın yapılması, karikatür albümlerinin basılması, karikatür sergilerinin açılması, ilk çizgi film denemeleri yaklaşık İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar süren bu dönemde, gerçekleşmiştir. Ramiz Gökçe, Ratip Tahir Burak, Necmi Rıza, Kozma Togo, Salih Erimez ve Orhan Ural dönemin en önde gelen karikatürcülerinden olmuşlardır.

Bu dönemin en etkin ve en özgün karikatürcüsü olarak Cemal Nadir ismi dikkat çekmektedir. Resimleme tekniğinden gerçek karikatür çizgisine geçişi tam anlamıyla sağlayan Cemal Nadir, bu nitelikleriyle çağdaş Türk karikatür geleneğinin öncüsü olarak kabul edilen isimlerdendir. İlk yazısız karikatür denemelerini yapmış olan Nadir, karikatürlerinde espriyi yazının içerisine gizlenmiştir. Karikatürlerine yazının açıkça üstün olduğu görülmektedir. Kendisi bir röportajında karikatürü, “Yazı olarak yapılan mizahın resimle tamamlamasıdır” diye tanımlamaktadır. Sanatçı özellikle 50 Kuşağı olarak adlandırılan karikatür geleneğinin ustalığını yapmış ve bütün kuşağı etkilemiştir.

Cem Dergisine ait bir karikatür.

Karikatürcüler, Tek Parti döneminin baskıları sebebiyle kendilerine özgür bir alan açma ihtiyacı hissetmiş ve bu doğrultuda belediye sorunlarına yönelerek bol bol eleştirel karikatür çizmişlerdir. Tek Parti dönemi karikatürcüleri İstanbul’dan yeni bir gündem malzemesi yaratmışlardır. Bu gündem malzemesi önemli bir birikim de oluşturmuş ve İstanbul’un kent hayatı mizahi bir ansiklopedi olarak belgelenmiştir. Basın üzerindeki sıkı denetimlere rağmen gerçeği söylemenin yolunu bulan ve buna cesaret edebilen Cemil Cem, 1927’de “Ah bir vergisiz memleket olsa!” başlıklı karikatüründen dolayı bir yıl hapis cezası almıştır. Bir süre sonra Cemil Cem’e ait olan Cem dergisi de bir başka siyasi karikatür nedeniyle kapatılmıştır.

Tek Parti Dönemi’nin önemli yayınları ise şu şekildedir; Vay Vay (1925), Çalçene (1928), Cingöz (1924), Şeytan (1927), Karatepeli (1924), Kelebek (1923), Yeni İbiş (1924), Gelincik(1924), Kaynana (1927), Davul (1927), Cem-Djem (1927), Efe (1936), Karikatür (1936-1948), Kartal (1929), Karagöz (1908-1968), Kalem (1930), Babacan (1942-1948), Bıldırcın (1931), Babahindi (1937), Amcabey (1942), Akbaba (1922-1977).

Kalem Dergi kapağı.

2. Markopaşa Dönemi

Markopaşa, Türk mizahı adına önemli bir dönemdir. Kendine özgü mizahi dili, gösterdiği çaba savunduğu davaya adanmışlığı, göze aldığı riskler, bağlanmayla ya da toplumsal çatışmalar ile ilgili sözleri, hasımlarını küplere bindiren, dostlarını heyecanlandıran ve hatta belki de sonradan düşündüklerinde mahcubiyete yol açan özellikleriyle Markopaşa döneminin en etkili ve rahatsız edici yayınıdır.

Sabahattin Ali, Aziz Nesin ve Mustafa Mim Uykusuz gibi isimleri bünyesine barındıran Markopaşa dönemin siyasi idaresi tarafından komünist bir yayın olarak nitelendirilmiştir. Bu sebeple gazetenin sosyalist bir kimliğe sahip olduğu akıllara gelse de bu isimlerin, dönemin sosyalist parti ve dernekleriyle ilişkili olduğu söylenemez. Aziz Nesin’in Yeni Adam dergisine gönderdiği öyküler için İsmail Hakkı Baltacıoğlu “bunlar sosyalist hikâyelerdir” diye not düşmüş ve Nesin bunu bir türlü anlayamamış ve şu ifadelerle dile getirmiştir:

“Moliere’ in kahramanının ”Ben nesir konuşuyormuşum da haberim yok‟ dediği gibi, ben de sosyalist olduğumu bilmiyordum. Ben doğal olarak sosyalisttim. Çünkü yoksul aileden geliyordum, toplumsal adaletsizliklere hep tepki gösteriyordum. Sosyalizm de buymuş. Bunu bilmiyordum tabi. Tan gazetesinde köşe yazarıyken yazdığım yazıların hepsi sosyalist olarak görüldü. Oysa benim ölçüm şuydu: Bir olay çıktığı zaman önüme bakıyordum: Halka yararlı mı zararlı mı? İşte sosyalizm de bu zaten… Marksizm’i bilmiyordum, teorik hiçbir kitap okumamıştım. Zaten kitap da yoktu”

Markopaşa kapağı.

Mizahın, toplumsal değişimle ne kadar iç içe oluğunu göstermesi bakımından Markopaşa Türk karikatürcülük geleneğinde önemli bir yere sahiptir. Markopaşa’yı sadece bir mizah gazetesi olarak değerlendirmek doğru olmaz, dili çok başarılı bir şekilde kullanan Markopaşa, ciddi ve üzerine düşünülmesi gereken konuları alaycı bir üslup ile sunmayı başarmıştır. Böylelikle, 1923 sonrası Karagöz ve Akbaba çizgisine karşı yeni bir üslup yaratmıştır. Mizah yazıları ve şiirleriyle geleneksel hiciv edebiyatı türünde örnekler veren Markopaşa, Türk karikatür geleneği adına bir milat kabul edilebilir. Muhalif yayın kültürüne getirdiği yeniliklerle mizah basını tarihi açısından önemli bir yere sahiptir.

Markopaşa, dönemin politikacılarını yaptıkları yolsuzluk ve refah içinde yüzüp, halkı yoksul bıraktıkları için, bürokrasiyi de hantal olduğu ve halkın ihtiyaçların görmemezlikten geldiği için çok ağır bir dille eleştirmiştir. Aynı
zamanda Amerikalılaşma hareketleri, karaborsacılar ve harp zenginleri de Markopaşa’nın eleştirilerinden nasibini almıştır. Markopaşa hakla yakınlığıyla kendine yer edinmiştir. Bunun karşılığı olarak diğer gazetelerle kıyaslandığında daha yüksek satış sayılarına ulaşmıştır. Tüm bu sürecin bir sonucu olarak halk ve aydınlar da mizah sayesinde bu sessiz tepkiye ortak olmayı başarmışlardır.

Sık sık sansüre uğramış ve kapatıldığından dolayı Malumpaşa, Merhumpaşa, Bizim Markopaşa, Hür Markopaşa ve Yedi-Sekiz Paşa gibi isimlerle çıkmaya devam etmiştir, çok partili düzene geçiş için klasik bir demokrasi mücadelesi vermiştir. Mevcut iktidarın değişmesiyle beraber kendini görevini yerine getirmiş sayarak yayın hayatına veda etmiştir.

Markopaşa’nın alternatiflerinden Hür Markopaşa kapağı.

3. Demokrat Parti Dönemi

İktidara gelmeden önce basının ciddi desteğini alan DP, seçim sonrasında vaat ettiği yeni basın yasasını ilan etmiştir. 1950 Temmuz’da  kabul edilen basın yasası, Cumhuriyet Döneminin ilk basın yasası olan 1931 yasası ve üzerinde yapılan değişiklikleri de yürürlükten kaldırmıştır. Yeni basın yasasıyla birlikte, gazete ve dergi çıkartmak için beyanname verme zorunluluğu ve gazete sahiplerinin cezai sorumlulukları kaldırılmıştır. Diğer yandan, basın alanında adı kötüye çıkmış kişilerin basın alanında çalışmalarını da engelleyen hükme, bu yeni kanında yer verilmemiştir.

DP’nin iktidarda olduğu bu yeni dönem, basın alanında özgürleşen bir süreci meydana getirmiştir. Bu özgürlükçü ortam karikatürlere de yansımıştır. Karikatür açısından dönemin başlıca yayınları şunlardır; Yarasa (1951-1952) Yeni Harika (1951), Tilki (1952-1953), Yeni Nasreddin Hoca (1956), Düdük (1957), Zılgıt (1955), Yuf Borusu (1951), Kuyruk (1958), Makara (1957), Karagöz (1908-1968), Matrak (1952-1956), Gölge (1957), Şak Şuka (1953), Mizah (1946-1952), Kaynana (1948-1953), Şakacı (1953), Curcuna (1956), Akbaba (1922-1977), 41 Buçuk, Dolmuş, Taş Karikatür, Akşam, Yeni Sabah, Ulus, Milliyet, Yeni İstanbul, Dünya, Zafer, Siyasi Halk Gazetesi ve Vatan.

Mikrop Dergi kapağı.

Bu dönem karikatürcüleri için ağırlıklı olarak muhalefetin (CHP) yanında bulundukları ve DP’yi karşılarına aldıkları söylenebilir. Bunun yanında Akbaba Dergisi çevresinde kümelenen çizerler de Demokrat Partinin lehine karikatürler yayınlamışlardır. DP aleyhine en ağır karikatürleri çizen ve CHP’yi mitleştiren Tef, Dolmuş ve Taş karikatür dergilerinin etrafında bulunan ve 1950 kuşağının ekseriyetini oluşturan bu karikatürcüler, halk mevcut iktidardan yana olduğu için Markopaşa kadar dikkat çekmemişlerdir.

1950-60 arası, Türkiye’ de politik karikatürün gelişmesi bakımından çok zengin bir dönem olmuştur. Karikatürcüyü protestoya götürecek, muhalif olmaya itecek özelliklerde bir rejim vardı, ama bu rejim, Abdülhamid veya tek-parti rejimleri gibi protestonun ve muhalefetin yayılmasını engellemiyor, engelleyemiyordu. Bütün bu koşullar altında da karikatürcü, politik ortamda önemli bir etken haline gelebilmiştir. DP’ye karşı genişleyen muhalefette özel bir yerleri olmuştur. Muhalefetin dışında kalan karikatüristler, bu tarihlerde iz bırakamamışlardır.

Lakin DP iktidarının ilerleyen dönemlerinde, basın ile arasındaki ilişkiler şiddetli geçimsizliğe evrilmiştir. DP’nin 1960’ta denemeye çalıştığı Tahkikat Komisyonu basını sindirme çabalarının son başarısız örneğini teşkil etmiştir. Demokratik yöntemlerle iktidara gelen bir partinin, iktidarını sürdürebilmek için basına karşı giriştiği baskı ve sindirme yöntemleri, özel hayatı, kişilerin şeref ve haysiyetini koruma ya da devletin siyasi ve mali itibarını sarsıcı yalan haberleri engelleme gerekçeleriyle olmuştur. Bu olumsuz gelişmeler de 27 Mayıs darbesine zemin hazırlamıştır.

Avni Dergi Kapağı.

4. 27 Mayıs İhtilal Dönemi

27 Mayıs askeri darbesi ile DP iktidarına son verildi. Türkiye tarihinde birçok bakımdan başlangıç oluşturacak olan darbe, yeni bir Anayasa ile özgürlük ortamını meydana getirmiştir. Eğitim, kültür ve sanat hayatında gözle görülür bir hareketlenme yaşanırken, karikatür açısından dönemin başlıca yayınları şöyledir; Zübük (1962), Karikatür Mizah (1962), Diktatörler Karikatür Mecmuası (1960-1962), Karagöz (1908-1968), Çuval (1960), Yağma (1960), Tekir Kedi (1960), Külah (1960), Diyojen (1962), Bizim Şaka (1960), 9 Kuyruklu Kedi, Akbaba (1922-1977), Yergi Dergisi (1965), Şamar (1966).

Bu dönemde, karikatürlerinde artık parti çalışmalarının ikinci plana atıldığı, yerine topluma yönelik konuların daha fazla çizgiye döküldüğü ve anayasal özgürlüklerin savunulduğu görülmektedir. Önceleri eski devrin kalıntılarına o günlerde takılan adla, “kuyruklarda düşürülen iktidarın başı” karikatürlere konu olmuştur. Askeri darbe, basın ve özellikle de karikatürlerde alkışlarla karşılanmıştır.

Karikatür konusunda, mizah dergilerinden çok siyasal-kültürel dergilerin öne çıktığı bir döneme girildiğini belirten Turgut Çeviker, söz konusu sürece ilişkin şu ifadeleri kullanmıştır:

”Geçmişten gelen Akbaba, DP ile kurduğu ilişkiler nedeniyle itibarını yitirmiş ancak yine de çıkmayı sürdürüyordu. Onun, “düşene vur” politikası, varlığını sürdürüyordu. Haftalık olarak yayımlanan ve Kemalizm’den Marksizm’e uzanan düşünce dünyasının savunucusu olan siyasal kültür dergileri içinde Yön ve Ant, Türk karikatürüne daha önce olmadığı ölçüde yer veriyordu. Bu süreç, içerik ve estetik olarak yeni bir karikatür ortaya çıkarıyordu. Karikatürcüler, 1961 Anayasası’nın getirdiği ortamda artık daha özgür çizebiliyorlardı. Daha önceleri çizgilerine yeterince yansıtamadıkları toplumcu düşünceler, mizahla buluşuyordu. Kısa zamanda, 1960 öncesine göre büyük bir estetik aşama kaydediliyordu. Sanki bir mucize oluyor! Bütün karikatürcüler daha iyi, daha güzel ve kuşkusuz daha kıyıcı çiziyorlar… Yön ve Ant’da ortaya konanlar çoğulcu karikatür dünyası büyük bir orkestra gibiydi. Gazeteler içinde Milliyet, Akşam ve Cumhuriyet karikatüre verdiği önem bakımından hemen ayırt edilebiliyordu.”

Akbaba Dergisi.

5. 12 Mart Muhtıra Dönemi

Bu dönemde 12 Mart askeri müdahalesinin baskısı toplum ve basın üzerinde kendini oldukça yoğun bir şekilde hissettirmiştir. Mizah basını sansürlerle bastırılmaya çalışılmış ve yapılan yargılamalar hapislerle sonuçlanınca karikatür yeni konulara yönelmek durumunda kalmıştır. Bu konuların başında sinemanın da öncülük ettiği erotizm gelmiştir. 1975’lere kadar devam eden bu akım yerini yavaş yavaş “ciddi” karikatürlere bırakmıştır.

Karikatür açısından dönemin başlıca süreli yayınları şunlardır; Akbaba, Gırgır, Çarşaf, Fırt, Mikrop, Toplum, Nokta, Yankı, Özgür İnsan, Bilim ve Sanat, Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, Günaydın, Barış, Yeni Halkça Tercüman, Vatan, Politika.

Çarşaf 5. sayısı.

14 Ekim 1973 genel seçimlerine değin, mizah basını zor dönemler geçirmiş ve ayakta kalmaya çalışmıştır. Akbaba, bu süreci atlatamayarak 1977’de kapanmıştır. Yine bu süreçte Gırgır, bir halk gazetesi olan Gün’ün bir köşesinden yayılarak sayfaya, sonrasında tek başına bir dergi halini almayı başarmıştır. Karikatür, toplumla demokratikleşme sürecinin özgürleşmesine yardımcı olmuştur. Tan Oral, önce Halkın Dostları’nda sonra Yansıma’da, devrimci karikatürler yayımlayarak öne çıkmıştır. Karikatürün kapalı dilini de devreye sokarak seslerini duyurabilen, Ali Ulvi (Cumhuriyet), Turhan Selçuk (Yenigün) Bedri Koraman (Milliyet) ve Ferruh Doğan (Barış) olağanüstü bir karikatür serüveni gerçekleştirir. Bedri Koraman, Abdi İpekçi’nin önerisiyle gazetesinin birinci sayfasında renkli karikatüre yönelmiş ve bu toplumca büyük ilgiyle karşılanmıştır. Dönemin bütün yayın organları siyasal iktidarlarla ciddi bir mücadele içerisine girdiğinden haklarında dava açılmasını önleyememişlerdir. Seksenli yıllara giderken ülke büyük bir kaosun içerisine girmiş ve mizah da bu kaostan nasibini almıştır.

Çarşaf 35. sayısı.

6. 12 Eylül (İhtilal) Dönemi

12 Eylül askeri müdahalesi ile birlikte hem siyasi hem de toplumsal alanda birçok denge bozulmuş ve bu durum karikatür-mizah üzerinde yoğun bir etki yapmıştır. Türkiye demokrasi geleneğinde önemli bir kırılma noktası olan bu müdahale, karikatürü de yeniden biçimlendirmiş, “suya sabuna dokun(a)maz” hale getirmiştir. Darbeye alkış tutan karikatüristler de bu süreç içerisinde kendilerini göstermekten çekinmemişlerdir.

12 Eylül Darbesiyle birlikte toplum depolitize edilmiş, politikanın kötü bir şey olduğu topluma benimsetilmeye çalışılmıştır. Sağ-sol çatışmaları yüzünden gençlerini büyük oranda kaybetmiş olan Türk toplumu, politikaya karşı mesafeli durmaya başlamıştır. Bu dönemde demokrasinin rafa kaldırılması, apolitik olma yolunda ilerleyen toplum içinde büyük bir tepkiyle karşılanmamıştır. Demokrasinin amaç değil bir araç olduğu propagandası yapılmıştır. Gerçek anlamda demokratikleşmemiş bir ülke olan Türkiye, 12 Eylül’den sonra iyice demokratikleşmekten uzaklaşmıştır. Özellikle gençler arasında bu propagandalar tesirini göstermiş ve kısa bir sürede apolitik bir kuşak yetiştirilmiştir.

Hıbır’dan bir kesit.

Bu siyasi ortamın tesiriyle de mizah basını geri planda kalmıştır. Süavi Süalp çizgisine yakın bir mizah anlayışının ağır bastığı söylenilebilir. Bu tarz, gıdıklayarak güldürmeye çalışan, tek amacı da güldürmek olan, cinselliğe ve argoya sırtını yaslamış, apolitik bir mizahtır. Bu mizah biçiminin toplumun bilinç ve espri düzeyini yükseltmek gibi bir kaygısından söz edilememektedir. Sonraki dönemlerde de bu mizah anlayışı artarak devam etmiştir. Bu dönemin başlıca yayınları ise şunlardır; Mikrop (1978-1979), Çaylak (1976-1978), Çarşaf (1975-1992), Sıfır (1983), Balyoz (1979-1980).

7. Turgut Özal ve 1990’lı Yıllar

Bu dönemin karikatüre yönelik en önemli özelliği; çizimlerde soyut, simgelere dayanan, dolaylı anlatımlardan uzaklaşılması olmuştur. Karikatür, bu süreçte, çizgi romana özgü anlatım tekniklerinden yararlanmıştır. Alt yazılar kalkmış, konuşma ve düşünceler balonlar içine alınarak çizime katılmış, çizgi romana özgü ünlem sözcük ve imleri kullanılmıştır. Çizimler ayrıntı kazanmış, yerel özellikler vurgulanmıştır. Bütün bunlar daha devingen, canlı, çarpıcı, izleyiciye yakın çizimlerin ortaya çıkmasına yol açmış ve  karikatüre yeni bir soluk kazandırmıştır. Onun yeniden yaygın bir anlatım aracı durumuna gelmesini sağlamıştır.

90’lı yıllarla birlikte geleneksel medya kimlik değiştirmeye başlamıştır. Bu yeni yapılanma, medyada sermayenin daha etkin bir biçimde rol oynamasından kaynaklanmıştır. Asil Nadir’in basın dünyasına girmesiyle gün yüzüne çıkan tekelleşme olgusu, bu dönemle birlikte basın dünyasına damgasını vurmuştur. 90’lı yıllarda giderek artan bu tekelleşme faaliyetleriyle birlikte dev basın imparatorlukları kurulmaya başlanmış, bu imparatorluklar daha küçük bütçeli yayın kuruluşlarını kendi bünyelerine alarak giderek büyümüşlerdir.

Zübük Kapağı.

90’lı yılların karikatürü için, 12 Eylül gibi katı bir denetim olmasa da, piyasa koşullara ve sermaye yapılanmasının kıskacında bir baskı söz konusudur. Bu baskı büyük patronların, karikatüriste tanıdığı özgürlükler çerçevesinde eserler ortaya koymasına neden olmuş ve bu eserlerin içinin boşalmasına sebebiyet vermiştir.

Bu dönemin başlıca yayınları ise şu şekildedir; Hıbır (1989), Limon sonrasında Leman olarak yayın hayatına devam etmiştir (1986-1991), Leman (1991-hala yayında), Çaylak (1991), Çarşaf (1975-1992), Avni (1989-1996), Sıfır(1983), Filit (1991), Cıngart (1990), Tırpan (1992), Ballı Hoşaf (1999-2001), Amele (2000-2001), H.B.R Maymun (1994-2000), Keskin Ustura (1994-1997), Makara (1998), Gool Show (1994), Tewlo (1992), Pine (1999), Çete (1997), Çafçaf (1994), Biber (1994), 

Mizah Dergi kapağı.

8. 2000 Sonrası Dönem

Bu dönem içerisinde, dikkat çeken en önemli mizah dergileri; Penguen, Uykusuz ve Leman’dır. Daha ziyade sol bir kimliğe sahip bu dergiler, çizdikleri karikatür ve yayınladıkları yazılarla iktidara yönelik yoğun eleştirilerde bulunmaktadırlar. Bu dergiler içerisinde yine önemli muhalif yazar ve çizerler söz konusudur.

Penguen dergisinde; Bahadır Baruter, Erdil Yaşaroğlu, Karuk Kaya, Barış Atar, Cem Dinlenmiş, Doğan Güneş, Faruk Kaya, Fatih Solmaz, Kaan Sezgin, Kamuran Süner, Kenan Yarar, Metin Üstündağ, Mustafa Satıcı, Özer Aydoğan, Selçuk Erdem, Semra Can, Serkan Altuniğne, Serkan Yılmaz, Seyit Ali Aral ve Sönmez Karakurt, Gürdem Sındıraç, gibi isimler vardır.

Uykusuz’un kadrosu; Alpay Erdem, Anıl duman, Barış Uygur, Behnan Shabbir, Cengiz üstün, Cihan Ceylan, Cihan Kılıç, Deniz Ensari, Emrah Ablak, Ender Yıldızhan, Erman Çağlar, Ersin Karabulut, Fırat Budacı, Galip Tekin, Mehmet Çilingir, Oktay Gencer, Uğur Gürsoy, Bülent Üstün, İlker Altungök, Kaan Sezyum, Umut Sarıkaya, Vedat Özdemiroğlu, Yılmaz Aslantürk, Nisan Hakan Özkan, Cem Güventürk ve Yiğit Özgür’den oluşmaktadır.

Leman dergisinin önde gelen isimleri; Güneri İçoğlu Kaan Ertem, Tuncay Akgün, Kemal Aratan, Atilla Atalay, Ahmet Yılmaz, Mehmet Çağçağ, Bahadır Boysal, Metin Fidan, Sefer Selvi, Feyfan Güver, Betül Yılmaz ve Nihat Genç’ten oluşmaktadır.

Diktatörler Karikatür Mecmuası

Bu dönemde dikkat mizah alanında dikkat çeken en önemli gelişmelerden biri de, muhafazakâr bir kimliğe sahip ve siyasi iktidarın yanında olan CafCaf dergisinin yayın hayatına başlamasıdır. Cafcaf muhafazakâr gelenekçi düşüncenin kendini belirgin biçimde hissettirdiği bir mizah dergisidir. Dergi, modern unsurların dışlanmasından yana bir tavır takınmış olsa da içerisinde modern İslami düşünceden izler taşıyan karikatürlerde varlık göstermektedir.

Çaylak Kapağı.

Bu dönemin diğer mizah yayınlarını ise şu şekilde sıralayabiliriz; Tiren (2003), Golik (2012), Kırmızı Alarm (2003), Tatak, Cici (2009), Alarm (2003).

Mizah basının tarihi dönemlerinin ve dönemler içerisindeki tutumunun hangi değişkenlere bağlı olarak değiştiğinin ele alındığı bu yazıda, mizah basının doğduğu ilk zamandan beri muhalif yönünün ağır bastığı dikkat çekmektedir. Nitekim mizahın en önemli görevinin var olan eksiklikleri ve toplumsal sorunları göstermesi olduğu göz önüne alındığında, genel olarak iktidarla hep bir çatışma içinde olduğundan bahsedebiliriz.

Karikatürün Cumhuriyet’ten önceki gelişmelerini okumak isterseniz sitemizde yer alan Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türk Mizahında Karikatür adlı yazımıza da göz atabilirsiniz.

Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
İlgili İçerikler