Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türk Mizahında Karikatür

1919 tarihinde Hüseyin Hüsnü tarafından çıkarılan Kartal isimli yayından sayfa örnekleri.

Türklerin mizahında Tanzimat dönemiyle beraber basının çok ciddi bir ivme kazandığı bir zamanda kendine geniş bir yer edinen karikatür, bu dönemde konu olarak bulduğu zengin ortamın ve yayıncılıktaki teknik ve fiziki ilerlemenin de etkisiyle büyük bir gelişim göstermiştir. Bizler de bu gelişimi başlangıçtan Cumhuriyet Dönemi’ne kadar uzanan yelpazesiyle sizlere sunmaktayız.

Mizah Nedir?

Arapçadan dilimize giren mizah sözcüğünün (mizāḥ مزاح) kökeni, şaka ve latife yapmak manasında mezh kökünden mastar ismi müzâhtır. Mizah, “şaka, latife” anlamını taşımaktadır. Mizah sözcüğü Türk Dil Kurumu tarafından “gülmece” olarak açıklanmıştır. Yine TDK tarafından gülmece, “eğlendirme, güldürme ve bir kimsenin davranışlarına incitmeden takılma amacını güden ince alay, mizah, olarak tanımlanmıştır.

Mizah, eğlence ve hoşgörü gibi iki kavramla temellendirilmektedir. Eğlence sayesinde mizah her olayı ya da her konuyu bireylere, kaçınmadan ortaya koyma fırsatı verirken, hoşgörü de bu eğlencenin içinde kendine olağan bir şekilde yer bulmaktadır. Mizahın sonradan bir zanaat olarak ele alınması, çeşitlenmesine de yol açmıştır. Başlarda eğlence gibi genel bir anlamı karşılarken zamanla şaka, alay, hiciv, matrak, taşlama, iğne, nükte gibi türlerinin de meydana gelmesine olanak sağlamıştır.

Karikatür Nedir?

Karikatür kelime kökeni olarak İtalyancada “abartma eylemi” manasına gelen “caricatura” kelimesinden dilimize geçmiş olup Osmanlı’nın son döneminden beri kullanılmaktadır.  Başlarda karikatür denince akla ilk gelen şey, ressamın resmin orijinali üzerinde oynayarak abartılı vurgular ve boyutlarla daha komik bir çizim ortaya koyması olmuştur. Çizim yapılan şeyin ya da kişinin şekli eksikleri ya da fiziki kusurlarına odaklanarak onları, mizah unsuru haline getirip onunla alay edilir ya da anlamsızlaştırılarak hiçe indirgenir.

Karikatür en başta bilhassa portre çizimi ile başlamıştır. Bu çizimde doğal çizimden ziyade yüz hatlarında oynanarak abartılar yapılmıştır. Bunları yaparken karikatürcü görsel metafor, kişiliklendirme, soyutlama, alegorik nitelikler, abartma ve bozulma gibi bir takım çizim teknikleri kullanmıştır. Kübizm ve sürrealizm gibi akımların da etkisiyle çizilen karikatürlerde, çizimler neredeyse anlaşılmayacak bir hale bürünmüştür. Tabii bu şekil ile oynama sınırsız olmamıştır çünkü, çizilen nesne ile portrenin tanımlanabilmesi önem arz etmektedir. Sınırları dışında herhangi bir akımın teknikleri ile yapılmayan abartı anlamsız olacaktır. Neticede karikatür bir biçim bozma sanatıdır ve genel olarak “üretime ve bozulmaya yoğunlaşan kitlesel bir çizim sanatı” diye tanımlanmaktadır.

Sovyet Rusya’yı temsil eden Ayı figürü.

Karikatür şekli bir mesajdır. Yani şekilde ifade edilen şeyler verilmek istenen mesajlardır. Balon içinde ya da şeklin altında verilen yazı mesajdaki var olan belirsizliği ortadan kaldırmak amacı taşımaktadır. Bu anlamda şeklin gerçeklikten uzaklaşması mesajın anlaşılabilirliğini kısıtlamaktadır. Buna rağmen bazen de karikatür tüm mesajı vermez yahut veremez. Çizer, mesajın tamamlanmasını okuyucuya bırakır. Bu süreçte okuyucunun bilinç, bilgi ve kültürel düzeyi öne çıkar. Öte yandan çizerin mesajını doğru iletebilmesi için simgeyle dengesini kurmuş olması gerekir. Burada simgeden kast edilen belirtileni resmetmektir. Belirtilen ise karikatürün ana malzemesi yani odağıdır. Simgeyi örneklendirirsek karikatürlerde Amerika’yı belirtmek için kullanılan ‘Sam Amca’ figürünü ve Sovyet Rusya için kullanılan “Ayı” figürünü gösterebiliriz. Bu figürlerle okuyucu özellikle politik anlatıda belirtilmek istenen durumu rahatlıkla anlamaktadır.

Tüm çeşitleri ile mizahın ve dolayısıyla karikatürün doğrudan ya da dolaylı bir sürü işlevi bulunmaktadır. Gülmenin fonksiyonu olarak sayılabilecek bu işlevler keyif verme, eğlendirme, protesto ve tahrip etme, sosyalleşme, ‘gerilimi azaltma, savunma, saldırı, sosyal tarihin kod ve mesajlarını taşıma, problemlerle başa çıkma ve hayata tutunma, eleştiri ve hoşgörü işlevleri şeklinde sıralanabilir. Bireylerin çarpıklıkları, toplumsal çarpıklıklar, davranışsal tutumlardaki çarpıklıklar, sosyal çevrelerdeki ve ilişkilerdeki çarpıklıklar, küresel ve politik çarpıklıklar karikatürün temel iletisidir.

Amerika’nın Sam Amcası

Genel Olarak Karikatürün Tarihsel Gelişimi

Karikatürün tarihi gelişimine bakıldığında, karikatüre dair izlere tarihin çok eski dönemlerinden beri rastlanmaktadır. Kazılar sonucu ortaya çıkan bazı mağara gravürlerinde karikatürü andıran örneklere rastlanmıştır. Bunlar içinde Fransa Araiege bölgesinde bulunan ”Üç Kardeşler Mağarası”, İspanya Cueva ve Castellon bölgelerinde bulunan sırasıyla ”Ramiga Mağarası ve Casuble Boğazı” ve Cezayir’de bulunan ”Tassili Kayalıkları” en güzel örneklerden birkaçıdır.

Benzer yansımaları Antikçağ’da, sonrası Ortaçağ’da, Rönesans’ta görebiliriz. Nitekim karikatür diyebileceğimiz örneklere Aristo, Lukianos ve Horatius gibi antik dönem filozofları aracılığıyla ulaşılabildiği gibi Cervantes ve Shakespare gibi Ortaçağ dönemi yazarlarında da rastlanılmaktadır. Bu da karikatürün çağımızda çok etkin bir sanat alanı olmasına rağmen kökünün çok eskilere dayandığını göstermektedir.

Sanayi Çağı’nın karikatürü ilk sanayileşen ülkede, İngiltere’de gelişmiştir. 17. yüzyılda soyluların bir eğlencesi olarak İtalya’dan alındıysa da, özellikle William Hogarth çarpıtılmış insan görüntüleriyle yetinmek yerine, davranışlardaki çelişkileri ortaya koyan, oyma baskılarıyla gerçek karikatürün öncüsü sayılmaktadır. Hogarth’tan sonra portre karikatürüyle karikatür gittikçe daha yoğun bir şekilde toplumsal ve siyasal yergi aracı olarak kullanılmaya başlamıştır.

Wiilliam Hogart’ın tamamlayamadığı kendi portresi.

18. yüzyıla gelindiğinde yazıda olan mizah, artık yavaş yavaş çizgiye kaymıştır. Bu dönemde Thomas Beick’in tahta oymacılığı, 1798’de Alois Senefelder tarafından icat edilen Litografya ve diğer teknolojik gelişmelerle karikatürün yaygınlaşması hızlanmıştır. Karikatür dergileri ve gazeteleri çoğalmış, başka ülkelerde de bu tür yayınlar artış göstermeye başlamıştır. 18. yüzyılın en ünlü iki karikatürcüsü William Hogarth ve Giovanni Battista Tiepolo’dur. Her iki sanatçı da fertlerden çok tipleri canlandırmışlar ve özellikle Hogarth aristokrasiyi ince bir şekilde eleştirmiştir. 18. yüzyılın diğer önemli karikatürcüleri İtalyan Pier Leone Ghezzi ile İngiliz James Gillray ve Thomas Rowlandson olmuştur.

Amerika kıtasında karikatürün yaygınlaşması Avrupa ile aynı dönemde olmamıştır. Amerika kıtasında karikatür, 19. yüzyıl sonrası dönemde ortaya çıkmaya başlamıştır. 20. yüzyılda ise ABD’de yaygınlaşmaya başlayan “anarşist” anlamda içeriğe sahip olup güncel durumları çok ağır tasvirlerle eleştiren yeraltı yayınlarının meydana geldiği görülmektedir. Olağan mizahi abartmanın da dışına çıkarak nesnelerin ve figürlerin şekillerinin karışımıyla yorumladıkları olağan dışı bir çizim ortaya çıkarmışlardır. Albert Hirschfeld ve David Levine gibi önemli temsilcileri çizimlerini düzenli şekilde New York Times ile New York Review of Books’ta yayınlamışlardır. Bunlar dışında Kley, George Grosz, Topor, Bonot, Blachon, Cardon, Gourmeilin, Crump, Jan Faust, Mihaesco, Arishman, Brad Holland, Anita Siege ve Saurez gibi sanatçılar da bu akımı temsil etmişlerdir.

Aynı yüzyılda farklı ülkelerde önemli karikatür yayınları ve dergileri ortaya çıkmıştır. Sovyet Rusya’nın Krokodil’i (1922), Macaristan’ın Ludas Matyl’i (1941), Çekoslovakya’nın Dikobraz ve Rohaç’ı, Yugoslavya’nın Jez’i, Bulgaristan’ın Sturshel’i ile Doğu Almanya’nın Eulenspiegel’i bunların en dikkat çekici olanlarıdır.

Türk karikatürünün tarihsel gelişimi ise Tanzimat döneminde başlamıştır. Tanzimat ile Batılılaşma, hürriyet, özgürlük, eşitlik gibi kavramlar yaygınlaşmış, basının çok ciddi bir ivme kazanmış, kadın, eğitim, cinsiyet, eğlence, zevk, sanat gibi sosyolojik konular yanında siyasi belirsizlik, savaşlar ve milliyetçilik gibi konuların gündemde fazlasıyla yer ettiği bu dönemde karikatür, konu olarak bulduğu zengin ortamın ve yayıncılıktaki teknik ve fiziki ilerlemenin de etkisiyle gelişim göstermeye başlamıştır.

George Grosz’a ait bir karikatür çizimi, 1916-17.

Tanzimat’tan II. Meşrutiyet’e Türk Karikatürü (1839-1908)

Tanzimat döneminde İstanbul Postası (1867) ve Terakki (1870) gibi gazetelerde karikatürler yeni yeni yerini almaya başlamıştır. Hatta yayınlarında ek olarak mizah dergisi veren ve karikatüre yönelik çizimler ihtiva eden Terakki ilk mizah yayını olarak da değerlendirilmektedir. Osmanlı karikatür mizahı politik düzene karşı bir ‘yergi basını’ olarak başlamıştır. Bu yeni dönemin ilk evresini 1870-77 arası yıllar oluşturmaktadır. Karikatür mizahı Mebuslar Meclisinin kapatılmasıyla başlayıp, II. Meşrutiyetin ilanına kadar süren 1877-1908 yılları arasında uzunca bir duraklama dönemi ile karşı karşıya kalmıştır. Bu süreçte birçok karikatürcü yurt dışına çıkmış ve yurt dışında yayın yapmıştır. Ancak bu dönem, Türk karikatürünün Jön Türk hareketinin de desteği ile Batı tarzı karikatürle daha çok kaynaşacağı bir dönem olmuştur. II. Meşrutiyet’in ilanı ile başlayan dönemde ise birinci dönemin etkileri devam ederken Batı tarzı karikatür ve daha modern çizimlerle yeni içerikler karşımıza çıkmıştır.

Tanzimat dönemi mizah ve karikatürü denince akla ilk önce Teodor Kasap tarafından kurulan Diyojen (1870) gelir. Ali Bey ve Ebüzziya Tevfik gibi yazarların ve daha sonra Cem Dergisinin de kurucusu olacak olan Cem gibi önemli çizerlerin de yer aldığı bu dergi Osmanlı mizah ve karikatürü için önemli bir oluşum olmuştur. İçerdiği eleştirel siyasi tavrı nedeniyle birkaç defa yayımı durdurulan Diyojen karikatür tarihimizde yayımlanan ilk dergi olması bir yana kapatılan ilk mizah dergisi de olmuştur. Diyojen dışında mizah ve karikatür alanında faaliyet gösteren diğer önemli yayınlar ise;  Letaif-i Asar (1871), Şarivan (1872) İbretnüma’yı Alem (1873), Çıngıraklı Tatar (1873), Şafak (1874), Kamer (1874) , Hayal (1874), Latife (1875), Kara Sinan (1875), Tiyatro (1875), Çaylak (1876) ve Meddah (1876), Kahkaha (1877) gibi dergilerdir.

Tanzimat başlarında olduğu gibi siyasi ve kültürel alana dair sert eleştirileri ve alaycı çizimleri olan karikatür, ciddi yasak ve sansürlere maruz kaldığı ‘İstibdat Dönemi’nde durağan hatta varlığı dahi söz konusu olmayan bir sürece girmiştir. Abdülaziz döneminde de sansür varlığını devam ettirmiştir. 1877 yılında gündeme gelen ve II. Abdülhamid tarafından onaylanmayan Matbuat Nizamnamesi maddeleri içindeki “Mizaha mahsus gazeteler memnudur” ifadesi padişah onayına gelmeden önce tasarıdan çıkarılmış olsa dahi II. Meşrutiyet’in ilanına kadar mizah yayıncılığına müsaade edilmediğini bizlere yansıtmaktadır.

Sonuç olarak dönemin önemli muhalif kanadı olan Jön Türkler’in siyasi eleştirilere yer verdikleri mizah ve karikatür dergilerini ülke dışında yayınlamak zorunda kaldıkları görülmektedir. Bunlardan önemli olanlar ise şunlardır: 1895 de Londra’da Hayal, 1898’de Cenevre’de Beberuhi, 1898’de Kahire’de Pinti, 1900’de Folkestone’de Dolap ve 1901’de Cenevre’de Tokmak dergileridir. Fakat bu dergilerin yaşanan sert siyasi sürecin sebep olduğu kavgalar nedeniyle bir mizah kültür ya da mizahi bir akım yaratma konusunda çok başarılı olmamalarına rağmen mizah ve karikatürle ilgili önemli bir gelişmenin sağlanmasına yaptıkları katkılar da göz ardı edilmemelidir. Yurt dışında yayın yapan bu dergilerin yurt dışı yayımıyla sınırlı kalmayıp, 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanına kadar ülkeye gizli şekilde sokularak dağıtımı da yapılmıştır.

Bu görsel, Fevzi Çakmak’ın Milli Mücadele Dönemi Türk Mizahında Muhalif Bir Kimlik: Ali Kemal isimli makalesinden alınmıştır.

II. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’in İlanına Türk Karikatürü (1908- 1923)

II. Meşruiyet ile birlikte basın üzerindeki sansür nihayetlenmiş ve mizah yasağına da son verilmiştir. Gerek yazılı mizah gerekse karikatür için yeni bir başlangıç yapılmıştır. Sansür süresince yayınlarını yurt dışında yapan Jön Türk mizahçı ve karikatüristlerinin 1908 sonrası ülkeye dönmesiyle ilk etapta otuzun üzerinde dergi yayına girmiştir. Bu dönem mizahının her ne kadar savaş ve çalkantılar içerisinde kendisine has bir alan oluşturamadığı düşünülse de yazılı ve görsel mizaha geçişin başlangıcını yaparak Osmanlı mizah anlayışında radikal değişimlere sahne olarak Cumhuriyet sonrasını bile etkisine alacak bir mizah akımını başlattığı ifade edilmektedir.

Turgut Çeviker de 1908-1918 arası mizah yayınlarını dört kategoride inceler: Birincisi Geleneksel Mizah Dergileri: Bu kategoride Karagöz (1908), Nekregû (1908), Zuhuri (1908), Tasvir-i Hayal (1908), Hacıvat (1908), Geveze (1908), İbiş (1909), Nekregû ile Pişekar (1909), Eşref (1909), Hayal-i Cedit (1910), Cadaloz (1911), Baba Himmet (1911), Köylü (1913), Feylesof (1914) gibi dergiler bulunmaktadır. Bunlar daha çok Tanzimat döneminin Diyojen ve Hayal dergilerini örnek almıştır.

İkincisi Batılı Modern Mizah Dergileri: Bu kategoride Kalem (1908), Cem (1912), Boşboğaz ile Güllabi (1908), Dalkavuk (1908), Davul (1908), Laklak (1908), Kartal (1909), Kara Sinan (1911), Karikatür (1914), Hande (1916), Diken (1918) gibi dergiler mevcuttur. Bu sınıftaki dergilerin öncülüğünü karikatüre yeni bir çizgi getiren Kalem üstlenir. Kalem gibi dergilerde karikatür ön plandadır.

Üçüncüsü Eşek Tipi Mizah Dergileri: Bu kategoride Eşek (1910), Kibar (1910), Alafranga (1910), El Malum (1910) ve Yuha (?) gibi dergiler mevcuttur. Bu sınıflama adından da anlaşılacağı üzere çizimlerinde eşekler dünyasını temel almış ve karikatürlerinde eşek kafalı figürler kullanmışlardır.

Son olarak Tek Sayılık Mizah Risaleleri: Bu kategoride de El Üfürük (1908), Resimli Tonton Risalesi (1908), Mahkûm (?), El Üfürük ’e Zeylen Körük (?), Çıngırak (?), gibi küçük boyutlu aşağı yukarı dört sayfalık broşür diyebileceğimiz yayınlardan oluşmuşlardır.

Savaş, Meşrutiyet dönemi karikatürünün en önemli konularından biri olmuştur. 1911 yılı sonlarına doğru karikatür gündemini, iç sorunlar yerine önemli ölçüde İtalyanların saldırısı üzerine kamuoyunu etkinleştirmek adına dış sorunlara odaklamıştır. Osmanlı tarihinin son dönemine damga vurmuş Balkan Savaşları, Çanakkale Savaşı ve Trablusgarp gibi savaşlar bu dönem karikatürü için önemli konuların temelini oluşturmuştur. Savaşın psikolojik etkisi karikatürlerin içeriklerine yansıyarak kendini göstermiştir.

Bu görsel, Fevzi Çakmak’ın Milli Mücadele Dönemi Türk Mizahında Muhalif Bir Kimlik: Ali Kemal isimli makalesinden alınmıştır.

Birinci Dünya Savaşına giden yolda rejimin sertleşmesiyle birlikte mizahi yayınlara izin çıkmayınca övgü ağırlıklı karikatürler boy göstermeye başlamıştır. 1914-1918 yıllarında I. Dünya Savaşı basına getirilen sansürlere gerekçe olmuştur. Bu sansür İstanbul’un İngilizler tarafından işgali ve daha sonra da Vahdettin dönemi boyunca da varlığını devam ettirmiştir.

Kurtuluş Savaşı döneminde genel olarak basın, baskı ve sansüre rağmen Milli Mücadele’nin yanında ve destekçisi olmuştur. Bu dönemin bazı karikatür dergileri İstanbul Hükümeti ve Ankara Hükümeti yanlısı olarak konumlanmış ve olayları konumlandıkları tarafın gözünden aktarmışlardır. Bu durumun en uygun örnekleri Aydede (1922) ve Güleryüz (1921) dergileri olmuştur. İstanbul Hükümeti’ni destekleyip Ankara’yı ve Kuva-yi Miliye hareketini kötüleyen bir yayın çizgisi olan Refik Halit Karay’ın Aydede’si ve karşısında Ankara Hükümeti yanlısı olup işgalcileri ve onu işbirlikçisi olarak İstanbul hükümetini sert bir şekilde eleştiren ve kötüleyen ve Ankara Hükümeti’ni savunan Sedat Simavi’nin Güleryüz dergisi karikatürleri yer almıştır.

Bu görsel, Fevzi Çakmak’ın Milli Mücadele Dönemi Türk Mizahında Muhalif Bir Kimlik: Ali Kemal isimli makalesinden alınmıştır.

Cumhuriyet dönemini ile birlikte savaş ortamından çıkan Türkiye’de yapılan inkılâplar, siyasi, ekonomik, kültürel ve toplumsal dönüşüm karikatürün de dönüşümünü sağlamıştır. 1908 sonrası mizah ve karikatür anlayışının etkisi devam etse bile özellikle 1928 Harf inkılâbı karikatürde çizgisel anlamda radikal bir değişim meydana getirmiştir. Yaşanan süreç Batılılaşma anlamında modernleşme süreci olsa dahi Tek Parti döneminin baskısı yoğun bir şekilde hissedilmiştir. Eğitimde yapılan reformla beraber okuryazar oranındaki artış ve kısa süreli Serbest Fırka’nın kurulmasıyla çok partili hayat denemesi karikatür için cazip bir alan açmış ama bu değişim istenen düzeyde olamamıştır. Bu sebeple Cumhuriyet sonrası dönemdeki karikatür Tanzimat sonrası dönemdeki karikatür gibi her konuya değinme imkanı bulamamıştır. Daha çok eğlenceye dönük, sade konular işlendiği görülmüştür. Bu dönemde karikatürün çok gelişmemesinin nedenleri ise uzun bir savaş dönemi yaşanması, yeni kurulan devletin taşlarının yerine oturmaması ve toplumda oluşan nezaket duygusu ve sorunların yeni bir devlet olması sebebiyle anlayışla karşılanması olmuştur.

Karikatürler ile ilgili daha farklı bir içerik okumak istiyorsanız sitemizde yer alan “Şıpsevdi Sakızlarının Romantik Tarihi” adlı yazıya da göz atabilirsiniz.

Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
İlgili İçerikler