Varoluşçu Felsefe Nedir? Öncü Filozofları Kimlerdir?

Varoluşçu düşünce ve filozofları

Bu çalışmada, varoluşçuluğun temel kavramlarını ve farklı düşünürlerin bakış açılarını inceleyeceğiz. Kierkegaard, Nietzsche, Heidegger ve Sartre gibi filozofların eserleri üzerinden, varoluşçuluğun özgürlük, anlam ve öznellik gibi temalarını ele alacağız.

Varoluşçu felsefe akımı, 19. ve 20. yüzyılın başlarında Avrupa’da öne çıktı. Dünya savaşlarından kaynaklanan acı, ölüm ve anlamsızlık, varoluşsal sorularla sorgulanmaya başladı. Bu sayede varoluşçuluk insanın varlığını, özgürlüğünü, anlam arayışını ve dünyayla ilişkisini derinlemesine sorgulayan  bir felsefi akım olarak doğdu.

Varoluşçu Felsefe Nedir? 

Varoluşçu felsefe, insan varlığının anlamını, özgürlüğünü ve sorumluluğunu merkeze alarak ele alan bir felsefi akımdır. Bu düşünce tarzı, bireyin kendi varlığını anlaması, özgür iradesini kullanması ve yaşamına anlam katması üzerinde durur. Genellikle hayatın absürditesi, ölümün kaçınılmazlığı ve anlam arayışı gibi evrensel konuları ele alır.

Temel kavramlar 

Diğer felsefi akımlardan farklılık gösteren bir dizi özelliğe ve kavramlara sahiptir. 

Varoluş 

Varoluşçu felsefede varoluş, genellikle bireyin var olma durumu ve bu var olmanın taşıdığı anlamı ifade eder. Varoluşçu düşünce, insan varlığını, özün değil, varlığının kendisi üzerinden anlamaya çalışır. İnsan varlığı, varoluşçu perspektiften, kendine özgü bir varoluş ve anlam arayışı içindedir.

Özgürlük ve Sorumluluk

Varoluşçu felsefenin temel ilkelerinden biri, bireyin özgür iradesini vurgulamaktır. İnsanlar, kendi seçimleriyle kendi varlıklarını şekillendirirler. Ancak bu özgürlük, aynı zamanda bireyin eylemlerinden sorumlu olmasını da içerir. Varoluşçu düşünce, özgürlük ve sorumluluğun birbirine bağlı olduğunu savunur.

Özgürlük ve sorumluluk
Özgürlük ve sorumluluk

Absürd

Bu felsefe akımı, yaşamın anlamının belirsiz ve absürd olduğunu vurgular. İnsan, varoluşuyla karşı karşıya geldiğinde, çoğu zaman karşılaştığı anlamsızlık ve çelişki durumunu ifade eden bir terim olan absürd ile yüzleşir. Bu kavram, insanın hayatın temel anlamını anlama çabası sırasında karşılaştığı zorlukları ifade eder.

Anlam Arayışı

Varoluşçu felsefe, hayatın temel anlamının belirsiz ve çoğu zaman absürd olduğunu düşünür. Bu nedenle, bireyin yaşamına anlam katma çabası büyük önem taşır. Anlam arayışı, bireyin kendi varoluşunu anlamlandırma sürecini ve yaşamına anlam katma çabasını içerir.

Varoluşçu Filozoflar

Felsefe tarihinde varoluşçu terimi, özellikle 20. yüzyılın başlarında, bu filozofları belirli bir düşünsel akımın temsilcileri olarak tanımlamak amacıyla yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu terim, belirli bir düşünsel yaklaşımı paylaşan filozofları bir araya getirmek ve onların ortak özelliklerini vurgulamak için kullanılmıştır.

Søren Kierkegaard

Søren Kierkegaard, 19. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan Danimarkalı bir filozoftur. Onun felsefi düşüncesi, özellikle bireysel varoluş, özgürlük, inanç ve çaresizlik gibi konulara odaklanır. “Korku ve titreme” kitabı, en önemli eseri olarak kabul edilir.

Søren Kierkegaard
Søren Kierkegaard

Bireysel Varoluş

Bireyin genel kategoriler içinde değil, kendi benzersiz varoluşu içinde anlaşılması gerektiğini savunur. Her bireyin kendi benzersiz durumu ve ilişkisiyle Tanrı ile karşılaşma potansiyeli vardır.

Özgürlük ve Sorumluluk

Bireyin özgür iradesine ve bu özgürlüğün beraberinde getirdiği sorumluluğa vurgu yapar. Özgürlük, bireyin kendi varoluşunu seçme ve şekillendirme yeteneği anlamına gelir.

Çaresizlik ve Anksiyete

Çaresizlik, Kierkegaard’ın düşüncesinde önemli bir kavramdır. İnsanın Tanrı ile olan ilişkisinin farkında olması, çoğu zaman çaresizlik ve anksiyete duygularını tetikleyebilir. Ancak, bu durumun bireye Tanrı’ya olan inancını derinleştirebileceğini de ifade eder.

Korku ve Titreme kitabının kapağı
Korku ve Titreme kitabının kapağı

İman ve İnanç

Hristiyan inançlarına özel bir vurgu yapar ve “İmanın Kesinliği” adlı eserinde, inanç üzerine düşüncelerini detaylandırır. Ona göre, gerçek bir inanç, rasyonel bir kanıt olmaksızın, bir kişinin kendi varoluşu ve ilişkisiyle Tanrı’ya olan bireysel bağlılığıdır. 

“Korku ve Titreme” kitabında özellikle Hazreti İbrahim‘in Tanrı’ya olan bağlılığı ve Tanrı’nın emirlerine nasıl karşılık verdiği üzerine odaklanır. Kierkegaard, bu hikayeyi kullanarak ahlaki paradoksları ve insanın inançla ilişkisini anlamaya yönelik zorlukları ele alır.

Friedrich Nietzsche

Nietzsche, 19. yüzyılda yaşamış Alman bir filozoftur. Düşünceleri, varoluşçu felsefenin temel temalarına önemli bir katkı sağlamıştır. “Böyle buyurdu zerdüşt” kitabı en önemli eseri olarak kabul edilir.

Tanrı’nın Ölümü

En bilinen ifadelerinden biri, “Tanrı öldü” ifadesidir. Bu ifade, modern toplumun geleneksel dini inançlarını terk ettiğini ve artık bir mutlak değere sahip olmadığını belirtir. Nietzsche, “Tanrı’nın ölümünün”, insanın kendi değerlerini ve anlamlarını yaratma sorumluluğunu getirdiğini savunur.

İnsanın Üstinsan (Übermensch) Kavramı

“Üstinsan” kavramı, geleneksel ahlaki normlardan bağımsız olarak kendi değerlerini yaratan güçlü, özgür ve yaratıcı bir bireyi temsil eder. Nietzsche, insanın sıradan normlardan ve toplumsal baskılardan özgürleşmesi gerektiğini savunur ve bu özgürlüğü elde eden bireyin “Üstinsan” olarak adlandırılacağını ifade eder.

Friedrich Nietzsche
Friedrich Nietzsche

Ebedi Dönüş

Bu kavram, her anı sonsuza kadar tekrar yaşama düşüncesini içerir ve insanın yaşamına anlam katan değerleri ve deneyimleri seçmesi gerektiğini vurgular. “Ebedi Dönüş” düşüncesi, bireyin yaşamına derinlik ve anlam katma sorumluluğunu ifade eder.

Güç İstenci

Nietzsche, insanın temel güdüsünün “güç istenci” olduğunu belirtir. Bu, bireyin kendini ifade etme, kendi değerlerini oluşturma ve dünyayı etkileme arzusunu ifade eder. Güç, Nietzsche’nin düşüncesinde sadece fiziksel güç değil, aynı zamanda yaratıcılık, entelektüel güç ve değerlerin yaratılması anlamında da önemlidir.

Ahlaki Değerlerin Eleştirisi

Geleneksel ahlaki değerleri ve dualistik düşünceyi sık sık eleştirir. Ona göre, iyilik ve kötülük gibi ahlaki kategoriler, toplumsal inşa ürünüdür ve bireyin kendi değerleriyle özgürce hesaplaşması gerekmektedir.

Martin Heidegger

20. yüzyılda yaşamış Alman bir filozoftur. Heidegger’ın düşünceleri, varoluş, özgürlük, anlam, teknoloji ve dil gibi temel konulara odaklanır. 

Martin Heidegger
Martin Heidegger

Varlık ve Zaman

En önemli eseri olan “Varlık ve zaman”, varoluşçu felsefenin temel taşlarından biridir. Bu eserde, Heidegger varlığı anlama çabasına girer ve insan varlığını “Dasein” olarak adlandırır. “Dasein”, varlığın ve varoluşun anlamını anlama yeteneği taşıyan öznel bir varlık olarak açıklanır. Aynı zamanda, zamanın insan varlığının temel bir yönü olduğunu vurgular.

Özgürlük ve Anksiyete

Özgürlüğü bireyin kendi varoluşunu belirleme yeteneği olarak değerlendirir. Ancak özgürlük, aynı zamanda bir tür anksiyete içerir. Anksiyete, bireyin kendi özgürlüğünün ve sorumluluğunun farkına varmasından kaynaklanan bir durumdur.

Varlık ve Zaman kitabının kapağı
Varlık ve Zaman kitabının kapağı

Dil ve Anlam

Dilin varlığı anlama sürecinde temel bir rol oynadığını savunur. Dil, varlığın ifade edilmesi ve anlamlandırılması için kullanılır. Aynı zamanda bireyin dünyayla olan ilişkisini ve kendi varlığını anlama yeteneğini etkiler.

Jean-Paul Sartre

20. yüzyılda yaşamış olan Fransız bir filozoftur. Sartre’ın düşünceleri, özgürlük, sorumluluk, anlam arayışı ve insanın varoluşu gibi temel konulara odaklanır. “Bulantı” en popüler kitabı olmakla birlikte “Varlık ve Hiçlik” kitabı varoluşçu felsefeye izini bırakmıştır. 

Varlık Özden Önce Gelir

Sartre, varoluşçu felsefenin temel ilkesini benimser: Varlık özden önce gelir. Yani, insanlar öncelikle var olurlar ve daha sonra kendi özlerini belirlerler. Bu anlayış, bireyin kendi özgürlüğü ve sorumluluğu üzerindeki vurguyu ifade eder. 

Özgürlük ve Sorumluluk

İnsanın özgürlüğünü vurgular ve “İnsan özgürlüğü mahkumudur” ifadesiyle, bireyin kendi eylemlerinden ve seçimlerinden tam anlamıyla sorumlu olduğunu belirtir. Birey, kendi varoluşunu ve değerlerini özgür iradesiyle belirleme gücüne sahiptir.

Anlam Arayışı ve Absürd

Yaşamın temelde anlamsız olduğunu savunur. Anlam, bireyin kendi varoluşuna anlam katma çabası içinde aranmalıdır. Bu süreçte birey, çoğu zaman absürd bir gerçeklikle yüzleşir. Anlam arayışı, insan varlığının temel bir özelliğidir.

Jean Paul Sartre
Jean Paul Sartre

Diğerleriyle İlişki

Sartre, “İnsan, diğer insanın gözleri önünde kendi varlığını oluşturur” düşüncesini benimser. Diğerleri, bireyin kendisini nesneleştirmesine ve değerlerini onaylatmaya yönelik bir etki yapar. Bu, bireyin toplumsal ilişkiler içindeki özgürlüğünü ve sorumluluğunu vurgular.

Anksiyete

Anksiyete, onun düşüncesinde önemli bir konsepttir. Birey, özgürlüğü ve sorumluluğu fark ettiğinde, gelecekteki belirsizlik ve kararsızlık nedeniyle anksiyete yaşar. Bu durum, bireyin kendi varoluşu ve seçimleri konusundaki endişelerini ifade eder.

Neden Başkası Olamayız

Diğer insanlarla olan ilişkimizin bizi etkilediğini ve başkalarının gözünde kendimizi değerlendirdiğimizi savunur. Bu durum, bireyin kendi özgürlüğünü ve sorumluluğunu diğerleriyle etkileşim içinde deneyimlediği anlamına gelir.

Bu tarz içerikler ilginizi çekiyorsa, sitemizde yer alan “Hegelcilik: Hegel Felsefesi Nedir?” adlı içeriğimize de göz atabilirsiniz.

Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
İlgili İçerikler