Immanuel Kant’ın ödev ahlakı üzerine fikirleri, çalışmaları, felsefeye kazandırdıkları, ödev ahlakı üzerine söylemleri, ödev ahlakını oluşturan temelleri ve Kant’a göre ahlakın ne olduğu konularını işlediğimiz yazımızda tüm detaylarıyla Kant ahlak felsefesinin detaylarını ele aldık.
Ahlaklı ve ahlaksız kavramlarını toplum içindeyken aslında hepimiz duymuşuzdur. Toplumda bir bireye ahlaklı ve ahlaksız olduğunu nasıl ve neye göre anlarız? Tam olarak doğru ahlak veya ahlaksız nedir bunun belli bir tanımını yapabilir miyiz? Günümüze bakacak olursak bu tanım topluluklara göre değişmektedir fakat Kant, ahlak kavramını belli bir kalıp içinde açıklayarak evrenselleştirmenin yollarını aramıştır.
İçerik Başlıkları
Kant’a Göre Ahlak Nedir?
Immanuel Kant “Ahlak nedir? Ahlaklı nasıl olunur?” gibi sorularla önemli birtakım felsefi düşünceler ortaya atmıştır. Kant günümüzün aksine ahlak anlayışını çıkarsız ve iyi bir niyetle yapılması gerektiğini savunuyor. Tabi ki günümüzde ahlak Kant’ın bahsettiği ahlaktan biraz daha uzak kalmaktadır. Peki Kant’ın ahlak yasası bir diğer adıyla ödev ahlakını uygulamak sizce ne kadar mümkündür? Bunu sorgulamak için önce bu kavramlara göz atmamız gerekebilir. Bunun yanında ahlak anlayışı hakkında daha detaylı bilgiye sahip olmak isterseniz Immanuel Kant’ın Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi adlı kitabına göz atabilirsiniz.
Ahlak;
Kişilerin huyları, herhangi bir toplum içinde herkesin uyması gereken davranışlar ve kurallardır.
Fakat Kant’a göre ahlak toplum içinde uyulan bu kurallar bütünü içindeki iyi niyet, içsel bir hesaplaşma diyebiliriz.
Kant’ın Ödev Ahlakı Nedir?
Kant’a göre ödev ahlakı iyi niyet ahlakı demektir. Yani bir eylemi ne niyetle yaptığınız önemli olandır. Sonucundan çok düşünce biçiminiz yani niyetinizi ele almaktadır. Bununla beraber aklı da ön planda tutar. Bir eylemi iyi niyetle yapmakla beraber ne şekilde hissederseniz hissedin akla dayandırmak zorundasınızdır.
Buna şöyle bir örnekle daha iyi anlatmaya çalışacak olursak bir doktor olduğunuzu düşünün ve hayatınızda size zarar vermiş ve size kötülük yapmış biri, hastanız olarak gelmektedir. İşte burada akla ve iyi niyete dayalı ahlak devreye girer. Yani o hasta sırf sizin düşmanınız diye tedavi etmekten vazgeçmemelisiniz. Ahlak ile duygularınızı karıştırmamanız gerekir.
Kant’ın ödev anlayışı aklını kullanan herkes kendi seçimleri ile doğruyu bulduğu bir yolculuktur. Yani ayıp olduğu için bir insana yardım etmekten ziyade ödev olduğu için zaten bunu yapmanın doğru olduğunu düşündüğün ve bildiğin için yapmalısın. Birine yardım ederken kendini iyi hissetmek için yardım etmemelisiniz kişisel çıkar olmadan bir iyilik yapılmalı. Bunu en iyi empati duygumuzu kullanarak da gerçekleştirebiliriz.
Peki eylemin sonucu kötü olsa bile iyi niyetle yapıldığın da bu eylem ahlaklı mıdır?
Kant’a göre bu eylem ahlaklıdır örneğin yazın denize gittiniz ve kumsalda uzanırken karşınızda bir çocuk boğuluyor ve sizin belki anlık telaşınız ile daha da bu durumu tetikledi yani kurtarmak isterken belki bunu başaramayıp kurtaramadınız bunu siz iyi niyetle yaptığınız için Kant’a göre ahlaklıdır. Bununla birlikte ben iyi niyetliyim ama birini öldürdüm. Bu ahlaklı değildir çünkü Kant’a göre iyi niyetin önemli olması kadar ödevlere de uygunluk olması ciddi önem taşımaktadır. İnsanlığa zarar vermeden yapılan eylemler doğrudur. Biraz bunların detayına girecek olursak,
Kant’a göre istekler ve eylemler kalıcı değillerdir. Kant felsefesine göre ahlak anlayışı:
- Herkes tarafından kabul görmeli.
- Mutluluk esas alınmalı.
- Saf akıl olmalıdır.
Saf akıl ise, teokratik ve pratik olarak ikiye ayrılır. Teokratik dediğimiz bilgelik aklınızda yer eden bilgidir yani bu bilgiyi anlamadır. Pratik yön ise ahlaki yönle ela alınır. Yani eylem olarak bilinir. Tabi ki Kant ahlakı yukarıda bahsedilen kavramlarda sadece biri olmasını yeterli bulmuyor. Ahlak sadece mutluluk sadece saf akıl veya sadece kabul görme olmamalı.
Ödev Ahlakını Oluşturan Bazı Temeller
Kant felsefesinde bazı temaları bir bütün olarak ele alır; Bu temaların ilki iyi istemedir. İyi isteme sağlıklı olan her akılda bulunur. Bu kavram öğrenilmekten ziyade açığa çıkma ile olur. Ayrıca tüm insanların içinde iyiyi isteme bulunur. Aslında bu sonradan öğrenilmez. Önemli olan bunu doğru bir biçimde açığa çıkarabilmektir. İyi isteme kavramı tek başına olduğunda bile en iyisini isteme düşüncesidir.
Diğer bir kavram ise ödevlerimizdir. Ödev yapması zorunlu olarak gördüğümüz yapıldığı takdirde ortak bir düzen eşitliği ve doğruyu getirdiği kabul gören ve herkesin de aynı şekilde uyması gerektiği düşünülen buyruklardır. Burada karşımıza koşullu (hipotetik imperatif) ve koşulsuz (kategorik imperatif) buyruk olmak üzere iki kavram çıkmaktadır.
Kant’a göre bir eylemin iyi ve ahlaklı olabilmesi için koşulsuz buyruğa ihtiyaç duyar. Yani insan bir koşula sebebe bağlanmadan ödevlerini kendi aklını ve iyi niyetini kullanarak kendi kendine oluşturduğu, insanların bütününe zarar vermediği sorumluluklar bütünüdür.
İnsan ödevini kendi kendine oluşturur. Bu da beraberinde özgürlüğü getirir. Örneğin kırmızı ışıkta durmanızın sebebi ceza yememek veya kameralara yakalanmaktan korkmaksa bu koşullu buyruk olur yani siz bu durumun sonuçlarını düşünerek hareket ediyorsunuz. Siz iyi niyetinizi ve aklınızı kullanmayarak sadece ceza alma korkusuyla kırmızı ışıkta duruyorsunuz demektir. Eğer kimse yokken veya yollar boşken bile bu kurala uyuyorsanız Kant’ın da dediği gibi siz koşulsuz buyruğu gerçekleştiriyorsunuz bu da ahlaklı bir davranıştır. Eylemin gerçekten iyi olabilmesi için ödeve koşulsuz uyulmalıdır.
Kant’ın Evrensel Ahlak Anlayışı
Şöyle bir düşününce ahlakın evrenselleşmesi çok uzak bir olgu gibi geliyor bazı düşünürler de Kant’ın bu felsefesinin mümkün bir olgu olamayacağını savunmaktadır.
Peki siz hiç Kant’a göre olan bu ahlak felsefesinin evrenselleşseydi toplum nasıl olurdu? Düşünmüş müydünüz?
Kant’ın ahlak felsefesine göre bu ödevleri içselleştirir ve her koşulda uyarsak toplumlarda farklı ahlak kuralları açığa çıkmaz ve herkes kafasına göre hareket etmez. Harika bir akıl ve iyi niyetle büyüyen ve yetişen bir toplum oluşturmuş olabilirdik.
Kant bunun üzerine ahlakın evrenselleşebilmesi için Maksimlerin olması gerektiğini savunmaktadır. Maksim altta yatan ilke demektir. “Neden bunu yapmalıyım?” sorusuna da cevap verir. Daha basit bir dille anlatacak olursak Kant yaptığımız her eylemin altındaki niyetin önemli olduğunu savunmakta bu maksimler bizim ahlakımızı belirler ve herkes bunu benimser ve düşünürse ona göre ahlak evrenselleşebilir.
Kant ödevleri oluştururken hep içimizden şunu sormamızı ister “Ya herkes böyle yaparsa?”. Maksimler de kendimize özel durumlar yaratmamız gerek. Bencilce düşünmeden toplum içindeki herkesi göz önünde bulundurarak iyi niyetle yapılmalıdır. Herkes maksimlere göre yaşamalı ve kimseye zarar veren davranışlarda bulunmadan uygulanmalıdır.
Kant burada duyguların ahlaki davranışın önünde ciddi bir engel olduğunu söylemektedir. Duygularımız bazen mantığımızın önüne geçebilir. Dolayısıyla Kant duygu ile aklın arasında kalmanın ahlak için ciddi bir çıkmaz olabileceğini düşünür. Örneğin bir arkadaşınız bir suça karıştı ve sizin de bildiğiniz bir yerde saklanıyor size nerede olduğunu sorduklarında ne kadar iyi niyetli olsanız da doğruyu söylemeniz gerektiğini savunur yani Kant’ın felsefesinde yalana yer yoktur. Küçük yalan büyük yalan veya iyi niyetle söylenmiş hiçbir yalan ahlaklı değildir. Bu maksim ilkesine de terstir.
Hatırlarsak yukarı da “Ya herkes böyle yaparsa?” sorusunu kendimize sormamız gerektiğinden bahsetmiştik. Bir kere yalan olduğunu anladığınız an o insandan şüphe duyar ve inanmanız bir o kadar güç olur. Bu yüzden bu ahlak anlayışındaki kurallar bütününde istisnaya yer olmamalı. Bir kere biri bunu bozarsa sistem çöker ve evrenselleşmesi de bir o kadar imkansız hale gelir.
Kant felsefesinin temelinde insanı ön planda tutarak Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi adlı eserinde şöyle der:
“İnsan ve genel olarak her akıl sahibi varlık, şu veya bu isteme için rastgele kullanılacak sırf bir araç olarak değil, kendisi amaç olarak vardır ve gerek kendine gerekse başka akıl sahibi varlıklara yönelen bütün eylemlerinde hep aynı zamanda amaç olarak görülmelidir.”
Kant felsefesinde insanlığa önem veriyor çünkü Kant’ın felsefesi bir bakıma aklı ela alıyor. İnsanların hayvanlardan ayrı olmasının temel sebebi beynini kullanabiliyor olmasındandır. Dolayısıyla insanlar ödev ahlakını aklını kullanarak uygulayabilecek bir türdür. Kant’a göre daha ahlaklı bir yaşam için ve insanlığın geleceği ve huzuru için bu düşünce çok önemlidir. İnsan kendi ahlak yasasını koyabilir ve bunu yapmanın tek yolu ise akıldan geçer.
Tabi ki insanlar bu yasayı koyarken sadece kendini düşünmemelidir. Tüm insanlığı göz önünde bulundurmak zorundadır. Eğer bu kurallara göre yasasını oluşturup eyleme ona göre geçerse bu dünya ahlaklı ve toplum düzenine yararlı olacağını ve bunun ancak bu şartlarla evrenselleşebileceğini savunmaktadır.
Tüm bunları toparlayacak olursak, Kant’ın ahlak felsefesinde bahsetmiş olduğu kurallar tüm toplum için yararlı olacağını insanların daha eşit, adaletli ve iyi bir dünyada haksızlık olmadan yaşanabileceğini düşünmek hem çok keyifli hem de iç açıcı bir durum olurdu. Fakat Kant’ın bu ödevlerini tüm insanlıkta evrenselleşmesi toplumlarda ortaya çıkan farklılıklar dolayısıyla pek mümkün görünmüyor.
Fakat günümüzde toplumda öğrendiğimiz ahlak kuralları bir kalıp haline geldi ve bu ahlak anlayışı toplum içinde kişiler arasında farklılık göstermektedir. Bunun üzerine “Ahlak kime ve neye göre şekil alıyor, kime ve neye göre ahlaklı?” sorularını soracak olursak ahlak kavramının değişkenlik gösterdiğini görebiliriz.
Örneğin, yolda giderken bir çocuğun hayatını kurtarmak için koşarken, hızlıca bir başka kişiye çarpıp düşürdünüz. Normal şartlarda bu davranış dışarıdan ahlaksızca görünmüş olsa bile koşan kişinin amacını öğrenince bu davranış size ahlaksızca gelmez. Bu kişi o davranışı eğlenceli olduğunu düşündüğü için bu davranışı sergiliyorsa işte o zaman bu davranış ahlaksızca olurdu..
İşte Kant ödev ahlakı tam olarak bunun üzerinde durmaktadır. Yapılan bir davranış ahlaklı veya ahlaksız olabilmesi için iyi niyeti de göz önünde bulundurmanız gerek. Bununla insanları yargılayıp, kendi doğrularımızın topluma verdiği zararı veya kendi ahlaki değerlerimizin çevreye verdiği rahatsızlığı görmemize rağmen devam etmektense bunun yerine Kant’ın ahlak felsefesini tam olarak uygulayamasak bile iyi niyet ve aklımızı kullanarak daha dürüst ve daha ahlaklı bir yaşantı içerisine girebiliriz. Kant’ın da düşüncesindeki gibi kendi özgürlüğümüzü kendimiz yaratırız bunu yaparken de insanlığa zarar vermeden iyi bir niyetle yani ödev ahlakına uygun şekilde yapmalıyız.
Toplumda sergilemiş olduğumuz davranışlar akıllıca ve koşulsuz iyilikten geçmelidir. Aksi takdirde tebrik almak için yapılan bir eylem veya birine zarar veren herhangi bir eylem ahlaksız bir davranış olacaktır. Toplumdaki ahlak, kurallar bütününe göre değil kendi başınıza gelmesini istemediğiniz veya “Herkes bunu yaparsa ne olur?” sorusunun cevabına olumlu bir yanıt verebildiğiniz zaman gerçek ahlak davranışını sergilemiş olursunuz.
Bu tarz içerikler ilginizi çekiyorsa yine sitemizde yer alan Bakhtin’ci Bir Karnaval: Karnavalesk adlı felsefi yazımızı da inceleyebilirsiniz.