Bakhtin’ci Bir Karnaval: Karnavalesk

Mikhail Bakhtin’in halk karnavalları ve roman türü arasında paralellik kurarak geliştirdiği karnavalesk ve diyaloji kavramıyla ilgili merak ettiğiniz her şey bu yazımda. 

Edebiyata Mihail Bakhtin’in kazandırdığı, karnavalesk terimi  karnavalın ne olduğu ve insanlık tarihinde neyi temsil ettiği irdelenmeden anlaşılamaz. Karnaval denince herkesin aklına ayrıntılı maskeler takmış, grotesk kostümler giymiş bir halk sokak partisi gelir. Peki karnavalın bize asıl anlatmak istediği şey nedir? Delilik, çılgınlık, absürtlük ve sosyal hiciv ifadeleriyle dolu davranışlar içeren ve senenin belli günlerinde düzenlenen karnavallar aslında insanlara toplum normları dışında davranışlar sergileme hakkı verdiği için önemlidir. Maskeler ve kostümlerle gizlenmiş gerçek kimlikler ve özellikle de onların temsil ettiği statüler, ayrıcalıklar yahut baskılanmış-ötelenmiş kimlikler karnaval süresi boyunca yok sayılır ve karnavalın ruhuna uygun bir sosyal birlik duygusuyla hareket edilir. Bu nedenle karnavalın en önemli özelliği kendini gizlemek ve anonim bir coşkunun öznesi  olmaktır. Siyaset bilimcisi James C. Scott, Tahakküm ve Direniş Sanatları kitabında karnavalı “Tahakküm altında olmayan söylemin hüküm sürdüğü, kölece davranışların, sahte tavırların olmadığı tek yer.” olarak tanımlar.

Mikhail Mikhailoviç Bakhtin Kimdir?

Mikhail Bakhtin(1895-1975) Rus filozof ve edebiyat teorisyenidir. Karnaval ve diyaloji kavramlarını edebiyat ve düşünce alanına kazandırmıştır. Dilbilim, Marksizm, antropoloji, filoloji, edebiyat, etnografya ve felsefe Bakhtin’in çalışma alanlarıdır; geniş kuramsal çerçevesini bu alanların hepsine yaymıştır. Bakhtin, 20. yüzyılın en etkili edebiyat eleştirmenlerinden biridir. Avrupa romanına biçim ve içerik açısından yeni bir yaklaşım getirmiştir. Bakhtin’in roman ve dil üzerine görüşleri Bakhtin Çevresi olarak bilinen bir çağdaş Rus düşünce okulunun kurulmasına neden olmuştur. Bugün Bakhtin Çevresi olarak bilinen bu çevrenin çalışmaları, insan ve toplum bilimleri alanlarında büyük bir ilgi uyandırmış ve önemli bir etkiye imza atmıştır.

Mikhail Bakhtin

Diyaloji ve Karnavalesk Dil

Bakhtin dilin özü itibariyle diyalojik olduğunu düşünür. Diyalojizm, dünyanın çok dilliliğine atıfla öne sürülen bir kavramdır. Monologun tam tersidir. Anlamlar arasında karşılıklı etkileşim ve diyalog olmasıdır. Karşılıklı etkileşim üzerine kurulu bir anlamlaştırma düşüncesidir. Bakhtin buna ilişkin olarak karnaval teorisini geliştirir. Ona göre karnaval, resmi ideoloji ve dilin alaya alındığı bir alandır. Resmi ideolojinin mutlaklaştırdığı hiyerarşi ve kurallar karnavalın dışında bırakılır. Bu bağlamda diyaloji ve karnaval kavramları birbirini tamamlar. Karnaval, Orta Çağ’daki resmi ideolojinin kilise, devlet gibi kurumların monologlaşmış dilinin alaşağı edilmesinin göstergesi olarak belirir. Bakhtin’e göre dilin gerçek niteliği ve zenginliği diyalojide, söyleyenler ve dinleyenler arasındaki ilişkide meydana çıkar. Dilin kendisi tıpkı yaşam gibi tek biçimliliğe ve baskıya direnen bir görünüm arz eder. Bakhtin karnavallarda kullanılan dilin diyalojik özelliklerine dikkat çeker ve buna karnavalesk dil adını verir; epikten kopan ve yeni bir tür olan romanın dilidir bu.

Karnaval Kahkahası ve Roman

Bakhtin’e göre karnaval Orta Çağ halk kültürünün geleneklerine ve ritüellerine dayanan bir kültürdür. Geleneksel karnaval alayları, pazaryerindeki güldürü şovları, komik parodiler, aşağılayıcı dil ve davranışlar, lanet okumalar, küfür ve argonun bulunduğu karnaval ortamı; gülmenin ve dolaysız iletişimin hüküm sürdüğü bir zaman dilimidir.

Bakhtin, yönetici sınıfların törensel ciddiyetine bir karşıtlık olarak karnavalı koyar. Ona göre sahici insan ilişkilerinin bulunduğu, tüm farklılıkları kucaklayan, sınırsız bir neşe vaat eden karnaval ruhu otoriteye itirazın, özgürlük ve eşitliğin vücut bulduğu yerdir. Orta Çağ’da büyük perhizden önce kutlanan ve eski pagan şenliklerinin devamı olan karnaval; kilise ve  feodalitenin  resmi, ciddi, mesafeli ve ağırbaşlı tavrına karşı insanın bedensel ve fikri doğası gereği özgürce var olma isteğinin dışavurumudur. Bakhtin’e göre karnaval, halkın gülmeye dayanarak örgütlediği sahici ve samimi hayatıdır; resmi bayramlar gibi sıkıcı, törensel sahte tavırlar barındırmaz. Tam olarak şunları söyler Bakhtin:

Tüm hiyerarşik rütbelerin, ayrıcalıkların, normların ve yasakların askıya alınışı ile toplumsal ayrıcalıkları hedef alan karnaval, resmi dünyaya karşı kendi dünyasını, resmi kiliseye karşı kendi kilisesini, resmi devlete karşı kendi devletini kurar. Tüm hiyerarşik yapılar ters yüz edilir, mutlak kategoriler ortadan kaldırılır. Soytarı, kral olur; kral ise soytarı. Yaşam baş aşağı edilir, zaman geriye döndürülür, tüm insanlar eşitlenir.

Ciro Madueno’nun Carnival tablosu.

Bakhtin’e göre karnaval alanları ve bu alanlarda konuşulan dil, romanın kendi çağını eleştirebilen muhalif kimliğinin ortaya çıktığı yerdi. Roman, Orta Çağ’da kısıtlanan ve hor görülen halkın gündelik pratiklerini yansıtıyordu. Bakhtin, romanın -kullandığı dil itibariyle, kurgu ve karakterlerinin özellikleriyle- Orta Çağ’ın sosyal atmosferini en güçlü şekilde eleştiren tür olduğunu düşünür. Bakhtin’in bu yaklaşımı Orta Çağ’ın din eksenli, baskıcı anlayışı içinde ortaya çıkmayı bekleyen özgürlüğü tanımlamaktadır.

Bu alanlarda halkın resmi dünyaya karşı kendi dünyasını, resmi kiliseye karşı kendi kilisesini, resmi devlete karşı kendi devletini kurduğu söylenebilir. Orta Çağ insanını en fazla etkileyen, gülmenin korku karşısındaki zaferiydi. Bu yalnızca tanrının ve insanın iktidarının, otoriter emirlerinin ve yasaklamaların, ölüm ve ölümden sonraki cezalandırmanın, cehennem ve yeryüzünün kendisinden daha korkutucu olan her şeyin yenilgisiydi. Bu zafer sayesinde gülme, insanın bilincini arttırıp insana dair yeni bir bakış açısı kazandırıyordu. (Mihail Bakhtin)

Bakhtin’in karnavalesk teorisinin eksenine oturttuğu “gülme” kavramı, Umberto Eco’nun Gülün Adı adlı eserindeki o ikona yıkıcı diyaloğu alıntılamaya bizi zorunlu kılar.

“Gülmenin bu kadar kötü olan tarafı nedir?”

“Gülmek korkuyu öldürür. Ve korku olmadan inanç olmaz. Çünkü şeytan korkusu olmazsa tanrıya inanç kalamaz.”  

Bakhtin’in “Karnaval Kahkahası” olarak adlandırdığı ve gülmenin önemine vurgu yaptığı bu kavram; değişimin, dogmatik olana karşı çıkışın, itilip kakılanla-sıradanla ayrıcalıklının buluştuğu bir andır. Bakhtin’e göre bu değişimi ve çözülüşü işleyen ilk eser Rebelais’in Gargantua adlı eseridir. Grotesk unsurlara fazlaca yer verilen Gargantua, Orta Çağ’ın ruhani atmosferine alaycı dil ve bedensel imgelerle güçlü bir karşı çıkışı temsil eder. İlk roman örneği olarak bilinen Don Kişot da karnavalesk özellikler taşıyan bir başyapıttır. Soyluyla hizmetkârın ince bir alayla eşitlendiği, yer değiştirdiği bu eserde Cervantes epik olandan kopmasıyla ve kullandığı muhalif dille roman türünün kurucusudur.

Bakhtin’e göre otoritenin alaşağı edilişini en iyi anlatan ve halkın dilini yansıtan ilk tür romandır. Burada ideolojik bir yaklaşımın devreye girdiğini belirtmekte fayda var. Yani Bakhtin’in romana araçsal bir işlev de yüklediği için böylesi keskin bir tespitte bulunduğunu söyleyebiliriz.

Mihail Bakhtin, Avrupa romanını monolojik bulur. Söz konusu bu teksesliliği yıkan kişi ona göre Dostoyevski’dir.

Dostoyevski Goethe’nin Prometheus’una benzer şekilde sessiz köleler yaratmaz, tersine yaratıcılarının yanında durabilen, onunla aynı görüşü paylaşmamaya muktedir olan, hatta ona karşı gelebilen özgür insanlar yaratır. Aslında Dostoyevski’nin romanlarının başlıca karakteristiği bağımsız ve kaynaşmamış seslerin ve bilinçlerin çokluğu, tamamen meşru seslerin sahici bir çoksesliliğidir.

Dostoyevski’nin başlıca kahramanları tam da Dostoyevski’nin yaratıcı tasarımının doğası gereği, yazar söyleminin nesnesi değildirler yalnızca, bunun yanı sıra kendi dolaysız anlamlandırıcı söylemlerinin öznesidirler de.

Bahkhtin’e göre Dostoyevski romanının en ayırt edici özelliği yukarıda sözünü ettiği diyalojizmdir. Onun  eserlerinde Sokratik diyaloğu ve karnavalın renkli dünyasını görür.

Mikhail Bakhtin, romanla ilgili düşüncelerini kendine özgü kavramlar ve dil teorisiyle şekillendirmiştir. Roman türünün ortaya çıkışını yine kendi özgün yaklaşımıyla açıklayarak temellendirmiştir. Ortaya koyduğu ve açıkladığı kavramlar eleştiriye açık noktalar içerse de Orta Çağ’ın bilgisiyle Rönesans’ın doğuşu üzerine geliştirdiği diyalektik yaklaşım önemlidir.

Ayrıca bu tür içerikler ilginizi çekiyorsa yine sitemizde yer alan Sanatta Modern ve Postmodern Ayrışmanın Temelleri adlı yazımızı inceleyebilirsiniz.

Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
İlgili İçerikler