Antik Yunan Tanrıçalarının İkonografik Özellikleri

Çoğumuz Eski Yunan tanrılarının kahramanlıklarını ve özelliklerini az çok biliyoruz. Ancak Yunan mitolojisi tanrıçaları da popülerlikleri ve sembolik önemleriyle oldukça değerliydi. Bu yazımızda, her birinin farklı özellikleri ve güçleri olan türlü entrikaların, aşkların ve mücadelelerin anlatıldığı efsanelerin önemli kahramanlarından olan Yunan mitolojisinin tanrıçalarını anlatacağız. 

Yunan mitolojisi, tanrılar, tanrıçalar, yarı tanrılar, kahramanlar ve efsanevi canavarlardan söz eden efsane ve destan niteliğinde bir edebiyat ürünüdür. Yeni kurulan her medeniyet gibi Yunanlılar da anlam veremedikleri doğa olaylarını anlamlandırmak istediler. Güçlerinin yetmediği durumlarda sığınabilecek bir olgu arayışına girdiler. Bu arayışları kendi mitolojik kültürlerini ortaya çıkardı. Tanrıları insan şeklinde düşünen Yunanlılar, tanrılara insan görünüşünün yanı sıra insana özgü özellikler de atfederler. Yunan mitolojisinde bulunan tanrılar da insanlar gibi yer, içer, evlenir, çocuk sahibi olur, aşık olur, kıskanır, öfkelenir ve nefret edebilirler. Hatta insanlar ile birlikte bile olabilirler. Tıpkı Olimpos soy ağacında bulunan tanrılar gibi, antik Yunan tanrıçalarının çoğu da Olimpos Dağı’nın üstündeki göklerin aleminde yaşıyordu. Bazıları göklerde, bazıları denizlerde bazıları da yer altında yaşar ve yaşadıkları yerin en önemli kişileridir.

Yunan Mitolojisi Tanrıçaları

Her tanrıçanın farklı özel güçleri vardı ve hayatın belli yönlerini kontrol edebiliyorlardı. Çocuklarını kurtarmak için kendi kocasını kandırmaya cesaret eden anne Rhea’dan, tanrıların kraliçesi Hera’ya, ya da hem tanrılar hem de ölümlüler tarafından çok saygı duyulan bilgelik tanrıçası Athena’dan, güzelliğiyle herkesi kendine çekebilecek kadar güzel bir tanrıça olarak popülerleşen Afrodit’e kadar, antik Yunan tanrıçaları en az tanrılar kadar hesaba katılması gereken büyük güçlere sahipti.

Olympos Tanrılarının Anası Rhea

Rhea, Kronos’un kız kardeşi ve eşidir. Olymposlu tanrıları doğuran tanrıçadır. Rhea, Gaia’nın yardımıyla Zeus’u, onu Kronos’tan koruyabilmek için, Yunanistan’ın en büyük adası olan Girit Adası’nda bulunan Lyktos Mağarası’nda doğurmuştur. Daha sonra Zeus’u, onu sütüyle besleyip büyütecek olan keçi Amaltheia’ya emanet etmiştir. Rhea, Gaia’dan sonraki ikinci toprak anadır. Bir bakıma Anadolu kökenli bir tanrıça olan Kibele’nin Yunan tanrılar dünyasındaki karşılığı olarak kabul edilmektedir. Rhea “tanrılar anası” ve “büyük ana” sıfatlarına sahiptir. Hristiyanlıkta da toprak ana kendisini, Meryem’in kişiliğinde “tanrı anası” sıfatıyla göstermiştir. Kronos’a ise çocuklarını acımasızca yuttuğu için “tanrılar babası” sıfatı layık görülmemiştir. Aslında Rhea yalnızca tanrıların değil, tüm varlıkların anası olarak kabul edilirdi. Çünkü o çağlarda yaşayan insanlar bir canlının dünyaya gelmesinde erkeğin rolünü kavrayamadıkları için yaratıcılık vasfını doğrudan doğruya kadına vermişlerdi. Böylece kadını ve toprağı özdeşleştirmişlerdi.

Rhea oğlu Zeus’u beslemesi için keçi Amaltheia’ya emanet ediyor

Toprağın simgesi olan ana tanrıça aynı zamanda tarımın, bereketin, kentlerin ve vahşi doğanın da koruyucusuydu. Rhea daima karşı konulmaz bir tanrıça olarak vasıflandırılmıştı. Hatta öylesine güçlü bir tanrıçaydı ki aslanların ve parsların dahi onun hizmetinde olduğuna inanılırdı. Ona çeşitli kurbanlar sunulurdu, bu kurbanların verimliliği ve bereketi arttırdığı düşünülürdü. Rhea genellikle iri ve doğurgan bir kadın olarak tasvir edilirdi.

Bilge Okyanus Perisi Metis

Metis ismi, “akıl ve basiret” anlamlarına gelir. İsminin Sanskritçe “düşünmek” veya “danışmak” anlamlarındaki “mati” veya “ma” kökünden geldiği de bu konudaki görüşlerden biridir. Hikmetin sembolü olan “su” Metis’in de başlıca sembolüdür. Metis, zekânın ve düşünce yeteneğinin sentezlenmesini simgeler. Aynı zamanda “iktidarın sevmediği bilgeliğin” temsilcisidir. Yani aslında O, vicdanın sesidir.
Metis, Okeanos ile Tethys’in kızıdır. Dolayısıyla aynı zamanda bir okyanus perisidir. Metis, tanrıların başı olan Zeus’un ilk karısı ve akıl tanrıçası Athena’nın annesi olarak anılır. Zeus babası Kronos’u kusturtmak ve kardeşlerini kurtarmak için Metis’ten yardım almıştır. Metis’in hazırladığı çok tatlı ve mide bulandırıcı bir içkiyi Kronos’a vermiştir. Ayrıca Zeus karısının hamile olduğunu öğrenince, kendi tahtını sarsabilecek, kendisinden güçlü bir çocuk doğacağı korkusuyla Metis’i yutar. Bunun sonucunda Metis Zeus’a ömrü boyunca iyi ve kötü hakkında bilgi verir. Zeus tarafından yutulduğu sırada Metis hamile olduğu için daha sonra akıl ve sanatın tanrıçası Athena, Zeus’un başından zırhıyla çıkar.

Yunan Tanrıçası Metis

Metis, ilahi bilginin ve kutsal aklın kısaca hikmetin vücut bulmuş halidir. Hikmetin sembolü ise su’dur ve su Metis’in başlıca sembolüyken diğer sembolleri ise; mızrak, zeytin dalı ve baykuştur. Mızrak savaşı temsil ederken, zeytin dalı barışı, baykuş ise bilgeliği temsil etmektedir. Fakat burada önemli bir noktaya dikkat çekmek gerekir ki; baykuş aslında Athena’nın sembolüdür, Athena ise Metis’in çocuğudur. Bununla birlikte birçok şair annesiz tanrıça olarak Athena’yı göstermektedir. Ve de Metis temelde bilge danışman olarak anılmaktadır.

Ateşi Yöneten Tanrıça Hestia

Hestia, Kronos ve Rhea’nın ilk çocuklarıdır. İktidardan devrilmeyi engellemek için çocuklarını yiyen babası Kronos’un ilk kurbanı olur. Onun kustuğu son çocuk olmasından dolayı kardeşlerin hem en büyüğü, hem de en küçüğü sayılır.  Tanrıçaların içinde en kibarı ve en uysalı olduğu için, Olimpos Dağı’ndaki sarayı sarsan kavgalara karışmaktan kaçınır. Zeus, yumuşak mizacına saygı duyduğundan, onu aile yaşamının ve sönmesine izin verilmeyen ocak ateşinin koruyucusu olarak görevlendirir. Hestia hem Apollon’un hem de Poseidon’un kurlarına maruz kalır; ama ikisiyle de evlenmeyi reddeder, bir bakire olarak kalmaya ant içer. Zeus’un bu isteğini kabul etmesiyle, Yunan Mitolojisi’nin üç bakire tanrıçasından biri olur. Artemis erkeklerle birlikte ok atmayı ve ava çıkmayı, Athena savaşla ve zanaatkarlıkla uğraşmayı yeğ tutar; Hestia ise evlerin ve kamusal yerlerin ocak ateşlerini koruma yolunu seçer.

Ocak ve ocak ateşi tanrıçası Hestia

Hestia Metropolis‘i simgelerdi. Bu nedenledir ki kolonilerde kurulan yeni şehirlere, Metropolis’te yanan ateşten getirilirdi. Böylece Metropolis’in bir parçası koloni şehirlerinde yanmaya devam ederdi. Bu nedenle Hestia bir adağın ilk sunularını alır, hatta adına tören yapılan tanrılardan bile önce gelirdi. Ayrıca ocak ve ocak ateşi tanrıçası olduğundan, aile yaşamındaki uyumun, konukseverliğin, yemek ve ekmek pişirmenin koruyucusu sayılır. Ocak ateşinde yemek pişirmenin, aynı şekilde ocak üstüne konan tencerenin kutsallığı onun varlığına bağlıdır.

Şefkatli Bereket Tanrıçası Demeter

Demeter, önde gelen iki Titanın kızıydı: Kronos ve Rhea. Bu nedenle ilk tanrı kuşağında yer alır. Hasat ve tahıl tanrıçası olarak, antik Yunan mitolojisinde yüksek bir statüye sahipti. İlk Olimpos tanrılarından biri olmasına rağmen, kendine diğer çağdaş Olimposlulardan çok farklı bir yol çizdi. Olympus Dağı’nın krallıklarıyla sınırlı kalmayı reddetti ve kendisine adanmış tapınaklara gitti. Ona ibadet edenlere yakın yaşadı ve birçok yönden onlara bağlıydı. Tanrılar tanrısı Zeus’un dördüncü evliliğini onunla yaptığı söylenir. Bu evlilikten de Demeter’in en bilinen çocuğu, yeryüzü ecesi Persephone doğmuştur.

Ürettikleri ekinleri artırdığı ve zenginleştirdiği için insanlar tarafından çok sevilen Demeter, ekinlerin yetişmesi için her zaman en uygun mevsimleri ortaya çıkarmıştır. Demeter tarım, tahıl ve ekmek tanrıçası olarak betimlenmiştir. Tanrıça aynı zamanda açlık tanrıçası da olmuştur. Bitkileri başarısız olunca, açlık onu hızla takip edecektir. Yunan tanrılarının çoğunda olduğu gibi, onun da ikili doğası vardır. Onun doğasının gücü ya nimet (bol hasat) ya da lanet (ürün kaybı) getirebilir.

Hasat ve tahıl tanrıçası Demeter

Demeter’in yaşamındaki en önemli serüven, Zeus ile gizli birlikteliğinden olan, bir adı da Kore olan kızı Persephone’dir. Kızı, yeraltı tanrısı Hades tarafından kaçırılır. Persephone kaçırılınca çok üzülen Demeter, kızını aramak için yollara düşer, ancak hiçbir yerde bulamaz. Bunun üzerine yaşama küserek ıssız bir köşeye çekilir. Demeter’in küsmesiyle toprağın bereketi gider, kıtlık baş gösterir. Tanrı Zeus duruma müdahale ederek sorunu çözümler. Zeus’un kararına göre Persephone kışı kocası Hades’in, bahar ve yazı Demeter’in yanında geçirecektir. Bunun üzerine toprağa yeniden bereket gelir. Persephone, önceleri bereket ve toprağı simgelerken, Hades tarafından kaçırılmasından sonra ölüler ülkesinin tanrıçası olur. Kızı Persephone’ye çok üzülen Demeter heykellerinde baygın bakışlı, sarı saçları omzuna dökülen, güzel bir kadın olarak gösterilir. Sağ elinde bir buğday başağı, sol elinde de yanan bir meşale tutar. Kızına olan düşkünlüğüyle anne sevgisi tanrıçası olarak da anılmıştır.

Zeus’u Bile Korkutan Efsane Kadın Hera

Hera, Yunan mitolojisinde Zeus’un eşi ve ablası olan tanrıçadır. Babası Titanlardan Kronos, annesi Rhea’dır. Olympos tanrıları arasında kraliçe vasfına sahiptir ve Evlilik Kraliçesi olarak anılır.

Eski inanca göre doğum sırasında kadınların ve evliliklerin koruyucusudur. Mitolojide en güçlü, en cesur ve Aphrodite’den sonra en güzel tanrıça olarak nitelendirilir. İnek gözlü, beyaz kollu Hera da denilir. Hatta Hera, Aphrodite’den sonra en güzel ikinci tanrıça olduğunu bildiği halde kendisine âşık olan erkekleri hep reddetmiş, kendisini hep Zeus’a sunmuştur.

Çok kıskanç ve kinci bir tanrıçadır, işlerini bir düzen içinde yürütür. Zeus’la ilişkisi olduğunu bildiği Maia‘yı çileden çıkarmış, Lamia‘yı canavara çevirmiş, Semele‘yi tuzağa düşürmüş, Alkmene‘nin doğum yapmasını geciktirmiş, Leto‘yu takip edip süründürmüş, Callisto‘yu ayıya çevirmiş, İo‘ya at sineği musallat etmiştir. Troyalılar kendisini en güzel tanrıça seçmedikleri için kini büyüktür. Zeus Hera’yı aldattığı için Hera tarafından defalarca cezalandırılır. Zeus’tan daha iktidar sahibidir ve Zeus’un önemli kararlarında çok büyük etkisi vardır. Ayrıca Zeus’tan daha zengindir. Zeus baştanrı, Hera da baştanrıça olarak bilinir. Hera, Zeus’la evlenmeden çok önce cenneti ve ölümlü dünyayı yönetti. O dönemler Zeus bile ondan korkuyordu.

En güçlü, en cesur, aşkı uğruna her şeyi yapan, aşk kadını ve evlilik tanrıçası Hera

Hera ile Zeus’un aile içindeki ilişkileri, Yunanlı şairler tarafından bazen iyiliğe, bazen ise kötülüğe yorumlanmıştır. Mavi semanın bulutlarla kaplı veya günlük güneşlik açık olması iki tanrının aile hayatıyla özdeşleştirilmiştir. Zeus ile Hera yalnız iyi günlerin değil, aynı zamanda gökyüzünün kara bulutlarla kaplandığı kasvetli günlerin de tanrılarıdır. Simgeleri nar, zambak, inek, aslan, akrep ve en önemlisi tavus kuşudur. Sembollerinin yer aldığı tasvirlerinde haşmetli ve vakurdur. Sıklıkla bir tahtta oturur, başında polos ve elinde nar vardır.

Hera bir ana tanrıça figürüdür ve Argos kenti bu tanrıçanın erken dönem kültünün merkezidir. Tanrıçanın Sisam Adası’ndaki tapınağı ise bir diğer önemli merkezdir. Hera’nın bu tapınaklarına “Heraion” adı verilmiştir. Ayrıca Hera kültünün günümüzde de görülebilecek bazı etkileri vardır. Örneğin, olimpiyatların simgesi olan olimpiyat ateşi her yıl Olympia’daki Hera tapınağında güneş ışığı yardımı ile yakılırmış.

Güzelliği Dillere Destan Tanrıça Aphrodite

Aphrodit; güzellik, aşk ve sevgi tanrıçasıdır. Önceleri bir ışık tanrıçası olarak da kabul edilmiştir. Yeryüzünün bütün ihtişamına ve güzelliğine ışık sebep olduğu için, bu ışık tanrıçası zamanla bir güzellik tanrıçasına dönüşmüştür. Şaşırtıcı güzelliğinin yanı sıra, tanrılar, ölümlüler ve hatta kuşlar ve hayvanlar arasında sevgi ve arzuyu tutuşturma gücüne de sahipti. Ayrıca doğadaki tüm ölümlülerin ve canlıların doğum, ölüm ve yeniden doğuşunun (reenkarnasyon) doğal döngüsünde bir rol oynadığı söyleniyordu. Doğuşuna dair iki ayrı kaynak vardır. Bunlar hemen hemen aynı dönem, ünlü Yunan ozanlar Hesiodos ve Homeros’a aittir. Hesiodos, Theogonia adlı eserinde tanrıçanın doğuşu şöyle anlatır:

“Uranos doğan çocuklarını istemiyordu ve bu durum Gaia’yı son derece üzüyordu. Gaia, kocasından intikam almak istedi ve bunun için oğlu Kronos’u görevlendirdi. Daha sonra Gaia çeliği yarattı ve bu çelikten bir tırpan yaptı. Gece olunca Kronos, bu tırpanla babasının cinsel organını kesti ve kestiği organı denize attı. Bu uzuvdan çıkan ak köpükler arasından ansızın Aphrodite doğdu. Bu yüzden ona, “köpükten doğan” veya “tanrının tohumlarından doğan” anlamında Aphrodite ismi verildi.

Aphrodite kendi isteğine göre gönüllerde aşk, mutluluk, acı ve keder yaratabilirdi. İstediği anda Zeus dâhil tüm tanrıların ve insanların gönüllerine aşk duygusunu verebilirdi. Zeus da Aphrodite’den intikam almak için zaman zaman onu insanlara âşık ederdi. Aphrodite tabiatı istediği zaman canlandırır ve istediği zaman soldurabilirdi. Güzel tanrıça gücünü sadece insanlar ve tanrılar üzerinde göstermezdi, o isterse tüm tabiata söz geçirebilirdi. Tek bir tatlı bakışıyla kudurmuş dalgaları sakinleştirir ve nefesi ile deli gibi esen rüzgârları dindirirdi. Yeryüzünde bulunan her şeyi o canlandırırdı. Kurumuş çiçekleri tekrar yeşertir, dünyayı süsler ve güzelleştirirdi. Yanında ona hizmet eden birçok peri kızı vardı. Bu periler, Aphrodite’nin istekleri doğrultusunda tanrıları ve insanları büyüler ve Aphrodite’ye de bazı güçleriyle yardımcı olurlardı.

Güzellik, aşk ve sevgi tanrıçası Aphrodite

Homeros’un İlyada’sına göre M.Ö. 2000 yıllarında Troya Savaşı arifesinde, ölümlü ve ölümsüz herkesin davet edildiği Peleus ve Thetis’in düğününe, sorun çıkaracağı düşüncesiyle nifak tanrıçası Eris davet edilmez. Bu duruma çok öfkelenen Eris ise Olimpos Tanrılarının oturduğu masaya, üzerinde En Güzele yazan altın bir elma fırlatır. Bu altın elma Afrodit, Athena ve Hera’nın ortasına düşer. Üç tanrıça, bu elma nedeniyle kavgaya tutuşurlar. Zeus, elmayı üçünden birine verme kararını Truva prensi Paris’e bırakır. Athena ona zeka, savaş becerisi ve en büyük savaşçıların yeteneklerini, Hera büyük bir politik güç ve bütün Asya’nın kontrolünü, Afrodit ise ona dünyanın en güzel kadını olan Spartalı Helen’in aşkını vereceğini söyler. Paris, elmayı Afrodit’e verir ve kıyamet kopar. Hera ve Athena, Paris’in kendilerini seçmediğine çok kızar ve ondan bunun intikamını çok acı bir şekilde alacaklarına yemin ederler. Aradan günler geçer. Paris, Sparta kralı Menelaos ve Agamemnon’un ordusu Troya’ya saldırır ve tarihin en kanlı savaşlarından biri başlar.

Homeros ona “altın Aphrodite” demişti ve onu sürekli gülümseyen, cilveli bir kadın olarak tasvir etmişti. Aphrodite çok güzel ve alımlı bir tanrıçaydı, fakat aynı zamanda çok kinci ve öfkeliydi. Genellikle çıplak ya da yarı çıplak olarak tasvir edilirdi. Aslında daha eski dönemlerde Aphrodite başı kapalı olarak tasvir edilirken, gitgide açık saçık tasvirleri yapılmaya başlanmıştır. Aphrodite’nin bazı belirgin işaretleri vardı. Bunlar bitkilerden mersin, gül, elma; hayvanlardan güvercin, serçe, keçi, istiridye, yunus balığı ve kaplumbağadır.

Zekasını Savaşla Birleştiren Tanrıça Athena

Athena, koruyucu bir tanrıçaydı. Zeus’un en sevdiği ve en güvendiği kızıydı. Bu yüzden Zeus, kalkanını ve şimşeğini yalnızca Athena’ya verirdi. Athena’nın zaman zaman babası Zeus’a bile sert çıkışları olurdu ancak Zeus kızına olan aşırı sevgisinden dolayı ona daima hoşgörülü davranırdı. Zeus, karısı Metis’in Athena’ya hamile kaldığını öğrenince Athena’nın tahtını ele geçirmesinden korktuğu için Metis’i yutmuştu ve böylece Athena, Zeus’un kafasından doğmuştu. O, adeta Zeus’un ve Metis’in bilgeliklerinin birleşimiydi. Athena zekâ, savaş, eğitim ve sanat tanrıçasıydı. Orduları yöneten ve savaştan hoşlanan yüce bir bakire tanrıçaydı. Athena’nın ülkeyi saldırılardan koruduğuna inanılırdı. O, aynı zamanda uygarlığın ve tarımın da koruyucusuydu. İnsan zekâsının ortaya koyduğu her şeyin mucidi kabul edilirdi.

Athena, savaşlardaki vahşeti ile biliniyordu, ancak Ares’in (kardeşi) aksine, hiçbir zaman çok öfkeli davranmadı ve her zaman adalet ve doğruluk için savaşmaya inandı. Yalnızca kendini savunmak adına bazı savaşlarda yer aldı. Akıl yürütme, bilgelik ve bilginin ilahi kişileştirmesiydi. İnsanlar üzerinde bıraktığı etki, adının Yunan başkenti (Atina) olmasını sağladı.

Zeus’un kalkanı ve şimşeğini tek emanet ettiği, zekâ, savaş, eğitim ve sanat tanrıçası Athena

Yunan Mitolojisi’nde gök gözlü olarak tabir edilen Athena’nın yanında daima bir baykuş yer almaktadır. Baykuş, Athena gibi bilgelik ve zekanın simgesidir. Ayrıca Athena, “Pallas” sıfatına da sahipti ve bu sıfatın anlamının “parlak, parlayan” olması ihtimali oldukça yüksektir. Bir rivayete göre de titanlarla yapılan savaşta Athena, bir kahraman olan Pallas’ın derisini yüzmüştü ve o günden sonra da Athena bu lakapla anılmaya başlamıştı. Athena hiç evlenmemişti ve bu yüzden “Athena Parthenos” yani “Bakire Athena” olarak da anılırdı. Atina’daki ünlü Parthenon Tapınağı da ismini buradan almıştı.

Yunan tanrıçaları, antik Yunan mitolojisinin kadınsı yönünü temsil ediyordu. Aynı zamanda, her bir tanrıça karakteriyle özdeşleşmişti. Rhea hiç aşk savaşlarıyla anılmamıştı bu yüzden bereket ve toprak ana sıfatıyla anıldı. Hera kıskançlığı uğruna hemcinslerine yapmadığını bırakmadı. Zeus’a olan tutkusuyla tanınmasını sağladı ve evliliğinin kutsal değerlerini anlattı.

Kadınlar tarihin birçok döneminde geleceğe yön vermiştir. Eğer tarihin efsanevi kadınlarının yaşamlarına ilgiliyseniz Kleopatra Hakkında Bilinmeyen 10 Gerçek yazımızı okumanızı tavsiye ederim.

Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
İlgili İçerikler