Tarihin karanlık yönünü yansıtan ortaçağ döneminde Avrupa’da kurulan Salem cadı mahkemeleri ve cadı avları hakkında akıllara durgunluk veren bilgilere yer verdik.
Günümüze kadar uzanan tarih birçok vahşete ve akıl almaz olaylara şahit olmuştur. Öyle ki Avrupa’da yaşanan ve birçok tarihe konu olmuş olan cadı avları hala araştırmacılar tarafından incelenmektedir. İnfazlar, sorgulanmalar ve işkenceler insanlığın yeri geldiğinde ne tür boyutlara ulaşabileceğini bizlere göstermiştir.
Tarihte birçok neden öne sürülse de akıllara ilk gelen soru basitti. Neden cadı avları genellikle kadınlar üzerinde gerçekleştirilmişti? Cadı avlarının ilk çıkış noktasının nedeni neydi?
Sizlerle bu yazımızda cadı avlarının tarihini ve Avrupa’nın hala utanç kaynağı olarak gördüğü cadı avlarının karanlık yüzlerini tartışacağız.
Cadı Avlarının Avrupa’da Çıkışı
Cadı avı Batı dünyasında klasik dönemini erken modern dönemde yani 1480 ve 1750 yılları arasında yaşamıştı. Bu süreçte cadıcılık suçlarından 40.000-60.000 arası kişinin idam edildiği araştırmacılar tarafından öne sürüldü.
Batıda cadı avı Kitabı Mukaddes’in ‘Mısır’dan Çıkış’ bölümündeki bir ayete dayandırılıyordu. Toplumda baskı oluşturan din, insanların fikirlerini etkilemekle kalmadı aynı zamanda binlerce insanın insanlık dışı şekillerde katledilmesine göz yumdu.
“Bir cadının yaşamasına müsamaha göstermeyeceksin.”
(Mısır’dan Çıkış 22. bölüm 18. ayet)
Hristiyanlık öncesi dönemde bile Avrupa’da büyücülük ve cadılık ile ilgili inançlar bulunuyordu. Ancak, cadı avlarının doruk noktası, Orta Çağ’dan Rönesans’a kadar olan dönemde yaşandı.
Bu dönemde, Avrupa genelinde özellikle de Katolik Kilisesi’nin etkisi altındaki bölgelerde cadıların şeytanla işbirliği içinde olduklarına ve büyü yaparak kötülükler yaptıklarına inanılıyordu. Bu da insanların dini baskı ile birlikte hareket etmesine ve bu durumun isyan ve linçlerle büyümesine neden oldu.
Cadı avlarının artmasıyla birlikte cadı avcıları ve yargıçları, cadıları bulmak, yargılamak ve cezalandırmak için özel mahkemeler kurdu. Cadılar genellikle işkence altında itirafçı olmaya zorlandı ve genellikle sahte itiraflar vererek suçlu olduklarını kabul ettiler. Bu itiraflar genellikle büyü ve şeytanla işbirliği yapmakla suçlanan kişilerin hayal gücü ürünüydü.
Sonuçlar ise insanlık tarihinin en karanlık yönlerini gözler önüne sermişti. Binlerce kişi cadı avları sırasında öldürüldü. Cadı avları, siyasi, dini ve sosyal nedenlerle desteklendi ve birçok masum insanın yaşamını yok etti.
Tahminî olarak Avrupa’daki cadı avlarında 30.000 ila 60.000 kadar insan idam edildi. Bu mahkemelerin en iyi bilinenleri İskoçya’daki North Berwick cadı mahkemeleri, İsveç’teki Torsåker cadı mahkemeleri ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Salem cadı mahkemeleridir. Ancak idamın en çok gerçekleştirildiği mahkemeler Almanya ve İsviçre’deki mahkemeler oldu.
Cadı avları, 18. yüzyılın sonlarına doğru azaldı. Bunun nedeni Aydınlanma Çağı’nın etkisiyle insanlar bilime daha fazla güvenmeye başladılar ve büyücülük gibi inançlar artık çağın gerisinde kaldı. Ancak bu dönem boyunca yaşanan trajedi ve zulüm insanlık tarihinde karanlık bir dönem olarak hatırlanmaya devam ediyor.
Cadı Avları Neden Kadınlar Üzerinde Etkili Oldu?
Geçmişte Avrupa’da cadılık ve büyücülükle suçlanan toplumu kadınlar oluşturuyordu. Bu durum bölgeler arasında farklılık gösterse de infaz edilen yerlerdeki toplumun dörtte üçünü kadınlar oluşturuyordu. Araştırmalar gösteriyor ki diğer bölgelerde ise suçlananların çoğu yoksullar ve yaşlı kadınlardı. Cadı avlarının kadınlar üzerindeki etkisi oldukça yıkıcıydı. Bunun için tarihte birçok neden öne sürülüyordu.
Orta Çağ’da kadınlar genellikle erkeklerden daha zayıf bir kesim olarak görülüyordu. Havva ve yasak elmanın getirdiği bir kadın imgesi de vardı. Bu durum dinin de üstüne kurduğu önyargıyla insanların hareket etmesine ve zihinlerdeki kadın figürünün zamanla değişmesine yol açtı.
Din’e göre kadın, kötülüğe sürükleyen, kafa karıştıran ve şeytanla işbirliği içinde olan bir varlıktı ve erkeğin aklını karıştırırdı. Bu nedenle kadın tarihte hep kontrol altına alınmaya ve suçlanmaya mahkum bırakılmıştı. Onlar, aile içindeki sorunlardan ve doğal afetlerden sorumlulardı.
Bir felaket veya salgın olduğunda kadınları suçlamak Orta Çağ’da yaygın bir eylemdi. Bu sebeple yıllar boyunca kadınlar kontrol altına alınılması gereken varlıklar olarak kaldı ve bunu yapacak kişiler başta din adamları olmak üzere erkeklerdi. Zamanla din adamları halkı cadılardan ve büyücülerden arındırılması gerektiğini kendi halkına empoze etti.
Kadınlar o zamanlarda belirli bitki ve meyvelerle hastalıkları tedavi etmeye çalıştılar. Teknolojinin ve medeniyetin eksik kaldığı noktalarda öne atılan kadınlar, kendi uğraşları sonucu hastalıkları tedavi etmeye ve insanlara yardım etmeye çalıştılar. Bunun sonucunda ise Orta Çağ’da halkın üzerinde büyük bir baskı ve otorite kurmuş olan Katolik kilisesinden büyük tepkiler topladılar.
Bir diğer sebep ise diğerlerinden oldukça farklıydı. Toplumsal ve sosyal açıdan kadınlar sürekli olarak yorumlanıyordu. Eve kapatılmaya mahkum bırakılan kadınlar günlerini dua ederek ve ev işleri ile ilgilenerek geçiriyordu. Fakat bunun sonucunda hem pozitif hem de negatif sonuçlar ortaya çıktı. O zamanın toplumunda, erkekler öfkelerini kavga ederek çözerken kadınlar lanet okuyorlardı. Lanet okumak ise bir süre sonra cadıcılık ile özdeşleştirildi.
Tüm bu faktörler nedeniyle Orta Çağ toplumunda kadının imgesi değişti ve sonuçları ağır iz bırakacak toplu infazlar gerçekleştirildi.
Orta Çağ’da Cadıcılık Cezaları Nelerdi?
Orta Çağ’da cadıcılık cezaları oldukça çeşitli olmasıyla bilinirdi. Çeşitli oldukları kadar ölümcüllerdi de. Cadıcılık, dönemin toplumlarında büyük bir korku ve endişe yayıyordu zira herkes her an suçlanma korkusuyla hayatına devam etmek zorundaydı.
Eşleriyle kavga eden kadınlar bir sonraki gün kendilerini mahkeme salonunda bulunabiliyor, aynı şekilde erkekler de kendileri arasında çıkan kavga sonucu iftiralara maruz kalabiliyordu. Bir süre sonra birbirini ifşa etmeye çalışan halk ve öte yandan karanlık bilimle uğraşanların hepsi birer birer ölüme mahkum bırakıldı.
İdam yöntemi olarak kullanılan klasik yöntemler asma, suda boğma ve yakmaydı. Yakarak idam en çok acı veren yöntem olduğu için özellikle Avrupa’daki idamlarda en çok tercih edilen yöntemdi. Amerika’daki kolonilerde ise daha çok asma tercih edilirdi.
İsveç’te cadı suçlamasıyla idam edilen ilk kadın Lasses Birgitta’ydı. 1550’de Öland adasındaki sorgusunda gece yarısı iki erkekle birlikte mezarlıktaki bir ölüyü diriltmeye çalıştığını itiraf etti. Kafası kesilerek idam edildi. İki erkek ise para cezası aldılar.
Bu cezaların çoğu modern standartlara göre oldukça zalim ve insanlık dışı kabul edilse de tarih kendini bir defa yazmıştı. Orta Çağ’da cadıcılık, toplumlar için ciddi bir tehlike olarak görülüyordu ve bu cezalar o dönemin inanç ve adalet anlayışına dayanarak uygulanıyordu.
Cadı avı günümüzde de birçok diziye, filme ve araştırmalara konu olmuştur. Bu tür konular ilginizi çekiyorsa ”Orta Çağ’da Cadı Avı ve Salem Cadı Mahkemeleri” adlı içeriğimize de göz atabilirsiniz.