Salem cadı mahkemelerindeki yargılamalar, 1692 yılında Massachusetts, Salem köyündeki bir grup genç kızın şeytan tarafından ele geçirildiğinin iddia edilmesiyle başladı. Bu yazımızda; Salem cadı mahkemelerinin başlama hikayesi, cadılık tespiti için kullanılan yöntemler, cadı kavramı ve cadı avları hakkında merak ettiğiniz her şeyi detaylıca ele alacağız.
İçerik Başlıkları
Cadı Nedir?
Cadı, birçok din ve mitolojide kötülüğe hizmet eden ve doğaüstü güçleri olduğuna inanılan kişidir. İlk olarak Avrupa’da söylentilere konu olduktan sonra cadıların görüntüleri tarih boyunca çeşitli biçimlerde tasvir edildi. Bazen kaynayan bir kazanın başına toplanmış kötü görünümlü, burunları siğilli kadınlar bazense sivri başlı şapkalar giyen ve süpürgelerin üzerinde uçan kıkırdayan varlıklar oldular. Anadolu’da ise cadı kavramı biraz daha farklıydı. “Cadu” ya da “cazu/cazı” olarak da geçen yöresel söylemlerde bu kavram genelde geceleri yaşayanların peşinden giderek onlara zarar veren “gulyabani” benzeri bir hortlak betimlemesine sahipti.
Salem Cadı Mahkemelerinin Ortaya Çıkışı
Salem cadı mahkemeleri, Avrupa’da 17.yüzyılda başlayan cadı avları sonrası birçok bölgeye göre daha fazla insanın öldüğü yargılamalara sahne oldu.
Salem cadı mahkemeleri, Betty ve Abigail adlarında iki genç kız ile başladı. Betty dokuz yaşındaydı ve Peder Samuel Parris‘in kızıydı. Abigail de onun yeğeniydi. Bir gün beklenmedik bir şekilde vücutlarını garip pozisyonlarda bükerek ve çığlık atarak çok garip davranmaya başladılar. Ayrıca ibadet esnasında kulaklarını kapatarak sanki bu kendilerine zarar veriyormuş gibi çığlıklar atıyorlardı. (Daha sonra bilimsel olarak araştırıldığında Linnda R. Caporael‘in Science dergisinde 1976 tarihli bir makalesinde yazdığı üzere semptomların, ekmekte bulunan çavdar tahılının neden olduğu “konvulsif ergotizm (çavdar mahmuzu)” adı verilen bir hastalıktan da kaynaklanmış olabileceği düşünüldü. (Ergot, gelişmekte olan çavdar tanelerinde oluşan bir mantardan kaynaklanır, özellikle Salem’de çavdar hasadı sırasında mevcut olan sıcak ve nemli koşullar altında mümkün olabilir. Konvülsif ergotizm, şiddetli nöbetlere, kusmaya, boğulmaya ve halüsinasyonlara neden olur. Halüsinojenik ilaç LSD, ergotun bir türevidir.)
Peder kızların durumundan çok endişelendi ve iki kız için dua etmeye başladı. Bir doktorun gelip onları muayene etmesini istedi. Doktor belki de Salem’deki cadı avlarının başlamasında en büyük rolü oynadı çünkü bu tuhaf davranışların nedeninin cadılıkla ilgili olduğunu iddia eden ilk kişi oydu. Bu şekilde toplum arasında söylentiler yayılmaya başladı.
Salem’de bu söylentilerin çok ciddiye alınmasının önemli sebepleri vardı. Öncelikle Salem köyü topluluğu oldukça küçüktü ve siyasi bir kargaşa dönemi yaşıyordu. Önde gelen aileler arasında sosyal bir bölünme olduğu kadar, köyün yeni papazı Samuel Parris’in lehinde ve aleyhinde olan gruplar arasında da bir bölünme vardı. Ayrıca o dönem 1689’da İngiliz hükümdarlar William ve Mary, Amerikan kolonilerinde Fransa ile bir savaş başlattı. Mülteciler, bu savaş sonunda Salem köyüne gönderildi. Kısaca yerli halkın, bırakın dışarıdan gelen yabancılara, kendi komşularına bile şüpheyle baktıkları bir dönemdi.
Betty ve Abigail’den sonra Anna Putham adında bir kız da benzer olaylar yaşadı. Ardından 29 Şubat’ta kızlar, hakimler Jonathan Corwin ve John Hathorne’un baskısı altında, kendilerini rahatsız eden üç kadını suçladı: Samuel Parris’in kölesi Tituba, Sarah Good adında evsiz bir dilenci ve yaşlı ve yoksul bir kadın olan Sarah Osborne.
Üç kadın da yerel sulh hakimlerinin önüne çıkarıldı ve 1 Mart 1692’den itibaren birkaç gün sorguya çekildi. Tituba duruşma sırasında şeytanı gördüğünü hatta onunla bir anlaşma yaptığını itiraf etti ve Salem köyü bölgesinde bir cadılar meclisi olduğunu söyledi. Good ve Osbourne masum olduklarında ısrar etseler de mahkeme onlara inanmadı ve üç kadın da büyücülük yapmaktan suçlu bulundu.
Şüphe tohumlarının ekilmesiyle sonraki birkaç ay yargılamalar hızlandı. Yargıçlar, Sarah Good’un 4 yaşındaki kızı Dorothy’yi bile sorguladı ve onun çekingen cevapları bir itiraf olarak yorumladı. Nisan ayında Vali Yardımcısı Thomas Danforth ve yardımcılarının duruşmalara katılmasıyla sorgulama daha da ciddileşti. Salem ve diğer Massachusetts köylerinden düzinelerce insan sorgulanmak üzere getirildi.
Salem Köyündeki İlk Cadı İnfazı: Bridget Bishop
Salem köyünde aykırı tarzıyla dikkat çeken Bridget Bishop, daha önce ikinci kocasının ölümünden sonra büyücülükle suçlanmış ancak bu suçlamalardan beraat etmişti. Daha sonra yine cadılık suçlamasıyla mahkûm olduğunda bunun birçok sebebi vardı. 2 Haziran’da Blys, Bridget’i domuzlarını büyülemekle suçladı. Ardından birkaç kişi Bridget’in evinin mahzeninde “paçavralardan ve domuz kıllarından yapılmış, içlerinde iğneler olan bez bebekler” bulduklarını iddia etti. Bridget bebekler için yeterli bir açıklama yaptı ancak yargılanmaya devam etti. Ayrıca bu dönemde birini cadılıkla suçlamak gerçekten çok kolaydı. Salem cadı mahkemelerinde en çok kullanılan kanıt, sanığın hayaletleri aracılığıyla suç işlediğiydi. Bu kanıtlara “spektral kanıt” denmekteydi. Spektral kanıt, Bridget Bishop’a karşı da kullanıldı. Birçok erkek, Bishop’ın gecenin ortasında onları hayalet biçiminde ziyaret ettiğini iddia etti.
Bishop’ın jürisi suçlu kararı verdi. Baş Yargıç Stoughton, Salem cadı mahkemesinde Bishop’ın ölüm emrini imzaladı. 10 Haziran 1692’de Gallows Tepesi’ne götürüldü ve Salem davalarının ilk kurbanı olarak asıldı.
Salem Cadı Mahkelemelerinin Son Bulması
1692 yılının Haziran ayından Eylül ayına kadar, tümü büyücülükten hüküm giymiş on dokuz kişi, asılmak üzere Salem Köyü yakınlarındaki Gallows Tepesi‘ne götürüldü ve darağacında asıldı. Seksen yaşındaki bir başka adam, büyücülük suçlamasıyla yargılanmayı reddettiği için ağır taşlar altında ölüme mahkum edildi. Yüzlerce kişi büyücülük suçlamalarıyla karşı karşıya kaldı ve Massachusetts’i kasıp kavuran bu kaos yatışana kadar mahkemeler olmaksızın aylarca hapiste yattı.
Nihayet olayların sonunda, kızların gördüğü hayaletler mahkemece delil olarak kabul edilmeyince suçlamaların büyük bir kısmı düşmüş oldu. En son davaya ise Mayıs 1693 yılında bakıldı ve kalan tüm sanıklar suçsuz bulundu. Böylece yaklaşık 100 (belki de çok daha fazla) kişinin ölümüyle sonuçlanan bu korkunç cadı avları nihayet son bulmuş oldu.
Cadılık Tespiti İçin Kullanılan Yöntemler
Cadı avlarında insanların büyücülük için test edilmesinin birçok yolu vardı. Bu en popüler 4 yol o dönemde Salem cadı mahkemelerinde de kullanıldı.
1. Cadı Pastası
Cadı pastası adı verilen kek ya da bisküvi, çavdar unu ve hasta kişinin idrarıyla yapılırdı. Kek daha sonra bir köpeğe yedirilirdi. Köpek, hasta kişiyle aynı semptomları göstermeye başlıyorsa cadının varlığı kanıtlanmış sayılırdı. Bu olayda bir köpeğin kullanılma sebebiyse köpeklerin şeytanla bir bağlantıları olduğuna inanılmasıydı.
2. Dokunma Testi
Dokunma testi, kendisine büyü yapılan kişinin büyücüsüyle temasa geçmesi halinde özel bir tepki vermesi fikrine dayanmaktaydı. Büyüye maruz kalan kişinin davranışları sonrasında şüpheli cadı odaya çağrılır ve büyü yapılmış kişiye dokunması istenirdi. Kurban bu temasa herhangi bir tepki vermezse şüpheli masumdu ancak kurbanın nöbeti sona erer ve normale dönerse büyüyü şüphelinin yaptığı kanıtlanırdı.
3. Yüzme testi
Yüzme testini gerçekleştirmek için cadı olduğunu düşünülen kişiler en yakındaki nehir ve göle götürülür, ardından suya atılırdı. Sonuç olarak suya batıp batmayacaklarına bakılırdı. Cadılar vaftiz töreninin kutsallığını reddettiklerinden suyun cadıların bedenini kabul etmeyeceği ve batmalarına izin vermeyeceğine inanılırdı. Bu inanca göre de masum biri bir kaya parçası gibi dibe batarken suya atılan bir cadı suyun yüzeyinde kalırdı. Kurbanın batması durumunda karaya geri çekilebilmesi içinse bileğine bir ip bağlanırdı. Ancak suya batan masum insanların da geri çekilemediği için boğulup öldüğü durumlar az değildi.
4. Cadı lekeleri
Cadı olduğundan şüphelenilen kişinin üzerinde şeytanla anlaşma imzaladığı zaman bir lekenin oluştuğuna inanılırdı. Cadı avcıları, cadı lekelerinin varlığını kontrol etmek için şüpheliyi tamamen soyar ve halkın gözü önünde çıplak vücudunu incelerlerdi. “şeytanın işareti” denilen bu lekelerin renk ve şekil değiştirebildiğine ve lekenin bulunduğu bölgenin acı hissetmediğine inanılmaktaydı.
Popüler Kültürde Salem Cadı Mahkemeleri
Salem cadı mahkemelerinde yaşanan olaylar ve cadı avları bugüne kadar birçok film ve diziye konu oldu.
- Winona Ryder ve Daniel Day-Lewis’in başrollerini paylaştığı 1996 yapımı “Cadı Kazan (The Crucible)” filmi, Salem’de yaşanan esrarengiz olayları anlatıyor. Arthur Miller’ın aynı adlı tiyatro oyunundan uyarlandı.
- Salem Witch Trials, Salem cadı davalarını anlatan 2002 yapımı dram türündeki mini dizidir.
- Hokus Pokus adındaki korku-komedi filmi, meraklı bir gencin Salem’e taşındıktan sonra o dönem cadı mahkelemelerinde büyücülükle suçlanıp idam edilen 3 cadıyı diriltmesini konu alır.
- 3 sezondan oluşan doğaüstü Salem dizisi (2014-2017), tamamen Salem köyünde 17. yüzyıldaki cadı mahkemelerine dayanıyor.
- Paranorman adlı filminin başrolü Norman, ölülerle konuşma yeteneği olan dışlanmış çocuktur ve Massachusetts’de masum bir kızın cadılıkla suçlanmasından sonra olaylar gelişir.
- 3 primetime Emmy ödülü kazanan ve birçok spinoff ve yeniden yapımlara ilham veren “Bewitched” adlı sitcom, özellikle 7. sezonunda odağını tamamen Salem cadı mahkelemelerine yöneltiyor.
Bu yazımızda, Amerika’daki Salem köyünün esrarengiz tarihini ele aldık. Salem cadı mahkemelerinde cadılıkla suçlanan 100’e yakın ve hatta daha fazla kişinin asılması, tarihte kendine kanlı bir yer edindi. Salem’de yaşanan bu kısa ama çarpıcı dönemi incelediğimiz yazımız ilginizi çektiyse yine sitemizde yer alan Kendi Cinayetini Çözmeye Yardım Eden 3 Hayaletin Hikayesi adlı yazımıza da göz atabilirsiniz.