Gazeteci, foto muhabiri ve yazar olan dünyaca ünlü fotoğrafçı Ara Güler kimdir? Ara Güler’in fotoğraf anlayışı, anıları ve İstanbul’u tanıtan en iyi fotoğrafları.
Kendine özgü tarzı ve gözlem yeteneğiyle tanınan Ara Güler’in objektifinden çıkan fotoğraflar, Türk ve dünya tarihinde yerini almıştır.
Hayatı boyunca çektiği fotoğraflar, özellikle İstanbul’un tarihi ve toplumsal yapısını belgelemektedir. Bu yazımızda Ara Güler’i ve fotoğrafçılığa bakış açısını yakından inceliyoruz.
Ara Güler Kimdir?
Gerçek adı Mıgırdiç Ara Derderyan olan Ara Güler, 16 Ağustos 1928’de Ermeni bir ailenin oğlu olarak İstanbul Beyoğlu’nda dünyaya gelmiştir. Gazetecilik, foto muhabirlik ve yazarlık yapan Ara Güler, lise yıllarında film stüdyolarında sinemacılığın farklı alanlarında çalıştı. Muhsin Ertuğrul‘un yanında tiyatro ve oyunculuk eğitimi de almaya başlayan Ara Güler’in amacı yönetmen veya oyun yazarı olmaktı. 950 yılında Yeni İstanbul gazetesinde gazeteciliğe de başladı. O dönemde Ermenice gazete ve edebiyat dergilerinde öyküleri yayınlandı. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde eğitimine devam etmekteydi. Fakat gazeteci olmak istediğine karar verdi.
1953 yılında Henri Cartier Bresson ile tanıştı ve Paris Magnum Ajansı’na katıldı. İngiltere’de yayımlanan “Photography Annual Antalojisi” onu dünyanın en iyi 7 fotoğrafçısından biri olarak tanımlamıştır.
Aynı yıl Amerikan Dergi Fotoğrafçıları Derneği’ne tek Türk üye olarak kabul edildi. 1962’de Almanya’da çok az fotoğraf sanatçısına verilen “Master of Leica” unvanını kazandı.
1979 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin foto muhabirliği dalındaki birincilik ödülünü almıştır. Bertrand Russell, Winston Churchill, Arnold Toynbee, Picasso, Salvador Dali, Alfred Hitchcock gibi birçok ünlünün fotoğrafını çekmiş ve röportajlar yapmıştır.
Ara Güler, Salvador Dali ile görüşmesini şöyle ifade etmiştir:
Fotoğraf makinesiyle eskrim oynar gibiydi. Gerçeküstü bir hava yaratıyordu. Poz vermek için de değildi bu yaptığı; günlük yaşamında da gerçeküstü öğelerin peşindeydi.
Uzun yıllar üzerinde çalıştığı Mimar Sinan yapıtlarının fotoğrafları birçok ülkede farklı isimlerle yayımlandı. 1994 ve 1995 yıllarında Eski İstanbul Anıları, Yitirilmiş Renkler, Bir Devir Böyle Geçti, Kalanlara Selam Olsun ve Yüzlerinde Yeryüzü gibi birçok kitabı da yayımlandı.
Picasso ile görüşmesini şöyle anlatır: “Picasso da sevdi beni, “Sen benim bu kadar fotoğrafımı çekiyorsun, ben de senin resmini çizeyim” dedi. Türkiye’de bir adet orijinal Picasso var, benim evde“.
Ara Güler’in fotoğraflarının çoğu Fransa, ABD ve Almanya‘daki müzelerde sergilenmekledir. Fotoğraflarında Leica makinasını kullanmıştır. Bu sebeple “Leica ile gözlemleyen Türk” de denir. Fotoğrafın bir sanat dalı olmadığını ve fotoğraf sanatçısı tanımını kabul etmeyerek kendisinin foto muhabiri olduğunu söylemektedir. Bu düşüncesini: şu şekilde açıklamıştır:
Ben de gazeteciyim. Fotoğrafçı değilim. Fotoğrafçı ile gazeteci arasındaki fark budur. Fotoğrafçı bomba patlar kaçar. Ama gazeteci peşinden gider olayı yakalamaya çalışır. Ben de bu yaşa kadar ona göre çalıştım
Ara Güler, Alfred Hitchcock ile görüşmesini ise şöyle anlatır:
Alfred Hitchcock ile yaptığımız çalışmayı unutamam. Onun çekimi biraz sıkıntılı olmuştu. Ayaklarını ön plana alarak bir fotoğraf çekmek istedim. Hitchcock da rejisör falan olduğu için, fotoğraf işlerini de iyi biliyor. Karşımda kurnazca hareketler yapıyor.
Ara Güler’in Fotoğrafçılık Anlayışı
Sanat olmasına gerek yoktur fotoğrafın. Fotoğraf tarih olayıdır. Tarihi zapt ediyorsun. Bir makine ile tarihi durduruyorsun.
Ara Güler’in fotoğrafçılık anlayışı, özellikle sıradan yaşamdan insan manzaraları üzerine dikkat çekmektedir.
Belgeselci karakterini de her zaman yansıtmakla beraber, fotoğraflarında kullandığı ışık, siyah beyaz çekimlere ağırlık vermesi, objektifine yansıttığı manzaraların ve insanların en doğal hallerini yakalaması Güler’in tarzını oluşturmaktadır. İmzasını attığı fotoğrafların karakterleri olduğunu hissettirmektedir.
Asistanıyla yapılan bir röportajda Ara Güler’in en değer verdiği fotoğrafı sorulunca asistanı şöyle cevap vermiştir:
Boğaz’da çektiği bir fotoğraf. Gemi gidiyor, boğaz vapuru gidiyor. Sahil kenarında iki boş iskemle var. Ben onu hep sormuşumdur; ‘Siz mi koydunuz bu iskemleleri, yoksa gerçekten öyle miydi?’ diye. ‘Hayır, onlar o şekildeydi. Son anda gördüm. Gemi de daha yeni ayrılmıştı rıhtımdan, gidiyordu. Aklıma öyle bir fotoğraf çekmek geldi.’ dedi.
Güler’in fotoğrafçılığı, insanı ve çevresini en içten ve doğal haliyle yansıtmak üzerine kurulmuştur. Özellikle sokak fotoğrafçılığı ve İstanbul fotoğraflarıyla tanınan Ara Güler, insanların doğal hallerini, gündelik yaşamdan kesitlerini objektifine yansıtmıştır.
Fotoğraflarında, o anın duygularını hissettirmeyi, hatta o anı yaşatmayı ustalıkla başarmıştır. Fotoğraf makinesini sadece bir araç olarak görmemiş, duyguları aktarmak için güçlü bir dil olarak kullanmıştır.
İstanbul’u en iyi tanıtan fotoğrafçılardan biri olan Ara Güler, İstanbul’un geçmişini şu anki haliyle kıyaslamada da etkili bir rol oynamıştır.
O dönemin İstanbul’unu yansıtma tarzı, bugüne ışık tutmaktadır. Bu konuyla ilgili şunları söylemiştir:
1950-60’lardan kalma İstanbul fotoğraflarım olmasa, o eski günler, bugün unutulmuş olacaktı.
O dönemin toplumsal özelliklerine ve ekonomik sorunlarına da vurgu yapmıştır.
Fotoğraflarında çok sık karşılaşılan ışık oyunları, tarzını yansıtan en önemli unsurlardan biridir. Bu sebeple, çektiği siyah beyaz fotoğraflarda anlatmak istediği duyguyu daha verimli aktarır.
Güler, fotoğraflarında sadece insanların ve gündelik yaşamın yanı sıra gazetecilik karakterini de göstermiştir. Döneminin önemli olaylarını da objektifine yansıttığı fotoğrafları tarihi belge niteliği de taşımaktadır.
Objektifine yansıttığı anların özel ve bir daha yaşanmayacağı bilinciyle fotoğraflarını çekmiştir. Sokaklarda, gündelik yaşamın içinde, farklı kültürlerden atmosferlerde fotoğraflar yakalamıştır.
Fotoğrafını çekeceği sahneyi önceden hazırlamanın aksine, sahnedeki görüntüyü bütün doğallığıyla aktarmıştır.
Ara Güler, kendisini her zaman bir foto muhabiri olarak ifade etmiştir. Fotoğraflarının sanat değerinin aksine, tarihi nitelikte olmasının ve anı yakalamanın önemine değinmiştir.
Ara Güler sadece bir fotoğrafçı değil, aynı zamanda bir hikayeci, gazeteci ve belgeselcidir. Eserleri duygulara hitap etmekle beraber tarihe de tanıklık eder.
Hayata bakış açısını, objektifiyle bütünleştirmiştir. Fotoğrafçılık anlayışı, insanı ve en doğal anlarını birleştiren bir tutumu yansıtır.
Bu tarz konular ilginizi çekiyorsa, sitemizde yer alan “Fotorealizm Akımının Öncüsü Audrey Flack Kimdir?” adlı yazımıza da göz atabilirsiniz.