Birbirinden farklı hikaye ve hislerle dinleyenleri yaşanılan coğrafyaya daha çok bağlayan ve Türkiye’nin farklı yörelerinden türkülerin, yürek dağlayan hikayesini okumak isteyenler için yazdığımız yazıda Türk yörelerinin en güzel türkülerinin ifade ettiği anlamları ve hüzünlü hikayelerini derledik.
1. Oy Fadike
Dersim-Ovacık yöresine ait bir ağıt olan bu türkü, Fadike isimli genç ve güzel bir kızın hikayesini anlatıyor. Fadike’nin küçük yaşta istemediği bir adamla evlenmesi üzerine sevdiği adam, bu türküyü yazmıştır. Zaza’ca olan bu türkünün sözlerinden de anlaşılacağı üzerine asıl hikayesi çocuk gelin olmayı, geçmişte keşke olmasaydı dememize rağmen kanayan yara olan varlığıyla izi olan bu olayı eleştirmesidir. Günümüzde hala yöresinde herhalde sözlerini göz ardı ettikleri için ritmi sebebiyle oyun havası olarak oynanmaktadır.
Zevec çik o, nezonena / Evlenmek nedir bilmiyor
Domanan de kay kena / Hala çocuklarla oynuyor
Hona zevec nezonena / Evlenmek nedir bilmiyor
Domanan de kay kena / Hala çocuklarla oynuyor
Kam ke ci ra çi vaco / Bir bir şey dese
Nisena ro berbena / Hemen oturup ağlıyor
2. Cemalım
Ürgüp’ün Karlık köyünün halkından ve varlıklı bir ailenin bireyi olan Cemal, Şerife ile evlenmiştir. Henüz küçük bir kız olan Şerife için bu evlilik mutlu başlamış ancak Cemal’in aradan birkaç yıl geçtikten sonra öldürülmesiyle hüzünle sonlanmıştır. Hüznünü taşıyamayıp, bize aktarmak isteyen Şerife Cemalım ağıtını yakmıştır.
Beklenmeyen bir anda öldürülen Cemal, bu ölümüyle tüm köy halkını derinden etkilemiştir. Çünkü kendisi çokça sevilen biridir. Eşinin ölüm hüznüyle kalmayan ve oğluyla tek başına kalan Şerife, bir de Cemal’in yeğeni Hayrullah ile evlendirilmiştir. Bunlarla da kalmaz, yetim kalan oğlu Mustafa da, birkaç yıl sonra hasat zamanı bir atın tepmesi sonucu ölür.
Ürgüp’ten de çıktığımı görmüşler
Kır atımın sekişinden bilmişler
Beni öldürmeye karar vermişler
Cemalım Cemalım algın Cemalım
Al kanlar içinde kaldın Cemalım
Oğlun da pek küçük yerini tutmaz
Cemalım Cemalım algın Cemalım
Bu kadar acıya rağmen uzun süre yaşayıp yaklaşık 90 yaşlarında hayata gözlerini yuman Şerife, Refik Başaran’ın seslendirmesinden sonra türkünün her çalınışında gözünden iplik iplik yaşlar akıtmaya devam eder. Amcasının ölümü Hayrullah’ı da çokça etkilediği için Şerife’nin Cemal´i bir türlü unutamamasını o da daima anlayışla karşılamıştır. Bizi de bu detaylarla ilgili aydınlatan Şerife’nin Hayrullah’tan olma oğlu İsmet Aksoy olmuştur.
3. Ah Bir Ataş Ver
Türkiye tarihinin en boğucu ve yürek dağlayan olaylarından birinin hikâyesini konu edinen bu türkü 4 Nisan 1953 gününde yaşananları anlatmaktadır. Görevden dönen Türk donanmasına ait Dumlupınar denizaltısının İsveç donanmasına ait Naboland ile çarpışması sonucunda güvertede bulunan 8 kişiden 2’si pervaneye takılarak, 1’i boğularak ölmüş, 5 kişi ise kurtarılabilmiştir. Geminin içerisinde ise 81 mürettebat vardır ve sadece 22 kişi torpidoya saklanarak kurtulmayı başardıklarını düşünmüşlerdir.
Denizin dibini boylayan denizaltında, torpidodaki 22 kişi yüzeye bir şamandıra fırlatarak içerisindeki telefon kablosu aracılığıyla merkezle iletişime geçmişlerdir. Bu iletişim sayesinde olayı aktaran mürettebata merkezden cevap gelmiştir, “Gerekmedikçe konuşmayın, türkü söylemeyin ve sigara içmeyin.“. Olacaklardan habersiz olan askerler bu emir üzerine kurtarılmayı beklemeye başlamıştır.
Durumdan habersiz kurtarılmayı bekleyen askerler dışında herkes dönem teknolojisi ve imkânsızlıkları sebebiyle onların oradan kurtarılamayacaklarını biliyorlardır. Ve kendilerine, “Rahatça konuşabilirsiniz, türkü söyleyebilirsiniz, sigara içebilirsiniz.“ emri gelmiştir. Çünkü kurtaran gemisi olaydan 12 saat sonra oraya gelebilmiş ve 25 saat sonra sabitlenebilmiştir. Şamandıra ile torpido arasındaki kablo kesilmiş ve iletişim kopmuştur.
Dalgıçlar 100 m’ye yakın derinlikteki Dumlupınar batığına erişmeye çalışmışlar ancak hava koşulları sebebiyle su altı dalgaları dalgıçları savurmaktadır. Kurtaranın yanlışlıkla kestiği kablo da olmayınca dalgıçların kabloyu takip etmesi de olanaksızlaşmış ve on bir dalış yapılmasına rağmen hiçbiri başarılı olamamıştır. Yine de Yılmaz Süsen isimli bir dalgıç 80 m dalmayı başarmış hedefine 11 m kalmışken, basınca dayanamayıp şuurunu kaybetmiştir. Vurgun yemenin kıyısından dönmüş kendisinin 15 saat sonra ancak şuurunu açabilmişlerdir. Kurtarma çalışmalarına katılan Amerikalılar dalgıç için şu cümleyi kullanmışlardır, “Ölümle arasında hiçbir şey kalmamıştı.“. 7 Nisan’da 3 gün süren çalışmalar sonucunda Milli Savunma Bakanlığı artık kurtarma çalışmalarını durdurduğunu ve umutların kesildiğini bildirmiştir.
81 şehit verilen o uğursuz günlerde son olarak hala hayatta kalan 22 askerin hep bir ağızdan söylemeye başladığı bu türkü, hikâyesiyle beraber bizleri her duyduğumuzda derinden etkilemeye devam edecektir.
Bu tarz türkülerin, şiirlerin, şarkıların altında yatan hikayeler ilginizi çekiyorsa, yine web sitemizde yer alan Arkadaş Zekai Özger’in şiirlerini incelediğimiz Gölgesinin Kiracısı Arkadaş Zekai Özger adlı yazıya da göz atabilirsiniz.