Kübizmin Doğuşu Modern Sanatın Bilinmeyenleri Bölüm 2

Modern Sanat nedir? 20. yüzyıl sanatı dendiğinde akla soyut kelimesinin gelmesi hayli normal olsa da Modern Sanat aslında bundan çok daha fazlasıdır. Gerek savunduğu doktrinler gerekse de ortaya konulan sanat eserleriyle çokça tartışmaya neden olan Modern Sanat’ı bütün gerçekleriyle inceleyelim.
Henri Matisse

Modern Sanat nedir? Modern Sanat akımlarının geleneksel sanat akımlarından farkı nedir? “Kübizmin Doğuşu, Modern Sanatın Bilinmeyenleri Bölüm 1” adlı yazımızda Modern Sanat’ın temellerinin atıldığı 1850 sonrası dönemden kısaca bahsetmiştim. Bu yazımda da özellikle 19. yüzyılın sonundan 20. yüzyılın ikinci yarısına kadar sürecek olan, yakın tarihimizi etkileyip, çağdaş sanat dünyamızın şekillenmesinde büyük ölçüde rol oynayan Modernizm’e  daha yakından bakacağız.

E. G. Benite bir sözünde “Sanat eserleri bir medeniyeti sonraki nesillere anlatan şahitlerdir.” demiştir. Yani bu demek oluyor ki bugünkü sanatsal gelişimimizi geçmişte, yüzyıllar önce kazanılmış tecrübelere borçluyuz. Her ne kadar gelenekten uzaklaşmak istesek de bir noktada onlara göbekten bağlı sayılırız. Ne yapacağımızı bilmezken dönüp eskiye bakmak bile bugünümüzü şekillendiren imgelerle doludur.

Modern Sanat ya da Modernizm 1880 yılında ilk Empresyonist hareketlerle beraber başlayan, sanatta özgürlük hareketi olarak da tanımlanabilecek bir dönemdir. Modern dünyanın bütün akımları dünyanın geçmişten farklı olduğunu, bu vesileyle sanatın da aynı kalamayacağını savunurlar. Bu değişimin temel taşları fotoğrafın bulunmasıyla beraber atılmış, resim sanatında belli başlı konularda özgür bir ortamın oluşmasını sağlamıştır. Bu özgürlük, 1910’lu yıllara gelindiğinde öyle bir hal aldı ki artık ardı alınamaz ve neredeyse her şeyden ilham alan bir eser üretim süreci başlamış oldu. Bu durumda kısa süreli ve art arda çıkan yeni sanat akımlarını meydana getirdi.

Avangard kelime anlamı olarak öncü demektir. Bu kelime ise modern akımların yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladığı dönemde ilk kez Fransa’da kullanılmaya başlanmıştır. Kabul gören ilk Avangard akım ise 1905 yılında Fransa’da Henri Matisse‘in öncülük ettiği Fovizm‘dir. Modern Sanat’ın sanat tarihinde ki dönemlerden en büyük farkı tek bir coğrafyada değil türlü coğrafyalarda doğup gelişmesidir. Bu sebepledir ki her bir akım temelinde kendi coğrafyasına uygun manifestolar taşır: Örneğin Fütürizm‘in temelinde anarşist bir düşüncenin yatması gibi. Fakat buna gelmeden önce Modern Sanat’ın nasıl ortaya çıktığına neler etrafında şekillendiğine şöyle kısaca bakalım.

Modern Sanat Nasıl Gelişti?

Sanat tarihine bakıldığı zaman süregelen yeni akım, selefi akımda olmayanları arayarak kendine yeni bir yol çizmiştir. Örneğin Rönesans‘ta olmayan keskin ışık-gölgelerin Barok dönemde ortaya çıkması gibi. Sanayinin ve teknolojinin gelişmesiyle de sanatta klasik eserlerden ziyade dünyanın yeni devingen düzenine ayak uydurabilecek eserler aranır oldu. 19. yüzyıl öncesi sanatçılardan kodamanlar, hamiler ya da din kurumları için belli konularda resimler resmetmeleri istenmekteydi. Bu konular da çoğunlukla din veya mitoloji üzerinden belirlenmekteydi. Sanayi Devrimi ile birlikte teknolojinin de gelişmesi ‘anındalık‘ diyebileceğimiz devingen bir ortamın oluşmasını sağlamıştır. Bu da tüm modern sanat akımlarının temelinde hız ve algı kavramlarının yatmasında büyük rol oynadı.

Bulunan yeni ulaşım araçları; telgraf, tren, zeplin gibi,  20. yüzyıl modern dünya insanının mekan algısının da değişmesine yol açtı. Böylece dünyanın her yerinde gerek zamansal gerekse de düşünsel anlamda bir dönüşüm başlamış oldu. ‘Sanat nedir ve ne için vardır?’ soruları ön plandaydı. Var olan dinamik algı coğrafyasında eskiden olduğu gibi 2 boyutlu bir yüzey üzerinde 3 boyut algısı yaratılmaya çalışılarak yapılan sanat illüzyonu, tıpkı gelenekçi sanat anlayışları gibi terk edilmek isteniyordu. Temellerine sanatçının kendi bakış açısını bulma ilkesi yatan avangard akımlar tam da bu sıralarda filizlerini vermeye başladılar.

Edvard Munch

Modern Sanat Akımları Nelerdir?

Modern Sanat dendiği vakit akla ilk olarak soyut kavramının gelmesi doğaldır: keza ilerleyen yıllarda modern sanatın doyum noktası Soyut Dışavurumculuk akımı olacaktır. Fakat sadece soyut anlamda yapılmış resimlerden oluşan bir dönem olmamakla beraber bazı kabullere başkaldırı niteliği taşır. Olağandışı renklerde betimlenen bir figür ya da figür olduğu iddia edilen fakat hiç de bilindik formlarda olmayan bir betimlemeye sıkça rastlanmaktadır. Doğal özellikle kullanma zorunluluğunun ortadan kalkmasıyla sanatçıların içsel dünyalarının tuvale yansıması 1960’lı yıllara kadar türlü şekilde olmuştur. Sanatın kendiyle yüzleşerek değişmesi ve gelişmesi gerekliliğinde ortak paydaya vardılar: kimi zaman ilkel olanı (Primitizm) gelişmişe tercih ederek kimi zaman ise gelişmişi (Fütürizm) ilkel olana tercih ederek ortaya konmuştur. Adeta zıtlıklardan bir bütün oluşmuştur.

Önceki yazımda bahsi geçen Kübizm dışında modern sanat akımları arasında yukarda da bahsi geçen ve rengi tüpten çıktığı gibi kullanmayı savunan Fovizm, kökleri Van Gogh ve Edvard Munch‘a kadar dayanan, duygusal aşırılıklara ve içsel hesaplaşmalara meydan veren Dışavurumculuk, savaşı kurtuluş yolu olarak görüp bütün değişimin anca bir yıkımla mümkün olabileceğini savunan İsviçre kökenli Dadacılık ve kendi avangardına sahip Rusya’da doğmuş, temellerinde Kübist yaklaşıma benzer geometrik bir kaygı gözeten Süprematizm vardır.

Lucio Fontana

Tüm bu avangard akımların içinde benim en çok sevdiklerimden biri Lucio Fontana‘nın öncülük ettiği Uzamsalcılık‘tır. Çünkü II. Dünya Savaşı sonrası dönemde doğmuştur ve sanatsal algıyla neredeyse dalga geçerek her şeyin sanat sayılmasını sağlayabilme amacı gütmektedir. Ama tüm bu akımların ortak paydası günümüz sanatının genel anlamıyla gelişmesini sağlamış olmalarıdır.

Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
İlgili İçerikler