George Ritzer’in Toplumun McDonaldlaştırılması adlı kitabında okurlara, Max Weber’in rasyonelleşme ve bürokratikleşme kavramları, Mcdonaldlaşma kavramı ve Mcdonaldlaşmanın boyutları günümüzden somut örneklerle anlatılmaktadır. George Ritzer’in yazmış olduğu “Toplumun McDonaldlaştırılması-Çağdaş Toplum Yaşamının Değişen Karakteri Üzerine Bir İnceleme” kitabını inceliyoruz.
İçerik Başlıkları
George Ritzer Kimdir?
1940 doğumlu Amerikalı Ritzer kendisini sosyal teorist olarak tanımlıyor. Michigan Üniversitesi Ann Arbor’da MBA programını tamamladıktan sonra bir süre Ford Motor Company’de yöneticilik yapmıştır. Ritzer, 1965’te Cornell Üniversitesi Çalışma ve Endüstri İlişkileri Okulu’nda Sosyoloji bölümünden yandal yaparak Örgütsel Davranış alanında doktorasını tamamladı.

McDonaldlaşma (Bu kavramı Ritzer literatüre kazandırmıştır), küreselleşme, tüketim, modern ve postmodern sosyal teori alanlarında eserleri bulunmaktadır. 1968’den itibaren dünyanın birçok yerinde dersler vermektedir.
George Ritzer’in Türkçeye Çevrilmiş Diğer Kitapları
- Büyüsü Bozulmuş Dünyayı Büyülemek (2005)
- Sosyoloji Kuramları (2007)
- Modern Sosyoloji Kuramları (2007)
- Küreselleşme & Bir Temel Metin (2009)
- Küresel Dünya (2010)
- Klasik Sosyoloji Kuramları (2010)
- Çağdaş Sosyoloji Kuramları (2012)
- Sosyolojiye Giriş (2017)

Toplumun McDonaldlaştırılması Kitabının Konusu
İlk mağazasını 1955’te açan ve şimdilerde hemen hemen her kıtaya yayılan McDonald’s, sadece hazır yiyecek sektörüyle kalmayıp, oyuncak, kozmetik ve mobilya gibi sektörlere de sıçrayan, kısa bir sürede bütün dünyaya yayılan Mcdonaldlaşma kavramını ortaya çıkarmıştır. Bunların yanında sosyal ağlar, online alışveriş gibi hayatımızda yer alan, çağımızın güncel vazgeçilmezlerinin de McDonaldlaşma ile doğrudan veya dolaylı ilişkisi var mıdır?
Ritzer’e göre McDonald’s birden ve hiçbir sebep yokken bu kadar yaygınlaşıp, başarılı olmamıştır. Altında yatan sebeplere baktığımızda Max Weber’in vurguladığı toplumun bürokratikleşmesi ve rasyonelleşmesi vardır. Bu yüzden önce bu kavramları inceleyelim:
Max Weber’in Rasyonelleşme ve Bürokratikleşme Kavramları
Max Weber, klasik dönem sosyolojisinin üç büyük sosyologlarından biridir. Weber’e göre sosyolojinin konusu toplumsal eylemlerin incelenmesidir. Weber toplumu Pozitivistler gibi ele almanın aksine, toplumsal eylemleri anlayarak yorumlamayı ve bu eylemlerin süreç ve sonuçlarını nedensel olarak açıklamanın sosyoloji olduğunu söyler.
Weber sosyolojisinin merkezinde yer alan önemli kavramlardan biri rasyonelleşmedir. Weber rasyonellik tiplerini dörde ayırır. Pratik rasyonalite; isminden de anlaşılacağı gibi, günlük hayatta karşılaştığımız durumlarda bir noktadan diğerine giderken pratik olanı seçtiğimiz ve kullandığımız yol. Teorik rasyonalite ise, eylemlerden ziyade ilgili rasyonel bir algıya erişmektir. Tözel rasyonelite ise bir amaca ulaşmak için günlük ve pratik düşünce yerine daha geniş değerleri kullanır. Weber’in asıl üzerinde durduğu rasyonalite tipi ise biçimsel(formel) rasyonalitedir. Hedefe ulaşmada en kolay yolun herkesin tabi olduğu ve uyduğu kurallara, düzenlemelere ve kanunlara bağlı olduğu rasyonalite türüdür. Bunun en klasik örneği modern bürokrasidir. Ancak modern bürokrasi, bireyi büyük bir baskı altına almaya başlar. Özgürlük ve bireyselliği yok eder. Yani hayat Demir Kafes’ten ibaret olup anlamsızlaşır. Bürokratikleşme, geleneksel toplumlardaki duygusal bağlarla bağlanılan liderden ve onun keyfi uygulamalarından çok farklı, resmi, kurumsallaşmış ilkeler ile çevrelenmiş, her makamın belli işlerden sorumlu olduğu, daha fazla verimlilik getiren, amaca ulaşmada en iyi aracın seçilmesine yönlendiren bir sistemdir.
Kitap boyunca Ritzer, Weber’in bu formel rasyonelleşme kavramını kasteder. Formel rasyonelliğin bir özelliği de insanların amaca ulaşmada en iyi yolu seçeceği seçeneklerin çok kısıtlı verilip, hemen hemen çoğunluğun seçeceği seçeneğin de aynı olmasıdır. Bu konuda Henry Ford’un sözü çok manidar:
“Renginin siyah olmasını istediği müddetçe her müşteri renkli bir araba isteyebilir.”
Bu bürokratikleşmenin avantajlarını Weber, 4 maddede açıklar. Öncelikle çok sayıda işi ancak bu şekilde bir iş bölümüyle halledilebilir. İkinci olarak sayısallaşmaya vurgu yapar. Ne kadar çok iş biterse o kadar iyidir ama işin yapılma sürecindeki sıkıntılar veya olumsuzluklarla ilgilenmez. Üçüncü olarak, kemikleşmiş kurallar bütünü olan bürokraside insanlar, hangi birimin neyi ne zaman yapacağını öngörülebilir. Son olarak ise insanlar kendilerinden bir şey katarak değil, robotlaşmış şekilde iş yaparlar bu da denetimi kolaylaştırır.
Belki iş bitirme özelliğinden yola çıkarak bürokrasinin avantajlarından söz edilebilir ama süreç içinde birçok mağduriyet ortaya çıkar. Bu sistem insan ruhunu, benliğini, duygularını hiçe sayar, ona sadece robot gibi muamele eder. Tam da bu noktada Weber bu durumu insanlığın içinde bulunduğu bir demir kafese benzetir. Weber eğitim, ticaret, eğlence gibi hayatın her alanında kusursuzlaşma arayışının, insanları temel özelliklerinden uzaklaştırarak bir demir kafes ortamına hızla girdiğini öngörmüştü.
McDonald’s aslında bürokrasi ve montaj hattına ilişkin ilkeleri bir araya getirmiş ve McDonaldlaşmanın oluşmasına katkı sağlamıştır.

McDonaldlaşmanın Boyutları
Ritzer, McDonaldlaşmanın boyutlarını dört bölümde ayrıntılı olarak anlatmıştır. İlk olarak verimlilik, müşteriye tüketeceği şeylere kolay ve hızlı bir şekilde ulaşacağını vadeder ve müşteri de Mcdonaldlaşmanın kendi hayatına getirdiği yeniliklere kolay bir şekilde uyum sağlar. Bu bölümde yazarın ayrıntılı örnekleri, bizim tüketim alışkanlıklarımıza farklı bir gözden bakmamızı da sağlıyor. Ritzer’e göre McDonaldlaşmanın verimliliği, tüketiciye faydası varmış gibi görünse de, asıl kar üreticinindir. Yine zamanını ve enerjisini harcayan müşteridir. Sadece şekil değiştirmiştir ve bu farklılık müşteriye cazip gelir.
İkincisi; hesaplanabilirlik. Ritzer bu noktada eğitime de değiniyor, artık üniversitede nasıl eğitim aldığının değil, sayılarla ne ifade ettiğin ön plandadır.
Üçüncü boyut; Öngörülebilirlik. İnsanlar dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar bir McDonald’s a gittiklerinde aynı tarz, aynı tatlarla karşılaşacaklar. Yani alışkın oldukları bir mekana girip, bir sürprizle karşılaşmayıp kendilerini daha rahat hissedecekleri bir mekan ilk tercihleri olacaktır. Müşteri tarafından bu öngörülebilirlik müşterinin tercih sebebidir. Ama öngörülebilirliğin bazı sıkıntıları, negatif etkileri de vardır elbet. Bütün dünya tek tip değildir ve dolayısıyla bölgesel farklılık gösteren kültürler yok olma yoluna girmiş, talep edilen ve cazip kılınan şey kişinin nereye giderse gitsin kendini rahat hissedeceği mekanlarda ve aktivitelerde bulmasıdır. Bu da her şeyi tek pota içine alıp eriten bir girdap gibidir
Dördüncü boyut ise denetimdir. Mcdonaldlaşmış işyerlerinde artık işverenlerin geliştirdiği sistem yetenekli değil, standartlaşmış işleri yapacak insanların çalışacağı bir sistemdir. Aslında bir nevi robotlaştırarak aksi durumu engellemek, denetim altında tutmak için geliştirilmiş bir sistem söz konusudur. Yazar burada tipik bir IKEA alışverişinin tasvirini yaparak Mcdonaldlaşmış bir işyeri örneği vermektedir.
Ritzer kitapta Mcdonaldlaşma kavramının yanında, türettiği diğer kavramlardan da bahsediyor. Bunlar; “Starbuckslaşma”, “eBayleşme” ve “Web 2.0”.
Toplumun McDonaldlaştırılması Kitap İncelemesi
Kitabı okurken sanki bir girişimcilik kitabı havası veriyor. Mcdonaldlaşma kavramının sosyolojik açıdan ele alınmasının yanı sıra ticari açıdan da bu kadar derin anlatılması şaşırtıcı doğrusu. Ancak Ritzer’in biyografisine bakınca sebebini anlıyorsunuz. Yazarın güçlü bir akademik geçmişinin yanında Ford Motor Company’deki tecrübeleri sayesinde, Mcdonaldlaşma’yı anlatırken kavramlar ve terimlere boğulmadan çok gerçekçi ve bol güncel örnekle anlatması çok etkileyici.
Ritzer, birçok kez artık insanların kaliteyi hıza ve verimliliğe feda ettiğini vurguluyor. Ancak işletmelerin, değişen dünya düzeniyle saf bir şekilde inatlaşırsa ayakta kalamayacağına da değiniyor. Yani Ritzer’e göre “Ya hep ya hiç” de sağlıklı bir çözüm değildir. Bu yüzden ele aldığı her konuyu ayrıntılı bir şekilde, artıları ve eksileriyle okuyucuya anlatıyor. “Topluma McDonaldlaşmanın ne ölçüde nüfuz ediyor?”, “Toplumun McDonaldlaşma ile başa çıkmasının yolları var mı?” soruları çerçevesinde okuyucuyu düşündürerek türettiği kavramları açıklıyor.

Kitapta Ritzer film önerileri de veriyor. Bu da farklı platformlarda Ritzer’in değindiği konular hakkında daha da açıklayıcı olması sebebiyle önemlidir. Kitabın her bölümü, kitaptan bağımsız olarak bir üniversitede lisans dersinde anlatılacak şekilde tekrarlar ve diğer bölümlerde nelerden bahsettiği üzerine hatırlatmalarla tasarlanmış. Bu bazen okuyucuya sürekli aynı şeyleri okuyormuş hissi verse de kitabın planlı bir yapısı vardır.
Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan kitabın çevirmeni Akın Emre Pilgir’dir. Sade dili ve Türkçeye uyarlanmış ifadelerle çeviri kokmayan bu kitap, okuyucuya akıcı bir Ritzer deneyimi sağlıyor.
Bu kitaptan sonra elinizdeki hamburgeri ısırmadan bir etrafınızı incelemek isteyebilir veya kahvenizin hazırlanmasını beklerken kitapta anlatılanların somut halini bir sosyolog gözünden görebilirsiniz.
Daha fazla kitap incelemesi için yine sitemizde yer alan Atul Gawande-Checklist Manifesto adlı kitap incelemesini okuyabilirsiniz.