Yeşil Siyaset Nedir? Yeşil ideolojik akımlar nelerdir? 1960’larda ortaya çıkan çevreci hareket doğrultusunda gelişen yeşil ideolojiyi ve ekolojik düşüncenin yönlendirdiği ideolojik akımlar olan ekofeminizm, ekofaşizm, ekoliberalizm ve ekososyalizmin ne olduğunu bu yazımızda ele alıyoruz.
İçerik Başlıkları
Yeşil Siyaset Nedir?
İnsanın doğaya olumsuz müdahaleleri nedeniyle ekolojik denge bozulmuş ve doğada kalıcı yaralar açılmıştır. Bu çevresel sorunların ortaya çıkması ve çevrenin öneminin anlaşılmasıyla ilgi artmış, sorunların giderilmesi için çözümler aranmıştır. Böylelikle yeni ideolojik akımlar ve çevreci hareketler ortaya çıkmıştır.
1970’li yıllarda dünya çapında yaşanan petrol krizi sebebiyle hükümetlerin nükleer enerji kullanımına yönelmesi çevreci hareketleri ön plana çıkarmıştır. Çevreciler bu uygulamayı protesto ederek engel olmaya çalışmışlardır. Çevreci hareket bilinci oluştukça ele alınan konularda da çeşitlilik meydana gelmiştir. Bu çeşitlilik çevreci harekette ekolojistler ve çevreciler ayrımını doğurmuştur.
20. yüzyılın sonuna doğru ve 21.yüzyılda bu yaklaşımlar politika alanını da etkilemiş, çevre ve insanın ilişkileri ile ilgili politikalar geliştirilmesi yeşil partilerin kurulmasını gibi yeşil siyaseti oluşturacak birçok gelişmeyi beraberinde getirmiştir. Politik gelişmelerle beraber çevre sorunlarına çözüm arayışı ve yeşil düşüncenin toplumsal hareketler ile şekillenerek yeşil düşüncede ideolojik gelişme arayışına temel hazırlamıştır.

Yeşil İdeolojik Akımlar Nelerdir?
Feminizm, liberalizm, faşizm ve sosyalizm gibi ideolojiler ekolojik düşünceyle yeni bir yön bularak yeşil ideolojiler ortaya çıkmıştır. Böylelikle Ekofeminizm, ekoliberalizm, ekofaşizm ve ekososyalizm ideolojileri gündeme gelmiştir. Her ne kadar farklı perpektiflerden bakılsa da yeşil düşüncenin odak noktası doğadır.
1. Ekofeminizm
Ekofeminizm, insanın doğayı sömürmesinden doğan ekolojik sorunlarla, kadının üzerinde kurulmuş ataerkil tahakkümün ürünü kadın sorunlarıyla ilişkilendirmiş düşünsel bir akımdır. Aydınlanma sürecinin etkisiyle doğa ve hayvanlar insanlardan daha aşağı varlıklar olarak görülmüş olması hatta doğa, insan tarafından keşif aracı olarak kullanılması ile kadının erkekten daha aşağı bir konumda olması yeşil düşüncenin ve feminizmin birleşimi olan ekofeminizmin savunduğu görüşlerdendir.
Toplum tarafından erkeklere rasyonel olan atfedilirken kadına duygusal olan ve kontrol edilen şeyler atfedilmiştir. Bu tür düalizmler erkeğin doğa ile kadın üzerinde egemen olmasına neden olmuştur. Bu nedenle ekofeminizm düalizmleri reddeder ve bu düalizmin ancak kadın hareketiyle yok olacağını savunur. Ekofeministlere göre, kadının üzerindeki eril tahakküm ortadan kalkarsa doğanın üzerindeki tahakküm de kalkacaktır.

2. Ekofaşizm
Faşizm, aşırı otoriter devlet düzeni ve radikal bir yapı altında aşırı milliyetçiliği savunan totaliter hükümeti ifade eder. Faşizm ekonomik, sosyal ve politik örgütlenme biçimidir ve birey devletin refahı için kendini feda eder.
Kelimenin önüne “eko” eklendiğinde, doğayı merkezine alan ancak doğanın iyiliği için yine bireyi sınırlayan radikal bir çevreci anlayış ortaya çıkmaktadır.
Ekofaşizme göre çevreyi kirletmek, doğayı sömürmek veya zarar verecek bir şey yapmak devletin istikrarı ve güvenliğini tehdit eder. Ekofaşizm kibirli ve çevreci ekolojik hareketlere karşı sosyal ekolojik köklere sahip bir kavramdır.
Ekofaşizmi temel alan bir hükümet bulunmamaktadır ancak Nazi ideolojisinde ekofaşizmin izlerine rastlanmaktadır. Nazi ideolojisi doğanın üstünlüğünü kabul ederek, doğada hayatta kalabilen ırkların güçlendiğini ve hayatta kalabileceğini düşünmektedir. Nazi ideolojisi temel anlayışı olan ırk üstünlüğünü doğa ile özleştirerek yansıtmaktadır. Sağlıklı bir toprakla sağlıklı bir ırk olunabileceği anlayışı temeline dayanan bir görüşe sahiptir.

3. Ekososyalizm
Yeşil düşüncenin temeli olarak görülen ekososyalizm, çevre sorunlarının ve doğaya verilen zararlarının merkezine kapitalizmi koyar. Günümüzde kapitalizmin tüketim hırsının dizginlenememesi ile doğayı hammade kaynağı ve atık havuzu olarak görerek sömürmesi, doğa-insan çatışmasını oluşturmaktadır.
Ekososyalistler, oluşan ekolojik yıkımın önlenebilmesi için ekolojinin kalan kaynakları ile insanların gerçek ihtiyaçlarını karşılayabilme düşüncesi ve sosyalizmin sınıfsız bir toplum anlayışını ortaya atıyorlar. Çevre sorunlarına çözümleri demokratik bir planma ile aktaran ekososyalizm, üretim ve tüketim araçlarının ekolojik anlayış ekseninde eşitlikçi ve demokratik bir yöntemle belirlenmesi gerektiğini söylemektedir.
Sermaye egemenliğinden uzak, insan ve doğa odaklı üretim mantığının egemen kılınması önerisi vardır.

4. Ekoliberalizm
Liberalizm, bireyi merkeze alan devletin otoritesini kısıtlayan ve mülkiyet hakkına dayanan bir ideoloji olarak karşımıza çıkmaktadır. Ekoliberalizm ise kapitalist sistem içerisinde ekolojik bunalıma çözüm bulma çabasındadır. Örneğin, kirleten öder ilkesi gibi kendine özgü çözümleri bulunmaktadır. Bu çözümlerle bireylerin kendi çıkarları korumak ve kendi doğasına sahip çıkmak amacı ile çevreyi korumaya yöneleceğini, bireydeki çevre bilinicini geliştireceğini savunurlar. Ekolojik sorunların temeline inmediği ve kökten çözümler bulmadığı için eleştirilmektedir.

Ekolojik bunalımın ortaya çıkmasıyla çevre sorunlarına çözüm bulabilmek adına ortaya çıkan yeşil ideoloji olarak literatürde yer edinen ekofeminizm, ekofaşizm, ekososyalizm ve ekoliberalizm gibi ideolojik akımların temelinde doğa olmakla birlikte, hareketleri de çevre odaklıdır. Bu idelojiler perspektifinde hareket edecek, çevre-insan ilişkilerini dengede tutacak ideolojiler üstü bir gereksinim doğrultusunda yeşil siyaset ve yeşil partiler doğmuştur.