Depresyon, toplum genelinde sıklıkla karşılaştığımız psikiyatrik bir rahatsızlıktır. Özellikle Covid-19 pandemi süreciyle birlikte görülme sıklığının artacağı düşünülen ve ciddiye alınması gereken bir sağlık sorunudur. Bu yazımızda, toplumdaki insanların çoğunu etkileyen depresyonun, genel tanımını, klinik özelliklerini ve tedavisinde kullanılan yöntemleri kısaca ele alacağız.
İçerik Başlıkları
Depresyon nedir?
Her insan hayatının bir noktasında mutsuzlukla ve üzüntüyle karşı karşıya kalır. Hayatımıza dair tatsız gelişmeler, bizi dibe vurmuş gibi hissettirebilir. Peki yaşadığımız her mutsuzluk, keyifsizlik hali bir depresyon mudur? Bunun cevabı, hayır.
Mutsuzluk, her insanın günlük olarak deneyimleyebileceği bir duygudur. Çok mutlu uyanıp, kalkınca okuduğumuz bir habere sinirlenebilir veya sosyal medyada paylaşılan bir gönderiyle daha da keyiflenebiliriz ve bu tamamen normaldir. Normal olmayan şey ise hissedilen bu mutsuzluk halinin uzun süre devam etmesidir.
Depresif bozukluklar olarak kendini farklı klinik görünümlerle ortaya koyan depresyonu tanımlamak ve olağan mutsuzluk hissinden ayırt etmek zaman zaman zor olabilir. Bu sebepten dolayı günümüzde depresyonu değerlendirmek için psikiyatrik tanı ölçütlerine başvururuz. Ruhsal bozuklukların tanı kriterlerini ele alan, klinisyenlerin el kitabı, DSM-V’te kişinin yaşadığı bu çökkün ruh hali en az iki hafta boyunca devam etmelidir. Keyifsizlik, günlük aktivitelere ilgi kaybı ve geleceğe karşı umutsuzluk varsa, o zaman bu durum olağandışı bir mutsuzluk olarak değerlendirilir. Depresyon tanısı koyabilmek için kişinin ruhsal çökkünlüğü günden güne değişiklik göstermemelidir. Günlük aktiviteler yerine getirilemiyorsa ve kişi, işinde, sosyal yaşantısında ve akademik performansında işlevsellik gösteremiyorsa depresyondan söz edebiliriz. Depresyon kişiyi sadece duygusal değil, aynı zamanda düşünsel, davranışsal, bedensel ve bilişsel açıdan da etkileyen bir ruhsal bozukluktur. İstatiksel verileri ele aldığımızda ise, depresyonun kadınlarda görülme sıklığı erkeklere oranla yaklaşık iki kat daha fazladır.
Depresyon Bozuklukları
- Yıkıcı Duygudurum Düzensizliği Bozukluğu
- Yeğin (Majör) Depresyon
- Süregiden Depresyon Bozukluğu (Distimi)
- Premenstrüel Disfori Bozukluğu
- Maddenin/İlacın Yol Açtığı Depresyon Bozukluğu
- Başka Bir Sağlık Durumuna Bağlı Depresyon Bozukluğu
- Tanımlanmış Diğer Bir Depresyon Bozukluğu
- Tanımlanmamış Depresyon Bozukluğu
Depresyonun Belirtileri
Her rahatsızlıkta olduğu gibi depresyonda da belirtilerin şiddeti, sıklığı ve ne zamandan beri devam ettiği her birey için farklıdır. Bundan dolayı, ruhsal muayene sırasında, kişinin öyküsü titiz ve detaylı bir şekilde ele alınmalıdır.
Genel olarak depresyon belirtileri şu şekildedir;
- Suçluluk, değersizlik ya da umutsuzluk hissi
- Üzüntü
- Geleceğe dair karamsarlık
- Kolay öfkelenme
- Karar vermekte güçlük
- Normale göre daha fazla veya az uyuma
- İştahta artış veya azalma
- Cinsel isteksizlik
- Yorgunluk, enerji kaybı
- Eskiden keyif alınarak yapılan aktivitelere karşı ilgi kaybı
- Odaklanamama, dikkati sürdürmekte zorluk
- Kişiler arası iletişimde çatışmalar yaşama
- Kendine zarar verme düşünceleri, planları ya da girişimleri
- Sebebi belirsiz somatik ağrılar
- Huzursuzluk, ajitasyon, kolay ağlama
- Ümitsizlik hissi
- Kendini yetersiz görme veya kendinden nefret etme, kendini suçlama
- Psikomotor aktivitede değişme (bedensel hareketlerde yavaşlama)
Depresyonun Başlıca Risk Faktörleri
Depresyon tek bir nedene bağlı değildir. Genetik yatkınlık, yaşam olayları, beyindeki kimyasal değişimler ve bunlara eşlik eden kişilik yapıları depresyonun temel riskleri arasındadır.
İş kaybı, alkol veya maddenin kötüye kullanımı, düşük sosyo-ekonomik düzey, ailede depresyon geçmişi, hormonal değişiklikler, ebeveyn veya eş kaybı, sevdiği kişiden ayrılma, boşanma, sosyal desteğin bulunmaması, çocuk doğumu ve çeşitli ilaçlar, depresyonu tetikleyen faktörler arasında yer almaktadır. Günümüzde, sinirbilim ve klinik alanlarda depresyonun risk faktörlerini anlamaya yönelik çeşitli araştırmalar tüm hızıyla devam etmektedir.
Depresyonun Tedavisi
Her şeyden önce depresyon tedavi edilebilir ve erken müdahale ile kişinin hayatını zorlaştıran semptomların şiddeti ve sıklığı kontrol altına alınarak azaltılabilir. Böylece kişi normal yaşantısına devam eder. Çoğu insan depresyona tekrar yakalanmaktan korkar ama şunu unutmayalım ki, daha önce aldığı terapi ve ilaçların faydasını görmesiyle, bu süreci daha kolay atlatabilir.
Depresyon, ruhsal rahatsızlık olmasının yanı sıra aynı zamanda bir çeşit beyin hastalığıdır. Beynimizde bulunan sinir hücrelerinin birbirleriyle iletişimini sağlayan bazı kimyasal ileticilerin dengesinin bozulması ile de ortaya çıkabilir. Bu sebepten dolayı, depresyon ilaçları kişinin tedavi sürecine eklenebilir. Depresyon tedavisinde çoğunlukla antidepresanlar, antipsikotikler ve duygudurumu dengeleyiciler kullanılmaktadır. Doktor kontrolü ile kullanılan bu ilaçların asıl amacı hastalığın iyileşmesini ve tekrarlamasını önlemektir. Depresyon ilaçlarının kullanım süreleri depresyonun şiddetine, sıklığına ve türüne göre değişiklik göstermektedir.
Depresyon ilaçları doktor kontrolü dışında birden kesilirse eğer “yoksunluk sendromu” dediğimiz durum ortaya çıkabilir. İlaçların birden kesilmesi çarpıntı hissi, dalgınlık, bilinç kaybı gibi depresyon benzeri belirtileri tekrar yaşamanıza sebep olabilir. Aynı zamanda ilaçlar doktor kontrolü dışında bırakıldığı takdirde, hastalığın tekrarlanma riski artar. Depresyon tedavisinde psikiyatri de kullanılan ilaçların çok azı bağımlılık yapmaktadır. Benzodiazepin türevi ilaçlar bağımlılık konusunda risk taşımaktadır fakat doktorunuzun yönlendirmesiyle kullanırsanız bu risk yok denecek kadar azdır.
Günümüzde depresyon tedavisinde elektroşok tedavisi olarak bilinen elektrokonvulsif terapi (EKT) de kullanılmaktadır. EKT genellikle çoğu kişi tarafından yanlış anlaşılmaktadır. Popüler medya üzerinden verilen yanlış bilgiler sebebiyle belki de en çok ön yargıyla yaklaşılan psikiyatrik tedavilerden biridir. EKT tedavisi aslında depresyon döneminde en etkili ve hızlı sonuç gösteren, güvenilir bir tedavi yöntemidir. Genel anestezi ve kas gevşeticiler uygulandıktan sonra kişiye birkaç saniye süren elektrik akımı verilir. Genellikle intihar düşünceleri olan, psikotik özellikler gösteren atak dönemlerinde, yemek yememe veya ilaç tedavilerinden yanıt alınamamış kişilerde uygulanmaktadır.
Daha önce de belirttiğimiz gibi tedavi süreci ne kadar erken başlarsa, hastalığın seyri o kadar hafifler ve tedaviden alınan verim artar. Uygulanan tedaviler kişiye özel bir şekilde yapılandırılır. Depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlar ve psikoterapi yöntemleri, hastalığın şiddetine, sıklığına ve süresine bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Depresyon tedavi edilmediği sürece şiddetini arttırabilir ve kişiyi hayata dair karamsarlığa sürükleyebilir. Depresyon tedavisini bir bütün olarak görmeli ve ilaç tedavisini mutlaka psikoterapiler ile desteklemeliyiz. Aynı zamanda günlük yaşantımızda düzenli egzersiz yapmak, çeşitli hobiler edinmek ve sosyal desteğimizi artırmakta, depresyonla baş etmemizi kolaylaştırmaktadır.
Depresyonda İyileşme Süreci
Daha öncede belirttiğimiz gibi depresyon yineleyici bir hastalıktır. Bir kez ortaya çıktığı zaman, kişinin depresyona tekrar yakalanma riski mevcuttur. Depresyonla bağlantılı belirtiler, ilaç tedavisi ve psikoterapiler ile kontrol altına alındığı zaman kişi normal yaşantısına devam edebilir. Bu noktada, kişinin bir uzman tarafından kendisine uygun bir tedavi görmesi büyük önem taşımaktadır.
Depresyonda Psikoterapinin Önemi
Depresyon tedavisinde psikoterapi son derece önemli bir bileşendir. İlaç tedavisinin yanı sıra kişinin duygularını ve düşüncelerini paylaşması, kişinin kendi durumuna yönelik farkındalık kazanması açısından faydalıdır. Depresyon oluşumu daha öncede belirttiğimiz gibi birçok nedenle ortaya çıkabilmektedir. Bu sebeple, sadece ilaç tedavisi değil aynı zamanda kişinin kendini ifade edebileceği bir alana ve zamana da ihtiyacı vardır. Bu açıdan, depresyon tedavisini bir paket halinde düşünebiliriz. Eğer kişi ilaç tedavisi görüyorsa, mutlaka psikoterapi ile bu iyileşme süreci desteklenmelidir. Psikoterapi kişinin tedaviye uyumunu arttırmakla kalmaz, aynı zamanda kişiye bu depresif duygudurum hali ile baş etme yöntemlerini kazandırır.
Tedavi edilmemiş depresyon, kişiyi aylarca ve hatta yıllarca süren bir çıkmazın içine sokabilir ve bu durum hastalığın kronikleşmesine sebep olur. Depresyon kişiyi zorlayan bir süreçtir ve iyileşme yolculuğunda ise kişinin kendisine gereken zamanı ayırması büyük önem taşımaktadır. Depresyon belirtileriniz var ise; mutlaka uzman bir doktora danışmalı ve destek almalısınız.