Alman Köylü Savaşı: Bundschuh İsyanı

Reformasyon sürecinin zirvede olduğu dönemlerde Almanya’da gerçekleşen ve tarihin tozlu sayfalarına gizlenmiş bir savaş öyküsüne değindiğimiz inceleme yazımızda Martin Luther ve Thomas Müntzer gibi teologların katolik hegemonyasına karşı gerçekleştirdiği direniş hareketine yer veriyoruz.

Alman Köylü Savaşı başka bir deyişle Bundschuh İsyanı, Fransız Devrimi’nden önce 15241525 tarihlerini takriben Almanya’da gerçekleşmiş bir ayaklanmadır. Bilhassa bu ayaklanmanın en büyük özelliği köylülerin feodalite yanlısı burjuvalara karşı direnişidir. Alman tarihinde önemli bir yer edinen Bundschuh Hareketi’nin simgesi olan köylü ayakkabısı (Bundschuh) nedeniyle bu ismi almıştır.

İsyan; Tirol, Kuzey İtalya ve Alsace’ye kadar uzandı ve isyanın en çok alevlendiği tarihlerde Almanya’nın büyük bir kısmını etkisi altına aldı. Fransız Devrimi’ni tetikleyen reform hareketlerinin zirvesinde dalgalar halinde yayıldı ve binlerce insan; madenciler, köylüler ve kasaba halkı varını yoğunu riske atarak organize askeri birliklerce ya öldürüldü ya da esir alındı. Yine de son derece önemli olan bu olay günümüzde tarihsel anlamda pek bilinmiyor.

Alman Reformunun Karanlık Tarafı: Bundschuh Hareketi

2017 yılında Almanya, reform hareketlerinin 100. yılını kutlarken Bundschuh adeta bir utanç kaynağı olarak görüldü.

4 yüzyılı aşkın süredir devam eden tartışmalar Bundschuh’un bir komplo mu yoksa gerçek bir direniş öyküsü mü olduğu konusunda kesin bir fikre sahip değil. Ama kesin olan bir şey var ki tüm bu tartışmanın merkezinde Alman teolog Martin Luther’ın yer alması.

Martin Luther Kimdir?

Almanya’nın Eisleben şehrinde doğan Martin Luther Erfurt Üniversitesi’nde okudu. Bir gün babaevine ziyarete giden Luther yolda bir yıldırım çarpması tehlikesiyle karşılaştı. Bunun üzerine imana gelerek keşiş olmaya karar verdi.

İlerleyen yıllarda katolik inancına mensup Aziz Augustine Tarikatı’na (Ordo Fratrum Sancti Augustini) bağlı bir manastırda İlahiyat eğitimi almaya başladı. Aynı yılın sonlarına doğru rahip oldu. Ertesi yıl Wittenberg Üniversitesi’nde doktorasını tamamlayarak ders vermeye başladı.

Bir gün Roma’nın görevlendirdiği bir Dominiken keşişi ve aynı zamanda Martin Luther’ın eski bir öğrencisi olan Johann Tetzel, Wittenberg civarında o zamanlar Katolik kilisesinin en önemli gelir kaynağı olan Endüljans satıyordu. Bunu gören Martin Luther küplere bindi. Çünkü bu uygulamayı başından beri doğru bulmuyordu. Bilhassa Endüljans’ı halkın günahlarının bağışlanması niyetiyle değil kilisenin din kisvesi altında tüccarlığa giriştiğinin bir kanıtı olarak görüyordu. Nitekim haklı da…

Martin Luther, latince Disputatio pro declaratione virtutis indulgentiarum olarak bilinen Günah Affı belgesi Endüljans’ın satışında emeği geçen herkese giydirdiği ve protestan reformunun fitilini ateşleyen 95 maddelik eleştirel tezini yayınladığında dönemin aristokrat, burjuva feodalitesi ve en önemlisi de Katolik Kilisesini karşısına almıştır.

Martin Luther Wittenberg Üniversitesi’nin kapısına 95 maddelik tezini asarken.

Luther’in 95 Tezi o kadar sükse yaptı ki Almanya’ya komşu olan ülkelerde bile Luther’ın kendisinin dahi hesaplayamadığı hızla yayıldı. Bunun üzerine Roma’da Martin Luther’ın fikirlerine karşı bir engizisyon davası peydah oldu. Luther davaya katılmadan yargılandı ve papa onu aforoz etti. Yine de hızını alamayan Luther, aforoz belgesini bir celsede yırtıp attı. Bunu duyan İmparator Maximillian akla gelebilecek her türlü dinsiz yaftasını yapıştırdı ve Luther’i heretik olmakla suçladı. Tüm bu olayların ardından Luther, Roma’ya çağrılarak hakkındaki suçlamalara karşı savunma yapması istendi. Ancak Luther kiliseye güvenmediğinden Augsburg’a Kardinal Cajetan’a ifade vermeye gitti. Orada da umduğunu bulamayan Luther, Wittenberg’e geri döndü. Burada Saksonya dükü III. Frederik’in himayesine girdi. Bu süreçte Luther hem siyasi hem de dini anlamda itibar kazandı. Ancak katolik mezhebi peşini bırakmadı. Gidişatın iyi olmadığını anlayan Luther Papa’ya bir özür mektubu göndererek bazı fikirlerinde yanıldığını itiraf etti. 1521’de İmparator V. Karl, Luther’ı ifade vermesi için Worms şehrine çağırdı. Luther bu çağrıyı kabul etti ve yola çıktı. Yolda giderken birçok şehir, kasaba, köy gezdi ve buralarda vaazlar verdi. Kendine birçok mürit toplayan Luther, Worms’a büyük bir kalabalık eşliğinde alkışlarla güle oynaya girdi. Kurula ifade verirken şu sözleri söyledi:

Kutsal Metinler ve akıl yoluyla ikna edilmediğim sürece papalar ve konsüllerin otoritesini kabul edemem. Zira bunlar kendi aralarında çelişmekte ve benim vicdanım da sadece Tanrı’nın sözüne bağlıdır. Bu sebeple hiçbir görüşümden dönmüyorum çünkü kişinin vicdanına rağmen yazdıklarını inkar etmesi doğru ve güvenilir olmaz. Tanrı yardımcım olsun!

Haliyle kuruldan bir sonuç çıkmadı.

1524 yılına gelindiğinde Almanya’da birtakım iç karışıklıklar yaşanıyordu. Köylüler, Luther’ın öğretilerini benimsemiş ekonomik durumlarının iyileştirilmesi için ayaklanmıştı.

Alman Köylü Savaşı ve Thomas Müntzer

1524 yılının sonbahar hasadında gerçekleşen ve pek çok kişinin hayatını kaybettiği Bundschuh isyanında tarımla uğraşan köylüler ve kasabalılar ellerinden geldiğince davaları için seferber oldu. İsyancılar davaları gereği Roma Katolik Kilisesinden ziyade yerel soylulara, prenslere ve yöneticilere karşı ayaklanıyordu. Saldırılar ise nadiren erzak ve askeri cephaneyi ele geçirmek üzerine düzenleniyordu. İsyanın lideri olan Papaz Thomas Müntzer, 8000 köylüyle Frankenhausen Muharebesi’nde (15 Mayıs 1525) savaştı.

Thomaz Müntzer

Thomas Müntzer arkadaşı Heinrich Pfeiffer ile Muelhausen’e giderek şehir meclisini dağıttı ve “Ebedi Meclis” adını verdiği tanrının ilahi adaletini yayabileceği bir meclis kurdu. Meclisin yönetimini devralan Müntzer ve arkadaşı komünistik teokrasi ilan etti.

Bu hükümranlık prensler ve feodal beylerin paralı askerlerinin köylü direnişini bastırmasıyla sona erdi. Bozguna uğrayan Müntzer 27 Mayıs 1525’de yakalanarak idam edildi.

Alman “Köylü” Savaşı’nın Sonuçları

Birkaç öğreti konusunda anlaşamayan Luther ve Müntzer daha sonra savaşın ayyuka çıktığı dönemlerde adeta birbirine karşıt görüşler ortaya atmaya başladı. Bilhassa Müntzer protestanlık konusunda radikal davranışlar sergilerken Luther çekimser davranıyordu. Sonuç olarak Müntzer protestan tarihçilerine göre “az yaşamış” bir radikal olarak tarihe geçti. 20. yüzyıla gelindiğinde devrimci bir halk kahramanı olarak görüldü. Luther ise ılımlı politikası neticesinde huzur içinde yaşadı.

İsyana 300 bin insan katıldı ve 100 bin küsuru öldürüldü. Köylüler taleplerinin neredeyse hiçbirini kazanamadı. Aksine savaşı bir baskı sebebi olarak yorumlayan hükümdarlar eskisinden daha baskıcı yasalar çıkararak protestan reformunu hepten kesintiye uğrattılar.

Propagandayla zehirlenmedikleri sürece, kitleler asla savaş düşkünü değildir. – Albert Einstein

Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
İlgili İçerikler