Ünanimizm Nedir? Özellikleri ve Temsilcileri Kimlerdir?

Abbaye de Créteil topluluğu. (1907)

Batı edebiyatı tarihi, çağlar boyunca birçok düşünce ve sanat akımına tanıklık etmiştir. 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan Fransız yazar Jules Romains’in öncülük ettiği ünanimizm de bu akımlarından biridir. Biz de özünde topluluğu oluşturan ruh, ortak bilinç ve ruhsal sürekliliğin bulunduğu ünanimizme yakından bakacağız.

Ünanimizm Nedir?

Ünanimizm, toplulukta yaşamanın yarattığı duyguları ve kolektif bilinci, dolaysız bir anlatımla dışa vurmayı amaçlayan fikir ve sanat akımıdır. “Aynı ruhu taşıyan” anlamındaki Latince unanimus sözcüğünden gelir. 20. yüzyılın başlarında Jules Romains öncülüğünde Fransa’da ortaya çıkmıştır.

Ünanimizm, esasında topluluk ruhunu inceleyen bir öğreti olmakla birlikte daha ziyade edebiyat akımı olarak ön plana çıkar. Benimsenen ortak şiir anlayışı, Fransız şiirine yenilikçi bir canlılık getirmiştir. Söz sanatları ve sembolizm bırakılarak yaşamın en doğal hali gündelik bir dille anlatılmıştır. Bu yeni şiir geleneğinedolaysız şiir” de denmiştir.

Ünanimizmin kökenleri, 19. ve 20. yüzyılın düşünce ve yazın akımlarına dayanır. 19. yüzyılda Victor Hugo’nun ozanın toplum yaşamındaki ayrıcalığı düşüncesi, Emile Zola’nın eserlerindeki geniş kitle betimlemeleri ve Walt Whitman’ın topluluklara kucak açan şiirinin gür sesi ünanimizm akımına ilham kaynağı olmuştur.

20. yüzyılda ise özellikle sosyolog Emile Durkheim’in bireysel bilincin üstünde var olduğunu savunduğu kolektif bilinç, ünanimizmdeki topluluk ruhu kavramına büyük ölçüde katkı sağlamıştır.

August Macke, Garden Restaurant. (1912)
August Macke, Garden Restaurant. (1912)

Ünanimizm Akımının Özellikleri

  • Ünanimizmin ana temasını kent oluşturur. Romains’e göre Paris, sokakları ve alanlarıyla insanlardan bağımsız olarak devinim halindedir. Bu yönüyle kent, bireyi canlandıran ve eyleme geçirten bir imgeler bütünlüğü niteliği kazanır. Aynı zamanda kentin karmaşık yapısına rağmen kendine özgü kurulu düzeni, bireyleri etkisi altına alarak kent ile birey arasında manevi bir ilişkinin varlığını ortaya çıkarır. Böylelikle birey, tek başına olmaktan çıkarak kolektif toplumun bir parçası haline gelir.
  • Ünanimizmin temelinde ruhsal süreklilik kavramı yer alır. Ruhsal süreklilik, yalnızca özel bir dikkatle algılanabilen ve kentin içerisindeki tüm varlıkların üstünde yer alan tinsel bir gerçekliğin olmasıdır. Bu gerçeklikte insan toplulukları özel bir anlam kazanır. Ünanimist eserlerde de bu toplulukların ruhu, dolaysız ve en sade biçimde ele alınır.
  • Romains’e göre ünanimist şiir, birey ile toplum arasında oluşan ilişkinin yol açtığı duygulanmadan filizlenir. Sanatçının görevi, bu ilişkileri algılayarak sembol ya da benzetmelere başvurmadan estetik bir dil yerine yerine işlevsel ve gündelik bir dille anlatmaktır.
  • Ünanimist bir toplum yaratma aşamasında yalnızca bireyler ve nesneler değil, bir duygu, bir fantezi, bir düşünce de etkin rol oynayabilir. Kent, cadde, kaldırım ya da bir düşünce anlatının kahramanı olabilir.
  • Romains’e göre aynı duygu ve düşüncede birleşmiş bireyler, farklı topluluk ruhları oluştururlar. Bu topluluk ruhlarından tanrısal bir güç yayılır ve her biri birer tanrıdır.
  • Büyük kitlelerin içindeki bireyler, çoğunlukla birbirlerini fark etmeden yaşamlarını devam ettirirler. Topluluğa dahil olduklarında ortak bilincin büyüleyici ve coşkulu etkisini duyumsarlar. Ancak Romains’e göre ünanimizm, topluluk ruhunun yoğunluğunu yitirmesi ve giderek ölüme sürüklenmesi fikrini de başından beri içinde barındırmıştır.
Albert Gleizes, Man in a Hammock. (1913)
Albert Gleizes, Man in a Hammock. (1913)

Ünanimizm Akımının Temsilcileri

Ünanimizm akımının en büyük temsilcisi Fransız yazar Jules Romains’tir. Eserleriyle ve fikirleriyle ünanimizme bir kimlik kazandırarak bu düşünüşün etkilerinin sanat dünyasında sürüp gitmesini sağlamıştır. Anlatım geleneğini ve kökleşmiş anlatım kurallarını hem içerik hem biçim yönünden yenilemeye çalışmıştır. Doğrudan, açık ve yalın bir anlatımla olayı her şeyi üstünde tutan Romains, ünanimizm ve iyi niyet olmak üzere iki ana tema üzerine eserlerini inşa etmiştir.

Jules Romains’in eserleri, ünanimizmin yapı taşlarını yansıtacak niteliktedir. Özellikle 1906’da yayımladığı “Dirilen Şehir” adlı romanı, ünanimist toplumda düşüncenin yerini göstermesi açısından önemlidir. 1910’da yayımladığı “Bir Adam Öldü” isimli romanında topluluk ruhunun nasıl yaşayıp yok olduğunu inceler. 1932-1947 yılları arasında yazdığı 27 ciltlik “İyi Niyetli İnsanlar” adlı romanında 1908-1933 yılları arasında Avrupa’daki gelişmelerin ve Fransız toplumunun panoramasını ünanimist bir bakış açısıyla çizer.

Jules Romains'e ait portre.
Jules Romains’e ait portre.

Ünanimizm akımının gelişerek ilerlemesinde önemli bir rol oynayan diğer sanatçılar, Jules Romains’in de sonradan dahil olduğu Abbaye de Créteil topluluğunun üyeleridir.

1906’da Paris’te bir kır evinde toplanan bir grup sanatçı, aynı çatı altında aynı duyguları paylaşarak ortak bir yaşam sürdürürler. Sonrasında bir matbaa kurarak kendi eserlerini basmaya karar verirler. Ünanimist bir ortam yaratılan Abbaye de Créteil topluluğu işte böyle ortaya çıkar.

Bu toplulukta yer alan sanatçılar Charles Vildrac, René Arcos, Albert Gleizes, Alexandre Mercereau, Georges Duhamel, Georges Chennevière, Luc Durtain, Pierre Jean Jouve ve Albert Doyen‘dir. Bununla birlikte ünanimist adını yalnızca Jules Romains ve Georges Chennevière alır.

Abbaye de Créteil topluluğu.
Abbaye de Créteil topluluğu.

Sonuç itibariyle ünanimizm, topluluğu oluşturan tinsel varlığı, ruhsal sürekliliği, kolektif bilinci, yaşamı ve dünyayı algılama biçimiyle yenilikçi bir gerçeklik var etmiştir. Bununla birlikte 1920’lerde bu akımın etkileriyle insancıla, topluma ve yararlıya yönelik bir sanat anlayışı gelişmeye başlamıştır.

Son olarak bu içerik ilginizi çektiyse sitemizde yer alan “Büyülü Gerçekçilik Nedir? Özellikleri ve Temsilcileri Kimlerdir?” adlı yazımızı inceleyebilirsiniz.

Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
İlgili İçerikler