Büyülü gerçekçilik nedir, özellikleri nelerdir, temsilcileri kimlerdir? Büyülü gerçekçiliğin tarihsel kökeni ve bu akımın önemli yapıtları tüm detaylarıyla yazımızda.
İçerik Başlıkları
Büyülü Gerçekçilik Nedir?
Gerçekleşmesi imkansız olayların, durumların hayatın sıradan gerçekleri gibi anlatıldığı anlatım tekniği büyülü gerçekçilik olarak adlandırılır. Masalsı ögeleri, son derece gerçekçi bir ortam ve karakterler arasında sunan edebiyat akımı da diyebiliriz.
Her türlü olağanüstülüğün, acayipliğin gerçeğin sıradan işleyişi gibi verilmesi büyülü gerçekçiliğin ruhunu oluşturur.
Evden çıkmak, işe gitmek, bankamatikte sıra beklemek, düğünde oynamak, cenazede ağlamak nasıl sıradan olaylarsa nasıl bizim dünyamızda geçiyorsa bir karakterin toprakta yıldız yetiştirmesi, tulumbayla konuşması ya da yüzlerce yıl uyuması da son derece sıradan ve bizim dünyamıza ait olaylarmış gibi anlatılır.
Efsanelerle, mitlerle, yerel halkın gelenek-görenek ve batıl inançlarıyla kurulan bu yeni fantastik evrenin kendi içinde kuralları vardır. Bu kurgusal evren içinde yaşayan ve onun olağanüstülükleri karşısında hayrete düşmeyen kişiler büyülü gerçekçiliğin en önemli unsurudur.
Büyülü gerçekçilik, postmodern edebiyat yaklaşımlarıyla ele alınarak daha iyi anlaşılabilecek bir akımıdır. Çünkü bu anlayışın ortaya çıktığı ve üzerinde durduğu zemin postmodernizmdir.
Abartı, metaforlar, folklorik unsurlar, paradokslar, ironiler, seçkinci tavra karşı duruş, yerel ve etnik kültüre yönelme büyülü gerçekçiliği postmodernizme göbekten bağlar.
Ateşi Avrupa’da parlayan ancak Latin Amerika‘da harlanıp alev almış bir akımdır. Belli bir coğrafyada bu akımın bu denli sivrilmesi postkolonyal döneme denk düşmesiyle ilgilidir. Bu bağlamada büyülü gerçekçi edebiyatın kolonyalizmin yıkıcı etkilerinin bir sonucu olduğu da söylenebilir. G. G. Marquez bu durumu şöyle açıklar:
Gerçekliğin aynı zamanda sıradan insanların mitlerinde yattığını anladım; gerçeklik onların inançları, efsaneleridir; gerçeklik onların günlük hayatıdır ve gerçeklik onların hezimetleri ve zaferleridir.
Büyülü Gerçekçiliğin Özellikleri Nelerdir?
- Büyülü gerçekçi eserler, masalsı üslupla kaleme alınmış eserlerdir. Ancak bu masalsı üslup son derece durgundur. Olağanüstü olaylar, heyecansız bir dille ifade edilir. Tıpkı masallardaki gibi zaman ve mekan unsurları geri plana itilir.
- Fantastik edebiyattan ve sürrealizmden belirgin özelliklerle ayrışır. Fantastik veya sürreal gerçeklikte gerçek dışı bir anlatım evreni kurgulanırken büyülü gerçekçilikte yaşadığımız sıradan hayatın içinde gerçeküstü olaylar, tıpkı hayatımızın sıradanlığı gibidir. Fantastik edebiyatta karakterler karşılaştıkları olağanüstülükler karşısında hayrete düşerken büyülü gerçekçilikte böyle bir durum söz konusu değildir.
- Folklorik özellikler, efsaneler, mitler, gelenekler, yerel kültür, batıl inançlar, kolektif korkular büyülü gerçekçi eserlerdeki atmosferin temel belirleyicisidir. Ayırt edici folklorik özellikleriyle alternatif bir tarih anlatısı da sunar.
- Anti-sömürgeci tavır büyülü gerçekçi eserlerin yaratıcı özünün belirleyicisi olmuştur. Latin Amerika coğrafyasındaki sömürgeci anlayışa bir tepki niteliğinde doğmuştur. Farklı coğrafyalarda da yine seçkinlere ve onları koruyan sisteme önemli eleştiriler getirmektedir.
- Klasik kurgulama tekniklerinin çatışma-gerilim-düğüm unsurları büyülü gerçekçi metinlerde kullanılmadığı için buna ilişkin merak okur deneyiminin bir parçası değildir.
Büyülü Gerçekçiliğin Tarihsel Kökleri ve Önemli Temsilcileri
Bu kavramın edebiyata girmesi yirminci yüzyılın ortalarına rastlar. Dilimize büyülü gerçekçilik olarak çevrilen magischer realismus resimde Alman sanatçı Franz Roh, edebiyatta ise İtalyan yazar Massimo Bontempelli tarafından ilk kez kullanılmıştır.
1949 yılında Kübalı yazar Alejo Carpentier Bu Dünyanın Krallığı kitabının ön sözünde harika gerçekçilik kavramını kullanarak bu akımın Latin Amerika kültürüne özgü olduğunu dile getirmiştir.
Edebiyat eleştirmeni Angel Flores’a göre büyülü gerçekçilik 1935’te Arjantinli yazar Jorge Louis Borges’in yazdığı bir hikayeyle başlar. Ünlü eleştirmen, onun Alçaklığın Evrensel Tarihi adlı eserini büyülü gerçekçiliğin ilk eseri olarak kabul eder.
Büyülü gerçekçiliğin Latin Amerika’ya ait bir gerçeklik olduğu algısı hiç şüphesiz 1960’lı ve 1970’li yıllarda Kolombiyalı Gabriel Garcia Marquez zirve yapar. Onun Yüzyıllık Yalnızlık romanı büyülü gerçekçiliğin başyapıtı olarak kabul edilir.
Bu akımın Türk edebiyatındaki en başarılı örneklerinden biri olarak kabul edilen, Latife Tekin’in kaleme aldığı Sevgili Arsız Ölüm; Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık romanındaki doğaüstü olayları olağan ve sıradanmış gibi sunma biçiminden yararlanılarak kaleme alınmıştır.
İhsan Oktay Anar, Nazlı Eray, Hasan Ali Toptaş bu tarzın özelliklerini yansıtan eserler kaleme almışlardır.
Ayrıca MacArthur “Genius” Grant sahibi kısa öykü yazarı Kelly Link büyülü gerçekçilik akımının yakın dönem temsilcilerindendir.
Beş Önemli Büyülü Gerçekçi Yapıt
1. Yüzyıllık Yalnızlık(1967)
Gabriel Garcia Marquez‘in kaleme aldığı bu eser büyülü gerçekçiliğin en önemli yapıtı olarak kabul edilir. Büyülü gerçekçiliğin doğasını anlamak için okunabilecek önemli bir eserdir.
2. Koku(1985)
Patrick Süskind‘in ilk romanıdır. Sıra dışı konusuyla yayımlandığı günden beri hala birçok tartışmanın konusudur.
3. Geceyarısı Çocukları(1981)
Salman Rushdie‘nin kaleme aldığı bu eser, Hindistan’ın gerçekliğinden beslenerek evrensele açılan bir kapıdır. Aynı zamanda yirminci yüzyılın en iyi yapıtlarından biri olarak kabul edilir.
4. Sevgili Arsız Ölüm(1983)
Latife Tekin‘in kaleme aldığı bu eser önemli bir pastiş örneğidir. Dirmit karakteriyle Türk Edebiyatında büyülü gerçekçilik denince akla gelen eserdir.
5. Puslu Kıtalar Atlası(1995)
İhsan Oktay Anar‘ın bu eseri büyülü gerçekçi özellikleri güçlü bir şekilde üzerinde taşıyan, yerli bir yapıttır. Sıra dışı karakterleriyle, kendine has tarih kurgusuyla, meddahvari ve masalsı anlatımıyla son derece etkili bir yapıttır.