Büyülü gerçekçi, ödüllü yazar Kelly Link’in fantastik ve ürpertici öykülerden oluşan Belaya Bulaş adlı kitabının detaylı incelemesi, olay örgüsü, konusu ve kitaptaki en dikkat çeken öykü Yaz İnsanları’nın detaylı incelemesini yaptık.
Büyülü Gerçekçilik akımının bayrak taşıyanı Amerikalı yazar Kelly Link’in 2015 yılında yayımlanan ve 9 kısa öyküden oluşan hikaye koleksiyonu Belaya Bulaş (Get In Trouble), ilk çıktığı günden bugüne birçok prestijli ödüle ve olumlu eleştiriye sahip oldu.
Yazarın önceki kitapları da Belaya Bulaş kitabı kadar etkileyiciydi. Örneğin; Tuhaf Şeyler Oluyor (Stranger Things Happen), on bir tuhaf hikayeye ev sahipliği yapıyor.
Kadın bir dedektifin step dansçısı banka soyguncularını yakalama serüvenini ve hemen ardından tuhaflaşan olaylar zinciriyle dünya dışı varlıkların New York’u istilasını konu aldığı şimdiye kadar benzerini görmediğiniz ve zihninizi adeta dumura uğratacak sürpriz sonlu hikayelerden oluşuyor.
Bununla birlikte onlarca hikaye yazan yazar oldukça üretken bir yazın geçmişine sahip olup 2023 yılında Kelly Link’in ilk romanı olma özelliği taşıyan Aşkın Kitabı (Book of Love) adlı kitabı Random House tarafından yayımlanacaktır.
Kelly Link yazarlığının yanı sıra eşi Gavin Grant ile birlikte Small Beer Press yayınevini işletmekte ve kitap editörlüğü yapmaktadır. Ayrıca bilim kurgu dalında verilen bir Hugo ödülü, üç Nebula ödülü ve fantastik kitap kategorisinde Dünya Fantezi Ödülü’nün sahibidir. Ödülleri haricinde 2018 yılında MacArthur “Genius” Grant bursunu kazanmıştır.
Kelly Link ürettiği eserlerle spekülatif kurgunun seyrini değiştirmiş, Peter Straub, Neil Gaiman, Sarah Waters, Jonathan Lethem gibi ana akım yazarları tarafından da oldukça beğenilmiştir.
Belaya Bulaş: “Yaz İnsanları” Hikaye İncelemesi
Kelly Link’in Belaya Bulaş adlı kitabının ilk hikayesi “Yaz İnsanları” olarak karşımıza çıkıyor. Kelly Link’in en eski hikayesi olmamasına karşın mazisi olan linkesque bir anlatıya sahip.
Büyülü gerçekçilik, gizem ve gerilim unsurlarının belki de en çok nüksettiği belalı bir hikaye…
Fran ve babası Kuzey Carolina’da bir kasabada, şehirde yaşayan insanların yazlık evlerinin bakımlarını yapan ve geçimini bu şekilde sağlayan ve sorunlu bir aile ilişkisine sahiptir. Annesi, Fran’i çok küçükken terk etmiş, Fran babasının yanında büyümüştür.
Hikaye tuhaf bir girişle başlar. İlk sekansta Fran’in babasının Miami’ye bir toplantı için gideceğine ve Fran’in dehşet bir gribe yakalandığını öğreniyoruz.
Ancak ilerleyen dakikalarda Fran’in hasta olmasına rağmen babasının sorumsuzca onu birkaç haftalığına terk etmesi okuyucuyu acımasız bir atmosfere sürüklüyor. Tuhaf olaylar derinden hissettirmeye başladığında hikayenin diğer baş karakteri Ophelia Merck ile tanışıyoruz.
Lexus bir otomobili olan Ophelia, marjinal tavırlarıyla özgür ve hayırsever bir kız olarak okuyucuyla buluşuyor. Fran’e hasta olduğu süreçte yardımcı olmaya çalışıyor.
Ancak Fran manipülatif bir şekilde Ophelia’yı etkisi altına alıp nihai amacını gerçekleştirmek için arka planda okuyucuyu tedirgin ederken Ophelia gizemli bir serüvene atılıyor.
Fran ve babasının ev işlerini yaptığı Yaz İnsanları adlı gizemli bir grubun yaşadığı evden Fran’in gribini iyileştirmesi için ilaç almaya giden genç kız tuhaf ve son derece büyülü ilginçliklerle karşılaşıyor.
İlerleyen hikaye örgüsünde Fran ve Ophelia arasındaki ilişki geliştikçe Yaz İnsanları da tuhaf bir gizem olmaya devam ediyor. Ancak Bela, ikili arasındaki sempati dozajı artıkça daha da gün yüzüne çıkıyor ve ürpertici bir sona zemin hazırlıyor.
“Yaz İnsanları” hikayesi baştan sona gizem ve fantastik ögeleri iyi harmanlayan bir anlatı olmasının ötesinde kelimeleri evirip çevirip tuhaf betimlemelerle okuyucuda tebessüm yaratan oldukça tuhaf bir şey!
Fran grip geçiriyordu ama daha ziyade grip onu ele geçirmiş gibiydi. Bunun sonucu olarak peş peşe üç gün okulu asmıştı. Bir gece önce dört NyQuil tableti almış, televizyonda bir adam bıçak fırlatırken kanepede uyumuştu. Kafası kaynatılmış yün ve sümükle doluydu. Yüzü, sulandırılmış bitki besiniyle ıslanmıştı.
Hikaye diğer hikayelerde olduğu gibi akıcı ve üslup her cümlede ustaca tasarlanmış. Bilhassa anlatı üzerinde düşünülmesi gereken esprilere ve hicivsel argümanlara sahip.
Anahtar kelimeler ise Borç kavramı üzerine odaklanmış gibi görünüyor. Zira Fran ve babasının şartlandığı bir prensip varsa o da yapılan her iyiliğin ya da onların deyişiyle hizmetin bir bedelinin olması gerektiğidir.
Nerede olduğunuzu ve neye borçlu olduğunuzu bilmeniz gerekiyor. Bunu dengeleyemezseniz, kalacağınız yer burası.
Yaz İnsanları’nın da borçla ilgili prensiplerinin olduğunu öğreniyoruz. Fran, Ophelia’ya bu konu hakkında şunları söylüyor:
Onlar için bir şeyler yaptığında, sana borçlular.
Daha sonra Fran, ekliyor:
Onlara teşekkür etmenden hoşlanmazlar. Bu onlar için zehirdir.
Yaz İnsanları için borç kavramı birtakım farklılıklar içermektedir. Örneğin yapılan iyiliğin karşılığını bir şeyleri tamir ederek, süsleyerek ve ilginç şeyler hediye ederek sağlarlar.
Yine de bunun muhasebesi tamamen onların şartlarında gerçekleşiyor. Altın kafes deyiminin başka bir tasavvuru…
Ophelia ise bu muhasebenin tam tersi fikirde, “iyilik yap denize at” prensibinde bir nezaket anlayışına sahiptir. Ayrıca Fran ile arkadaş olma çabasındadır. Fakat bu çaba fırsatçılıktan ziyade samimi bir istektir.
Ophelia, ev işlerinde Fran’e sürekli yardım ederek onun işlerini hafifletir. Hatta bir düzeyde Fran bu yardımseverliğe öyle şaşırır ki, bu tür şeylere alışkın olmadığından Ophelia’ya şu sözleri sarf eder:
Cesurdun ve gerçek bir dosttun. Sana bunu nasıl ödeyeceğimi düşünmem gerekecek.
Buradaki cümle aslında okuyucu da bir tedirginlik hissi yaratmaktadır. Ancak Ophelia, Fran’in isteklerini yerine getirirken bu tür bir fikre kapılmaz, “Hiçte bile…” diyerek geçiştirir.
Yine de okuyucu bu işin sonunun nereye gideceğinin farkına ufaktan varmıştır. Ve sonuç olarak Ophelia, büyülenmiş bir şekilde Yaz İnsanları’nın doğaüstü cazibesine kapılır. Artık tek bir iş kalmıştır yapılması gereken…
Son sekansa ek olarak Fran’in ailesi ve yaz insanları arasındaki ilişkiyi yöneten borcun mantığını anlamayan Ophelia, Fran’in “Yardım etmek istediğini söylediğinde ciddi miydin?” diye sorduğu an oldukça tuhaf bir andır.
Nitekim Ophelia’nın doğrudan bir köleliğe sürüklendiğinin farkındalığını anlamadığı ve bunu sorgulamadığı metaforik bir diyalogdur.
Çünkü Fran’in en başta ki amacı yine annesi ve babasının yaptığı gibi borcun yükümlülüğünü bir başkasına yüklemektir. Ophelia ise bunun için biçilmiş kaftandır.
Ancak bu ahlaki açıdan bir suiistimaldir ve Ophelia’nın masumane düşüncelerinin aksine okuyucuyu dehşete düşüren tek taraflı bir anlaşmadır.
Nihayetinde Fran amacına ulaşır ve hayallerini gerçekleştirmek için San Francisco’ya kaçar. Yine de, hikayenin sonunda anlatıcı, Fran’in “kendisine bir gün yakında tekrar eve gideceğini söylediğini” söyler.
Ancak okuyucu bunun bir yalan olduğunu zaten biliyordur…
Kelly Link’in Belaya Bulaş hikaye koleksiyonunun ilk öyküsü olan “Yaz İnsanları” bu konumu hak eden en iyi hikayedir. Diğer öykülerinde de olduğu gibi bambaşka alemlere açılan dünyalar yaratır.
Ayrıca bu tarz içerikler ilginizi çekiyorsa yine sitemizde yer alan ve birbirinden harika kitap incelemeleri yayınladığımız Kitap İncelemeleri kategorimizi ziyaret edebilirsiniz.