Affetmenin rahatlatma, iyi hissetme gibi psikolojik etkilerinin yanı sıra fizyolojik etkileri de oldukça önemli. Affetmenin beyaz kan hücreleri sayısı ve hematokrit seviyesiyle ilişkilendirildiğini biliyor muydunuz? Beyaz kan hücreleri, insan vücudunun hastalıklara karşı savunma mekanizmasını oluşturduğundan affetmenin, affeden kişinin sağlığına etkileri de yadsınamaz elbette. Peki Marie Rose Balter’ın hayatında affetmenin yeri nerede? Gelin önce bu trajedi ve mücadele dolu hayatın sahibini tanıyalım.
Marie Rose Balter Kimdir?
Çok küçük yaşlardan itibaren ihmal edilen Marie Rose Balter gerçek adıyla Barbara, 1930 yılında bekar ve alkolik bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Annesinin ona bakamaması sonucunda 5 yaşında yurda verilen Rose, bir süre sonra İtalyan asıllı bir aile tarafından evlatlık edinir. Bir bodrumda yıllarca işkenceye uğrayacak olan Rose’u sadist bir çift evlat edinmiştir. Çevrelerinde iyi ve saygın bir aile profili oluşturan sadist çiftten uzun yıllar kimse şüphelenmez. 10 yılı korkunç işkencelerle geçiren Marie en sonunda dayanamaz; felç geçiren Marie şiddetli anksiyete ve majör depresyon geliştirir ve böylece Danvers Devlet Hastanesi’ne yatırılır. Doktorlar tarafından şizofreni tanısının konulmasının ardından 17 sene boyunca akıl hastanesinde kalır. Yanlış tanının konulması sonucunda yıllarca yanlış ilaçlara maruz kalan Marie Rose’un durumu gittikçe kötüleşir. Durum fark edildiğinde hemen doğru ilaç tedavisine başlanır; 34 yaşına geldiğinde ise şizofreni olmadığı, ağır bir depresyon geçirdiği sonucuna varılır. Bir süre sonra taburcu edilen Marie, bakın hayatına nasıl devam etmiş.
Akıl Hastanesinden Çıktıktan Sonra
Taburcu edildikten sonra hayata yeni bir sayfa açmaya karar veren Marie Rose, geçmişte ona bunları yaşatanlardan intikam alma düşüncesinden uzak, herkesi affeder. Geçmişin tozlu defterini kapatır ve kendine yeni bir hayat kurmaya başlar. İlk adımını ise çevresindekilerin imkansız demesine rağmen eğitim görmek ister ve Salem Eyalet Koleji’nde psikoloji bölümünü kazanır. Kaderin cilvesidir ki tam yeni hayatına ilk adımlarını başarıyla atarken kansere yakalanır. Asla pes etmeyen Marie, bu hastalığı da yener.
”Hayatımın aşkı” dediği , bir zamanlar akıl hastanesinde yatmış olan muhasebeci Joseph Balter ile evlenir ve Joseph, 6 sene sonra bir gün çalıştığı okulda sınav kağıtlarını okurken kan pıhtısından aniden hayatını kaybeder. Ardından ,kendine, eğitimine devam etme taahhüdünde bulunan Marie Rose, Harvard Üniversitesi‘nde yönetim, planlama ve kamu politikası alanlarından yüksek lisans yapar. 1984’te ise Salem Eyalet Koleji tarafından fahri doktora ile ödüllendirilir.
Eğitiminden Sonrası
Yeni işinde hastane baş sözcüsü olarak görev yapan Marie Rose Balter; sağlık çalışanlarının eğitimine yardımcı olmaya çalışır, gönüllüleri işe alıp hibe bulma ve fon toplamaya yardımcı olma gibi görevlerde bulunur. Hem Amerika’da hem de yurtdışında toplum ve aile yaşamında uyumu teşvik ederek dünyaya umut ve barış getirmeye çalıştı. Ayrıca mültecilere tıbbı malzeme ve maddi yardım getirmek için pek çok geziler yapmıştır.
58 yaşına geldiğinde bir zamanlar yattığı akıl hastanesinde yönetici olur ve şu sözleri söyler:
”Eğer affetmeyi öğrenmeseydim bir damla bile gelişemezdim. Yaşamım ziyan edilmiş bir yaşam olurdu ve bugün bu hastaneye yönetici olarak dönemezdim. En uzun yolculuk, beynimizden yüreğimize yaptığımız yolculuktur. Affetmek bu yolculuğun en kestirme yolu. Affetmeyi gerektiren her yara, içinde önemli bir dersi barındırır. Dersi görebilmek için yarayı yeniden deşerek yüzleşmek zorunda kalsak bile…”
Yaşadığı acı verici onca şeye rağmen her şeyi affedip yeni bir hayata başlayan Marie Rose Balter, 1999 yılında hayatını kaybeder. Başarı ve mücadele dolu hayatı ise ”Nobody’s Child” adlı filme konu olur. Ayrıca Danvers Devlet Hastanesi tarafından Marie Rose için hazırlanmış olan belgeseli buradan izleyebilirsiniz.