Herkes tarafından çok sevilen ve bir klasik haline gelmiş Godfather filminin çıkış noktası olan Mario Puzo’nun kaleme aldığı Godfather kitabının bilinmeyenlerini ve filmde olmayan ayrıntılara değindik.
Godfather, 20. yüzyılın en ikonik romanlarından biridir. Mario Puzo tarafından yazılan ve 1969’da yayınlanan filmi, New York’ta yaşayan güçlü bir İtalyan-Amerikan mafya hanedanı olan Corleone ailesinin hikayesini anlatıyor.
The Godfather, sürükleyici konusu, karmaşık karakterleri ve güçlü duygusal temalarıyla, popüler medyada sayısız uyarlama ve taklide ilham veren kültürel bir fenomen haline geldi.
Bu yazımızda; Puzo’nun başyapıtının edebiyat ve popüler kültür üzerindeki etkisine ve Godfather’ı bu kadar zamansız bir klasik yapan şeyin ne olduğuna değiniyoruz.
İçerik Başlıkları
Mario Puzo Kimdir?
Mario Gianluigi Puzo, 15 Ekim 1920’de New York eyaletinin Manhattan şehrinde dünyaya gelmiştir. İtalyan asıllı yazar ve senaristtir. Takma adı Mario Cleri’yi kullanan yazar genellikle polisiye roman türünde yoğunlaşmıştır.
Mario Gianluigi Puzo, Manhattan’da yaşayan fakir bir İtalyan göçmen ailesinde doğmuştur. Başlangıçta bir ordu subayı olmak isteyen Mario, New York Şehir Koleji’nden mezun olmuş ve II. Dünya Savaşı sırasında Birleşik Devletler Ordusu Hava Kuvvetleri’ne katılmıştır.
Puzo, görme güçlüğü nedeniyle ordu tarafından reddedilmiş ve Almanya’da bir halkla ilişkiler görevlisi olarak hayatına devam etmiş daha sonra Lina Broske ile evlenmiştir. Çiftin, Anthony Puzo, Joseph Puzo, Dorothy Antoinette Puzo, Virginia Erika Puzo ve Eugene Puzo adında beş çocuğu olmuştur.
En önemli eseri Baba (Godfather)’dır. Özellikle Baba (Godfather) adlı romanı ve filmiyle tanınmış, suç ve mafya filmleri tarihine damgasını vurmuştur. Bu eser Puzo’ya 1972 ve 1974 yıllarında En İyi Uyarlama Senaryo Akademi Ödülü’nü kazandırmıştır.
Yazar ayrıca; Karanlık Arena (1955), Şanslı Hacı (1965), Davie Shaw’un Kaçak Yazıları (1966), Münih’e Altı Mezar (1967), Baba (1969), Aptallar Ölür (1978), Sicilya (1984), Dördüncü K. (1991), Son Don (1996), gibi önemli yapıtlara imza atmış ve yeni başarılar elde etmiştir.
Ömerta (2000), Aile (2002) adlı iki romanı ölümünden önce el yazması olarak yazılıp bitirilmiş fakat daha sonra yayınlanmıştır. Puzo, 2 Temmuz 1999 yılında 78 yaşında New York eyaletinin West Bay Shore şehrinde hayata gözlerini yummuştur.
Godfather Kitabının Ortaya Çıkışı
Mario Puzo, ilk kısa öyküsünü on yedi yaşında yazmıştır. Yirmi sekiz yaşındayken yazmayı ilk kez bir kariyer olarak görmüş ve ilk romanı The Dark Arena’yı 1955’te kaleme almıştır. İkinci kitabı ise 1964’te The Fortunate Pilgrim, ilk kitabındaki yakaladığı başarısını aynı şekilde devam ettirmiştir.
1969’a değin çeşitli riskler alarak kitaplar yazan Puzo, geniş kitlelere ne yazık ki ulaşamamıştır. O sıralar maddi sıkıntı da çeken Puzo, büyük bir kumar oynayarak Godfather’ı yazıp varını yoğunu bu projeye yatırmıştır. Roman, 1969’a kadar birçok editör tarafından reddedilmişti.
Daha sonra Puzo, ölümünden sonra da hatırlanacak olan eserini 1969’da G.P. Putnam’s Sons tarafından yayınlayarak raflarda yerini almıştır. Kitap rekor kıran bir başarı olduğunu kanıtlamış ve onu Amerika’nın en büyük yazarlarından biri haline getirmiştir.
Godfather Kitabının Konusu
Baba (Godfather), ABD’ye yerleşmiş Don Vito Corleone’nin reisliğindeki Sicilyalı bir mafya ailesinin hikâyesini anlatmaktadır. Roman 1945-1955 yılları arasında geçmektedir.
Godfather, Don Vito Corleone’nin, ‘Don’ olma hikayesidir. Don Vito Corleone’yi ailenin en küçük kızı olan Connie’nin düğünü ile tanımaya başlarız. Sicilya geleneklerine göre bir baba kızının düğününde kendisinden istenilen hiçbir şeyi geri çeviremez. Bu yüzdendir ki o gün herkes Don Vito Corleone’ye ulaşmak için sıraya girmiştir.
Don Vito Corleone’yi kendi adaletini kusursuz bir zekayla sağlamıştır ki, kendisinden yardım isteyenlerden para istemeyip sadece kendisine Baba demelerini ve saygı göstermelerini istemektedir. Bunun karşılığı olarak da ileride işi düştüğünde Baba’nın talebini ne olursa olsun yerine getirmelerini sağlamaktadır.
Haklısın, ama sana bir şey söyleyeceğim: Kuzey Kutbuna giderken geçtikleri yollara yiyecek paketleri bırakan Kutup kaşiflerini bilirsin, değil mi? Bir gün bıraktıkları yiyeceklere ihtiyaçları olacağını düşünürler. İşte Baba’nın da yaptığı buna benzer. Bir gün yardım ettiği kişilerin evlerine uğrayacaktır. O zaman Baba’nın istediğini yapmaları en doğru hareket olur.
Roman da aile kavramını Don Corleone’nin bakış açısıyla ve daha çok baba oğul ilişkisi üzerinden okumaktayız. Kitabın asıl evrildiği nokta Don Vito Corleone’nin en küçük oğlu Michael Corleone’dir.
Michael Corleone, İtalyan asıllı bir Amerikalı olarak, savaşta Amerikan ordusunda yer alır ve ailesinin işine karşı geldiğini her fırsatta gösteren bir karakterdir.
Romanda okuduğumuz üzere de Baba’ya en çok benzeyenin Michael olduğu ifadesi en çok değinilen yerlerdendir.
Romanın ilerleyen kısımlarında aileler uyuşturucu işine girmek isterken Don Vito Corleone, aile şerefinin masum insanları zehirlemeyi kaldıramayacağını söyleyerek bu işi reddeder.
Geleceği uyuşturucuda gören diğer aileler, Vito Corleone’yi öldürmeye çalışarak, en büyük oğlu olan Sonny Corleone’nin başa geçip uyuşturucu işinde işbirliği sağlamayı istemektedirler. Ve Don Corleone’yi sokak ortasında öldürme girişimde bulunurlar.
Babasının eski gücünü kaybedip emekli olmak istemesi ve Santino Corleone (Sonny Corleone) kurşunlanarak öldürülmesi Michael’ın hayatını değiştiren ilk adımları oluşturur. Micheal babasının düştüğü bu durum onu hırslandırır ve abisi Sonny’nin ölümüyle beraber sıradaki Don’un kendisi olacağı gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalır.
Büyük insanlar doğuştan büyük değildirler; tecrübeler ve yıllar onları büyük yapar.
İşleri eline almak zorunda kalan Michael artık sonsuza kadar değişmiştir. Aşık olduğu kadından yani Kay’den, hatta onun için umutlu ve mutlu bir hayatı temsil eden her şeyden ayrılmak zorunda kalır.
Öldürdüğü polis yüzünden Sicilya’ya kaçmak zorunda kalan Michael, Sicilyalı bir kıza aşık olup evlenir. Fakat ailesinin düşmanları onu burada da rahat bırakmazlar.
Michael’a tuzak kurulur ve bunu sonucun da hamile karısı Apollonia ölür. Bu Michael’ın hayatındaki dönüm noktalarından en önemlisi olmuştur.
Genç adamın oyununu büyük bir ustalıkla gizlediğini sezinliyordu. Dostun erdemlerimizi; düşmanın da zayıf yanlarımızı gözünde büyütmesine dayanan Baba’nın ilkesine uyuyordu Michael.
Karısının ve doğmamış çocuğunun intikamını almak için Don Corleone’nin malikanesine geri döner. Bu sırada Amerika’da sular durulmuş, Corleone ailesine yakın gazetecilerle birlikte öldürülen polis karalanmış ve Amerikan halkı çoktan sakinleştirilmiştir. Michael Amerika’ya döner ve artık bir Don olmaya hazırdır.
İnsanı yalnız ailesi bağışlardı. Aile toplumdan çok daha güvenilir, çok daha sadık bir örgüttü.
Godfather Kitabının Karakterleri
- Don Vito Corleone: Ailenin babası; ürpertici derecede zeki, korkusuz ve öngörülü bir karakterdir.
- Sonny Corleone: Don Vito Corleone’nin en büyük oğlu. Film ve romandaki en agresif ve tutkulu karakterdir.
- Fred Corleone: Don Vito Corleone’nin ikinci büyük oğludur.
- Michael Corleone: Don Vito Corleone’nin en küçük oğlu ve Baba’nın yerine geçecek karakterdir.
- Connie Corleone: Don Vito Corleone’nin tek kızıdır.
- Mrs. Corleone: Don Vito Corleone’nin ömür boyu sadık kaldığı, karşılığını aldığı, aileyi bir arada tutan annedir.
- Tessio: Don Vito Corleone’ nin en yakın dostudur.
- Luca Brasi: Don Vito Corleone’ ye bağlı sadakatli ve acımasız bir katildir.
- Tom Hagen: Don Vito Corleone’ nin evlatlık oğlu ayrıca ailenin Consigliere (Danışman)’idir.
- Kay Adams: Michael Corleone’nin sevgilisi ve ikinci eşidir.
- Lucy Mancini: Sonyy Corleone’ nin sevgilisidir.
- Apollonia Vitelli: Michael Corleone’nin Sicilya’da evlendiği ilk eşidir.
- Johnny Fontane: Vito Corleone’nin vaftiz oğlu ve aynı zaman da ünlü olmuş şarkıcıdır.
- Carlo Rizzi: Don Vito Corleone’ nin damadı ve Connie’nin eşidir.
- Nino Valenti: Johnny Fontane’ nin en yakın arkadaşı ve aile dostudur.
Godfather Kitabının Filme Uyarlanması
The Godfather filmi, Puzo’nun romanından uyarlanan 1972 yapımı film olarak karşımıza çıkmaktadır. Filmin başrollerinde Marlon Brando, Al Pacino gibi usta oyuncular yer almış. Gerek oyunculuklar gerek Puzo’nun kalemi ile film, oldukça ses getiren bir yapım haline gelmiştir.
Film, 14 Mart 1972’de Loew’s State Theatre’da prömiyerini yapmış ve 24 Mart 1972’de Amerika Birleşik Devletleri’nde geniş çapta gösterime girmiştir. Film, 1972’nin ‘Şimdiye kadar yapılmış en yüksek hasılat yapan film’ olarak tarihe geçmiştir.
The Godfather, şimdiye kadar yapılmış en büyük ve en etkili filmlerden biri haline gelmiştir. Aynı zamanda ‘Gangster’ türünün bir dönüm noktası olduğu kabul edilmiş.
1990 yılında Kongre Kütüphanesi’nin ABD Ulusal Film Sicilinde “kültürel, tarihsel veya estetik açıdan önemli” kabul edilerek, korunmak üzere seçilmiştir.
Bunun üzerine film, Amerikan sinemasının en büyük ikinci filmi olarak yerini almıştır. Daha sonrasında filmin devamı niteliğinde olan The Godfather II (1974) ve The Godfather III (1990) adlı filmleri de vizyona girmiş ve başarısını devam ettirmiştir.
Puzo, Bölüm II ve Bölüm III’te de ustalık işi çıkararak servetini arttırma yolundayken 1999’da ölmeden önce Godfather Bölüm IV üzerinde çalışmalarını devam ediyordu.
Puzo ölünce proje iptal edilmiş ve Mark Winegardner tarafından Godfather Returns (Baba Döndü) ve Godfather Revenges (Baba’nın İntikamı) adıyla Baba serisine devam edilmiştir.
Kitap ve Film Arasındaki Farklılıklar
Filmle kitap arasında öyle paragraflarla anlatılacak kadar çok fazla fark yoktur fakat yine de kitap karakterleri daha ayrıntılı işlenmiştir. Kitap aslında son derece bire bir uyarlansa da, filmde birkaç ufak nokta çıkarılmıştır. Bunlardan en önemlisi;
- Sonny’nin sevgilisi Lucy karakteridir. Bu karakter, Sonny öldükten sonra hayatına Las Vegas’ta devam edecek, aileden destek görecek ve doktor Jules ile mutlu bir ilişkiye başlayacaktır.
- Film de Jules karakterine de hiç değinilmemiştir.
- Johnny Fontane’in Hollywood’daki yükselişiyle ilgili kısımlar filme dahil edilmemiştir.
- Bir diğer farklılık ise, kitapta Mrs. Corleone, Kay ile çok ilgilenmekte, onu oğluna yakıştırmaktadır. Filmde ikisi arasındaki ilişki hiç gösterilmemiştir.
- Romanla film arasındaki en büyük fark, romanın daha mutlu bir sonla bitmiş olmasıdır.
- Nihayetinde Puzo’nun kalemi, Coppola’nın yeteneğiyle buluşmuş ve ortaya bir yüzyıl daha konuşulacak bu kült eser çıkmıştır.
Bu tarz kitap incelemeleri ilginizi çekiyorsa, sitemizde bulunan “Kitaplar” kategorimizi ziyaret edebilir, harika kitapların inceleme yazılarına göz atabilirsiniz.