Bu yazımızda, geçmişten bugüne kedi çizimleri ile psikoloji kitaplarına konu olan ve son zamanlarda ismini daha sık duyduğumuz ünlü illüstratör Louis Wain’in ses getiren yaşam öyküsüne, eserlerine ve hastalığına dair tartışmalara değiniyoruz.
Londra’nın kasvetli ve soğuk sokakları, Louis Wain’in hayal dünyası ile canlandı. Yalnız geçen bir çocukluğun ardından ismini neredeyse tüm dünyaya duyurdu. Sınırları zorlayan ve eskiz defterini yanından ayırmayan bu ünlü sanatçı, bize aşkın ve tutkunun güzelliğini sundu.
İçerik Başlıkları
Louis Wain Kimdir?
İngiliz illüstratör Louis Wain, 1860 yılında Londra’nın Clerkenwell bölgesinde doğdu. Wain, tekstil tüccarı bir baba ve Fransız bir annenin ilk ve tek erkek çocuğu olarak dünyaya geldi. Doğumundan sonra yarık dudak teşhisi konan Wain, aile doktorlarının yönlendirmesi ile 10 yaşına kadar okula gidemedi. Bu durumu fırsata çeviren Wain, çocukluğunu Londra’nın sokaklarını gezerek değerlendirdi. Belki de hayvanlara ve manzaralara olan ilgisini bu dönemde kazanan Wain, daha sonra The West London School of Art’a girerek, orada iki yıl okudu ve ardından iki yıl boyunca sanat dersleri vermeye başladı. Bu deneyimi çok kısa sürmüştü, çünkü 20 yaşına geldiğinde babasını kaybetti. Babasının ölümüyle birlikte annesine ve kız kardeşlerine destek olmak isteyen Wain okuldan ayrılmak zorunda kaldı.
Üniversitedeki pozisyonunu bırakan Wain, artık serbest çalışıyordu ve çizdiği illüstrasyonları Londra’nın tanınan dergilerine verme peşindeydi. Profesyonel anlamda kendi işine sahip olmak ve çizimleri ile ön plana çıkmak istiyordu. Bu tutkusu gitgide büyüdü ve 1881 yılında ailesinin yanından ayrılarak, eşyalı küçük bir daire kiraladı. Orada portfolyosu için eskizler çizen Wain, zamanla istediği başarıyı yakalamaya başlamıştı. The Illustrated Sporting and Dramatic News ve The Illustrated London News gibi Londra’nın bilinen dergilerinde çizimleri yayınlanmaya başladı. 1880’li yıllarda daha çok detaylandırılmış kır evleri ve hayvan figürleri tasarlıyordu. İsmini antropomorfik kedi illüstrasyonları ile duyurması ise sevgili eşi Emily Richardson ile evlendikten sonra gerçekleşti. İnsansı özellikler atfettiği kedi çizimleri Wain’e Londra çapında büyük bir ün getirmişti fakat bu başarının arkasında Wain için zorlu geçen bir hayat hikayesi bulunmaktaydı.

Louis Wain ve Eşi Emily Richardson
Wain, dergilerde yayınlanan çizimleri ile kendisini artık daha başarılı görüyordu. O yıllarda, oturmakta olduğu kiralık dairesinden çıkma kararı aldı ve ailesinin yanına döndü. Eve geri geldiğinde ise hayatını değiştirecek olan kadınla tanıştı, Emily Richardson.
Richardson, Wain’in kız kardeşlerinin mürebbiyesi olarak işe alınmıştı. Günlerinin çoğunu onlarla geçiriyor ve onların eğitimleriyle ilgileniyordu. Çok uzun bir zaman geçmeden, Wain ve Richardson birbirlerine ilgi duymaya başladı. Büyük bir aşka dönüşen bu ilişki, ikiliyi zorlayan bir sürece sokmuştu. Aralarındaki yaş farkı yüzünden, ilişkileri bir skandal olarak nitelendirildi.
O dönemlerde Büyük Britanya’nın hükümdarlığını elinde tutan kraliçe Victoria her ne kadar cinsiyet ayrımına karşı olsa da, Britanya halkı tarafından kadınların kendilerinden küçük bir erkekle ilişki yaşamaları hoş karşılanmazdı. Bundan dolayı Richardson ve Wain’in ilişkisi, sadece Wain’in ailesi tarafından değil, çevreleri tarafından da onay görmedi. Böylece çift, Londra’nın Hampstead bölgesinde yeni bir eve taşındılar ve 1884 yılında St Mary’s şapelinde, hiçbir aile üyesinin bulunmadığı ufak bir törenle evlendiler.
Evliliklerinin üzerinden çok kısa bir süre sonra Richardson’a meme kanseri teşhisi kondu. Üç yıl boyunca vaktinin çoğunu yatakta geçirdi. Eşinin hastalığını öğrenen Wain, geçirdikleri her günü özel kılmak için elinden geleni yaptı. Bu hastalığın getirdiği hüzün ise, yağmurlu bir günde kurtardıkları siyah beyaz renkli bir kedi yavrusunu evlerine almaları ile biraz olsun dağılmıştı. Emily, bu kedi yavrusu ile kendini çok daha keyifli hissediyordu. Wain, eşinin Peter adlı kedilerine duyduğu ilgiyi fark edince, Peter’ın eskizlerini çizmeye başladı. Eşi bu çizimlere çok gülüyor ve onun keyif aldığını gördükçe Wain daha çok çiziyordu. Böylece Wain’in kedilere olan ilgisi başlamıştı. Roy Compton ile yaptığı bir röportajda Wain kedileri Peter’dan şu şekilde bahsetmişti;
Peter’a bir çocuğa yaklaşır gibi yaklaştım, çizimlerimin modelliğini yaptı ve başarımın öncüsü oldu. Beni eskizlerim konusunda cesaretlendiren, onlarda ışık gören ama yeterince iyi olmadıklarını belirten Sir William Ingram’a bu fikri önerdim. Onun dikkatini çekene kadar ise kedi resimleri üzerine çalıştım.
1887 yılında eşini kaybeden Wain’i o günden sonra hayatta tutan tek şey kedileri Peter oldu. Kediler ise, eşinin kaybıyla birlikte Wain için bir takıntı haline geldi. Wain, Sir Willim Ingram’ın sahip olduğu The Illustrated London News için çizimler yapmayı sürdürdü ve ilk antropomorfik kedi çizimleri A Cats’ Christmas Dance ve A Cat’s Party adları altında, derginin yılbaşı özel sayısında basıldı.

Louis Wain ve İnsansı Kedileri
1890’lı yıllarda, Wain artık Londra’nın English Illustrated Magazine, Windsor Magazine, Cassell’s, The Boy’s Own Paper ve The Strand gibi popüler dergileri için çalışmaya başlamıştı. Çizdiği kediler dans ediyor, iki ayak üstünde duruyor, ev işleri yapıyor ve insansı mimikler sergiliyorlardı. Sofistike kıyafetler giyen bu kediler, Britanya halkının yaptığı birçok şeyi yapabiliyordu. Birbirlerine çay ikram edip ve hatta bazen kart bile oynayabiliyorlardı. Böylece Louis Wain’in çizimleri artık insanların evlerinde yerlerini almaya başlamıştı. İnsanlara ait karakteristik özellikleri kedilere vermek için uyguladığı bir metoddan Wain şu şekilde bahsetmektedir;
Kedilerin eskizlerini çizerken başvurduğum başka bir yöntem var. Bir restoranda veya halka açık bir yere gittiğimde yanıma eskiz defteri alırım ve insanları sanki birer kediymişler gibi çizerim. Bu bana hem kedilerin hem insanların doğasını anlamama yardım eder, bence bu çalışmalar en komik çalışmalarım.
1890 yılında ise kazandığı ün ve şöhretle, Wain Ulusal Kedi Kulübü (The National Cat Club) başkanlığına seçildi. Kedi çizimleriyle birlikte Viktoryen döneminde kedilere olan olumsuz bakış açısını kırdı. 19.yüzyıl başlarında Londra’nın bazı bölgelerinde kedilerin derilerini yüzmek ve onları kürk yapmak için kullanmak sık karşılaşılan bir durumdu. Kedilerin tek özelliği Londra’nın ara sokaklarında dolaşan sıçanları yakalamaktı. Köpeklere kıyasla insanlar için değerli varlıklar değillerdi. Louis Wain’in kedilere olan sempatik yaklaşımı sayesinde, kediler artık evlerde beslenebilen ve insanlar tarafından sevilen bir evcil hayvan kategorisine girmişti.
Viktorya dönemini takriben Edwardian döneminde ise, Wain popülaritesinin zirvesindeydi. Çizimleri artık sadece dergilerde değil, gazetelerde ve kitaplarda da yer almaktaydı. 1901 yılında, İngiliz bir yayımcı tarafından, Wain’in yeteneği ve başarısı dikkate alındı. Wain’e kendi adına bir yıllık oluşturma teklifi götürdü ve Wain, o ana kadar basılmış olan 70 illüstrasyonunu bir kitapta topladı. Yoğun ilgi gören yıllık, yıllar boyunca basıldı ve hatta yılbaşı zamanı çocuklara hediye edilen bir kitap halini aldı.

Bu başarısının yanı sıra bazı yayınevleri Wain’in işlerini üretmeye devam ettiler ama karşılığında Wain’e herhangi bir ödeme yapmadılar. Bunun sonucunda Wain’in borçları birikmeye başladı. Finansal anlamda sıkıntı çektiği bu dönemde, Amerika’da bulunan Hearst gazetelerinden bir teklif geldi ve kedi çizimlerini onlarla devam ettirmesi istendi. Teklifi kabul eden Wain, iki yıl boyunca Amerika’da kaldı fakat annesinin hastalık haberini duyduğunda Londra’ya geri döndü. Bu süreçte yanlış yatırımlar yaparak kendisini finansal açıdan daha da sıkıntıya sokan Wain, eserlerine alıcı bulmak için çizimler yapmaya devam etti.

Louis Wain ve Hastalığı
Zamanla Wain’in arkadaşları ve kız kardeşleri, Wain’in zihinsel sağlığı hakkında endişelenmeye başladı. Eşinin kaybı ve finansal sıkıntıları ile birlikte, Wain artık eskisi gibi değildi. Annesinin ölümünden sonra kız kardeşleri ile birlikte yaşayan Wain, kız kardeşlerine karşı paranoya geliştirmeye başladı. Onların, parasını çalmaya çalıştıklarını düşünüyordu. Zamanının çoğunu odasında geçirip kapısını kilitliyordu. Gece yarıları evin ön kapısını açık bırakarak yürüyüşlere çıkıyordu. Kız kardeşlerine karşı saldırgan davranışlar göstermeye başladığında ise Wain’in hastane süreci başlamıştı.
1924 yılında Springfield Hastanesine yatırılan Wain’e, doktorlar tarafından şizofreni tanısı kondu. Psikotik atak geçirdiği dönemler hafifledikten sonra Wain tekrar çizmeye başladı. Kız kardeşleri hafta sonları ziyaretine gittiklerinde, Wain’in bitirdiği çalışmaları bir gün sergiler diye saklıyorlardı.
The Times gazetesi, Wain’in hayvan refahı için büyük işler başardığından bahsettiği bir makale yayınladıktan sonra Wain’in durumu ve hastaneye yatırıldığı dünya çapında ses getirmeye başlamıştı. Bir hafta sonra ise dönemin başbakanı, Ramsey Macdonald duruma müdahale etti ve Wain, St. George’da bulunan Royal Bethlem Hastanesine sevk edildi. Orada kendisine ait bir odası vardı ve standartları daha iyi hale gelmişti. Zamanının çoğunu ise çizmekle geçiriyordu. Bilim ve siyaset hakkında geliştirdiği garip teorilerin yanı sıra hastanede yattığı süre boyunca artık daha uyumlu ve arkadaşçaydı. Hastalığının ilerlemesi ile ortaya çıkardığı iki boyutlu, kaleidoskopik kedi denemelerini ise Bethlem hastanesine yattıktan sonra çizmeye başladı. Bu eserleri, uzun bir süre boyunca Wain’in kötüleyen hastalığının bir göstergesi olarak değerlendirildi. Eski kedi çizimleri ile kıyaslandığında ise, bu iki boyutlu illüstrasyonları daha çok patern denemeleri şeklindeydi.
1930 yılında, St. Albans bölgesi yakınlarında bulunan Napsbury Hastanesine sevk edildi. Yaşamının sonuna kadar çizmeye devam eden Wain’in eserleri, 1931 ve 1937 yıllarında Londra’da sergilendi. 1939 yılında ise Napsbury’de hayata gözlerini yumdu.

Louis Wain Gerçekten Şizofren Miydi?
Fitzgerald (2002), Wain’in durumuna ilişkin tanı sürecini Journal of Psychiatric Medicine tarafından yayınlanan “editöre notlar” kısmında kısaca çok güzel açıklamıştır. Fitzgerald’a göre, Louis Wain şizofreni tanı belirtilerini karşılamamaktadır ve aslında Asperger sendromuna sahiptir. Yetişkin psikiyatrisinde, bu iki hastalık grubu çoğu zaman birbirine karıştırılmaktadır.

Fitzgerald (2012) Clinical Neuropsychiatry dergisinde yayınlanan makalesinde ise bu iki hastalığın ortak özelliklerini ve farklılıklarını derinlemesine incelemiştir. Makaleye göre, delüzyonlar her iki hastalıkta da vardır. Şizofrenide söz konusu olan sanrılar genellikle daha bizardır. Rasyonel bir zemine oturtulamaz. Her iki hastalık grubunda da saldırganlık eğilimi söz konusudur ve bu saldırganlığın sebebi ise paranoid delüzyonlardan kaynaklanmaktadır. Şizofrenide de ve Asperger Sendromunda da kişi sosyal anlamda içe dönüktür ve etkileşime fazla girmez.
Uzun süre şizofreni ile mücadele ettiğini düşündüğümüz Louis Wain, aslında çocukluk döneminde tanı konulmayan ve erişkinlik döneminde gözden kaçırılan Asperger sendromlu bir birey olarak karşımıza çıkmaktadır. Hastalık geç dönemlerde fark edildiği için, Louis Wain’in yaşadığı trajik kayıplar hastalığının şiddetini etkilemiş ve psikotik ataklar yaşamasına sebep olmuştur.
Asperger sendromunda şizofreniye kıyasla, tekrarlayıcı davranış örüntüleri daha fazla gözlemlenir. Buna örnek olarak, Louis Wain’in sürekli olarak kedi illüstrasyonları çizmesi gösterilebilir. Aynı zamanda, Asperger sendromu erken çocukluk döneminde ortaya çıkarken şizofreni daha geç başlangıçlı bir hastalıktır. Wain’in çocukluk dönemini ele aldığımızda ise, Wain verdiği röportajlarda okul çağında diğer çocuklardan farklı olduğuna ve akranları tarafından zorbalık gördüğüne de değinmektedir. Bu durum Asperger sendromlu bireylerde sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Wain’in matematiğe ve bilime olan ilgisi ise Asperger sendromunu destekleyen bir özelliktir çünkü Wain psikotik ataklar geçirdiği dönemlerde bile bu alanlara olan ilgisini kaybetmemiştir.
Son olarak, tarihi kayıtlara göre, Wain’nin ailesinde kız kardeşlerinden birinin de psikiyatrik bir rahatsızlıktan dolayı hastaneye yatırıldığı bilinmektedir ama hastalık tanısının ne olduğuna dair kesin bir bilgi yoktur. Ailesinde psikiyatrik bir öykü geçmişinin bulunması da Wain’in şizofreni tanısı alması için etkili olmuş olabilir.
Dünyaca üne sahip olan Louis Wain, insanların hayatına, çizdiği kedi resimleri ile neşe getirmiştir. Hastalığının ilerlemesi, Wain’in yeteneğinini köreltmemiş, aksine farklı bir bakış açısı kazandırmıştır. Başarı tutkusu, eşine beslediği derin sevgi ve doğuştan gelen resim yeteneği ile Wain, arkasında filmlere konu olacak bir yaşam bırakmıştır.
Louis Wain’in hayatının kurgusal zeminde ele alındığı, Benedict Cumberbatch ve Claire Foy‘un başrollerini paylaştığı The Electrical Life of Louis Wain adlı filmi izlemenizi tavsiye ederim.