Dumlupınar denizaltısı 1953 yılında çelikten mezar oldu. Amerika Birleşik Devletleri Donanmasında görev almış daha sonrasında Türkiye’ye teslim edilen bu denizaltının hikayesine yer verdik.
Denizaltıların sessiz sular altındaki gizemli dünyasında, Türk Deniz Kuvvetleri’nin kahraman mürettebatına veda ettiği kara bir gün vardı: 4 Nisan 1953.
Tüm Türkiye, Çanakkale Boğazı’nda meydana gelen bir facia ile sarsıldı, bu olay Türk deniz tarihinde bir dönüm noktası haline geldi. Yaşanan trajedi, sadece bir denizaltının değil, bir ulusun kalbinin derinliklerine kadar işledi.
Türk denizcilik tarihinde derin bir iz bırakan, ulusal bir yas ve anma gününe dönüşen bir hüzün noktasını oluşturdu. Bu içeriğimizde tüm Türkiye’yi yasa boğan Dumlupınar denizaltısının hikayesine yer verdik.
İçerik Başlıkları
Dumlupınar Denizaltısının Hikayesi
Dumlupınar olarak bilinen denizaltı, 1944 yılında Amerika’nın Corn kentindeki Electric Board Company tersanesinde inşa edilerek 1944 tarihinde ilk kez suya indirilmiş olup, II. Dünya Savaşı yıllarında USS Blower (SS-325) adıyla Amerikan Deniz Kuvvetlerinde görev yapmıştır.
Blower, 1949 yılına kadar Amerikan Deniz Kuvvetlerinde görevini yerine getirmiş, 1950 yılında Philadelphia tersanesi tezgahlarında bakım ve onarımdan geçtikten sonra Türk – Amerikan Karşılıklı Güvenlik Programı çerçevesinde 19 Aralık 1950 tarihinde Türk Deniz Kuvvetlerine teslim edilmiştir.
Türk – Amerikan Karşılıklı Güvenlik Programı çerçevesinde 19 Aralık 1950 tarihinde Türk Deniz Kuvvetlerine teslim edilen USS Blower (SS-325) denizaltısının ismi “TCG Dumlupınar” olarak değiştirilmiştir.
USS Blower (SS-325) Nerelerde Görev Aldı?
Amerikan Donanmasında yer alan Blower, Pearl Harbor’a 16 Aralık 1944 tarihinde gelen denizaltı, yapılan tamirat ve bakımların ardından II. Dünya Savaşı sırasındaki ilk devriye görevine 17 Ocak 1945 günü çıkar. Cava Adası ve Güney Çin Denizinde üç ayrı devriye görevini tamamlayarak 28 Temmuz 1945 günü Avustralya’daki Fremantle limanına demirler.
Eylül 1945’te Mariana Adaları bölgesinde tatbikatlara katılır. 1946-1949 yılları arasında Pasifik Filosuna bağlı kalır. Ağustos-Eylül 1948 arasında Alaska’daki radar ve sonar tatbikatlarına katılır. 1950 yılında Atlantik Filosuna devredilen denizaltı 3 Mart günü Philadelphia’ya gelerek bakıma girer ve bir daha Amerikan Deniz Kuvvetleri için görev almaz.
Dumlupınar Denizaltısı Kazasında Neler Yaşandı?
1953 yılının Mart ayında NATO, Akdeniz’de büyük çapta bir tatbikat yapacaktı. Dumlupınar bu tatbikata I. İnönü denizaltısı ile birlikte katıldı. Birkaç gün süren başarılı tatbikat sonrasında Dumlupınar ve I. İnönü denizaltısı Gölcük’teki üslerine geri dönüyorlardı. 3 Nisan’ı 4 Nisan’a bağlayan gece Dumlupınar denizaltısı I. İnönü denizaltısının arızalanıp geri kalması üzerine Çanakkale Boğazı‘na yalnız girdi.
Yolculuk Nara Burnu açıklarına gelinceye kadar normal bir şekilde geçiyor, dönüş limanı Gölcük’e biraz daha yaklaşıyordu. Yoğun bir sis bulutu çökmüş, görüş mesafesi oldukça kısalmıştı.
NATO tatbikatı nedeniyle iki gün boyunca sürekli sürekli suyun altında kalan mürettebat çok yorgun kalmıştı. O yüzden köprü üstündekiler (denizaltının güverte kısmı) karanlığın içinde bir anda beliren ve üzerlerine gelen dev gölgeyi çok geç fark etmişlerdi.
Köprü üstündekiler, bu ürkütücü görüntünün giderek yaklaşmasına rağmen paniğe kapılmadan çarpışmayı önlemek istediler. Ancak peş peşe verilen emirler, denizaltının yön değiştirme çabası, çarpışmayı önlemeye yetmeyecekti.
3 Nisan’ı 4 Nisan’a bağlayan gece saat 02.15 sularında İsveç bayraklı Naboland şilebi büyük bir gürültüyle baş torpido dairesinin sancak tarafından Dumlupınar denizaltısına çarptı.
İsveç yük gemisi Naboland’ın 4 Nisan 02.15’te Dumlupınar denizaltısına çarpmasıyla kaporta kısmından su alarak kısa sürede burnunun üzerine batmaya başladı. 86 kişilik Dumlupınar denizaltısı mürettebatından çarpışma anında denize düşen 8 asker su yüzeyinde kalmayı başardı ancak su yüzeyinde kalan 2 askerimiz Dumlupınar denizaltısının pervanesine kapılarak şehit oldu.
Dumlupınar denizaltısı yavaş yavaş boğazın dibine doğru batarken denizcilerimiz battı şamandırasını atmayı başarmışlardı. Çanakkale Boğazı, Nara Burnu açıklarında 4 Nisan 06.40’da balıkçılar daha önce hiç görmedikleri sarı renkli battı şamandırası bulmuşlardı. Battı şamandırasının üzerinde; “TCG Dumlu Denizaltısı burada battı. Kapağı aç, telefon içeridedir. Telefonun düğmesine basarak konuş, telefon ile konuşamazsan en yakın limana haber ver. Botunu şamandıraya bağlama!” yazmaktadır. Dumlupınar denizaltı battı şamandırası, Çanakkale Deniz Kuvvetleri Komutanı Albay Zeki Adar tarafından açılarak Dumlupınar denizaltısı kıç torpido kısmından elektrikçi Astsubay Başçavuş Selami Özben ile irtibata geçmeyi başarmıştı.
Barometrenin 267 kadem göstermesi denizaltındaki havanın sadece 72 saat boyunca yeteceğini ifade ediyordu. 72 saat içinde kurtarma aracının denizaltına indirilmesi ve dalgıçlar tarafından denizaltı kurtarma kapağına sabitlenmesi gerekiyordu.
Kurtarma gemisi, kaza sonrasında 10 saat 25 dakika sonra Nara Burnu’na ulaştı; fakat Nara Burnu’ndaki ters akıntılar nedeniyle dalgıçlar, Dumlupınar’a ulaşmakta büyük güçlükler yaşadılar.
4 Nisan saat 15’te Dumlupınar’a ulaşan dalgıçlar, kurtarma çanını sabitledi; ancak kurtarma çanı yanlış bir şekilde sabitlenmesinden dolayı tekrar bağlamak için battı şamandırasının halatı kullanılarak Dumlupınar denizaltısına ulaşılmaya çalışılırken, battı şamandırası halatı koparak Dumlupınar denizaltısı ile olan bağlantı kesilmiş oldu.
Dumlupınar Denizaltısı, battı şamandırasının halatının kopmasıyla birlikte umutların tamamen tükendiği bir noktaya gelmişti. Dumlupınar denizaltısının motorcusu Astsubay Ulvi Erharaz, henüz yeni baba olmuş bir askerdi. İmkansızı başarmak adına gözlem kulesinden kendisini hırçın sulara bıraktı.
Ancak, 80 metreden su yüzeyine çıkamayarak, basınçtan dolayı şehit oldu. Bu acı olay, sadece bir denizaltı faciası değil, aynı zamanda bir baba ve kahramanın fedakarlığıydı. Ulvi Erharaz’ın cesareti ve çabası, sadece askeri bir görev değil, aynı zamanda bir baba olarak gösterdiği fedakarlıkla da kalplerde derin izler bıraktı.
Dumlupınar ile bağlantı kesilmesine rağmen çalışmalar devam etti ancak imkansıza yakın olduğunun herkes farkındaydı. Dalgıçlar yine de inmeyi denese de şiddetli fırtına ve aşırı derinlikten dolayı Dumlupınar’a ulaşmayı başaramadı.
Astsubay Üstçavuş Nurettin Ersoy, canı pahasına da olsa Dumlupınar’a en fazla yaklaşan dalgıçtı ancak 80. metrede bayılıp irtibatın kesilmesiyle yukarı çekildi. Astsubay Üstçavuş Nurettin Ersoy, 15 saat boyunca basınç odasında tutularak hayata döndürüldü.
72 saatlik havanın bittiği 7 Nisan sabahında Milli Savunma Bakanlığı olayla ilgili tebliğ yayımladı; “Çanakkale’de Nara Burnu’nda batan Dumlupınar denizaltında kalan personelin kurtarılmasından tamamen umut kesilmiştir.” Aynı gün saat 15’te düzenlenen törende şehitler için denize çelenk bırakıldı.
Denizaltı Filosu Komutanı Fahri Korutürk, törende şehitlerimize şu sözlerle veda etti; “Komutan sıfatıyla sizlere bir çok emirler verdim. Bir çok mesajlar yolladım. Bu size son mesajımdır. Aziz isimlerinizi tüm denizciler kalplerimize gömdük.”
Dumlupınar Kazası Sonrasında Yaşanılanlar
Kazayla ilgili yapılan soruşturma sonucunda Naboland’a haciz konulurken kazada hatalı oldukları belirlenen Naboland’ın kaptanı Oscar Ferdinand Lorentzon ile Kd. Yzb. Sabri Çelebioğlu’na dava açıldı. Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava sonucunda Lorentzon, 6 ay hapis ve 500 lira ağır para, Dumlupınar’ın komutanı Çelebioğlu ise 1 yıl, 8 ay ağır hapis ve 800 lira para cezasına çarptırıldı.
Bu içeriğimizde tüm Türkiye’yi yasa boğan Dumlupınar denizaltısının hikayesine yer verdik. Kahraman askerlerimizi minnet ve saygıyla anıyoruz.
Bu tarz içerikler ilginizi çekiyorsa, tarih kategorimizde yer alan ”Srebrenitsa Katliamı, Tarihi ve Mucizevi Mavi Kelebekler” adlı yazımıza göz atabilirsiniz.
Keyifle okudum
Her gördüğümde duygulandığım olay. Allah rahmet eylesin tüm sehitlerimize.