İki yıla yakın bir süredir içinde bulunduğumuz pandemi ortamı geçmiş zamanlarda da insanların başına gelmiş ve sandığımızdan daha ölümcül sonuçlar doğurmuştur. Peki 20. yüzyılın başında dünyayı etkisi altına alan tifo mikrobu nasıl ortaya çıktı? Mary Mallon ve tifo mikrobu arasındaki ilişkiyi yazımızda inceledik.
Salmonella bakterisi, bir diğer adıyla tifo virüsü 20. yüzyılın başında dünyayı etkisi altına alan bir hastalıktır. Savaşlar, hijyenik olmayan ortam ve kirli su kaynakları, hastalığın yayılımını hızlandırmış; hastalığın farkında olmama durumu ölümcül sonuçlar yaratmıştır. Hikayemizin baş kişisi Mary Mallon’ın, her şeyden habersiz bir aşçı iken nasıl dünyaca ünlü bir lakaba sahip oluşunu okuyacaksınız.
İçerik Başlıkları
Mary Mallon Kimdir?
Tifolu Mary, gerçek adıyla Mary Mallon, 23 Eylül 1869’da İrlanda’nın kuzeyinde küçük bir köy olan Cookstown’da dünyaya gelmiştir. Yaşadığı kasaba pekte zengin bir bölge olmamakla birlikte hayallerindeki yer değildi. Bu sebeple 1883 yılında yepyeni bir hayata başlamak üzere Amerika Birleşik Devletlerine doğru bir yolculuğa çıktı. Amerika’da amcası ve teyzesinin yanına yerleşen Mary, o dönemde göç eden birçok kadın gibi zengin bir ailenin yanında hizmetçi ve aşçı olarak işe başladı. Ve geri dönülmez bir ateşin fitilini yakmış oldu.
Tifo Hastalığı Nedir?
Tifo Mikrobu ya da tifo ateşi, 20. yüzyılın başında ortaya çıkmış salgın bir hastalıktır. Genellikle hijyenik olmayan ortamlarda üreyip, kontrolsüz yollarla yayılım sağlar ve oldukça öldürücüdür. Tedavi yolları bulunsa da günümüzde hala Afrika, Hindistan ve Orta Asya bölgelerinde sıklıkla karşılaşılmaktadır. Maddeler halinde inceleyecek olursak:
- Oldukça bulaşıcı Salmonella Typhi bakterilerinden kaynaklanır. Semptomları yüksek ateş, ishal veya kabız, halsizlik ve iştah kaybı gibi gribe benzeyen ama daha ağır seyreden belirtilerdir.
- Sanitasyonun kötü olduğu, temiz su kaynağı eksiği yaşayan ülkelerde çokça görülmektedir.
- Her yıl tahmini 11-20 milyon insanın tifo ateşine yakalanmasıyla birlikte ölüm sayısı 128.000 ile 161.000 arasında bir sayıya tekabül etmektedir.
- Kimi zaman taşıyıcı kişide hiçbir semptom göstermeden bulunarak sadece bulaşıcı olmasına neden olur. Yıllar geçse bile kişinin bünyesinde varlığını sürdürebilir.
- Tifoyu önlemek için iki aşı vardır; biri inaktif yani öldürülmüş, diğeri atenüe, canlı ve zayıflatılmış aşıdır. Antibiyotikler, direnç tedaviyi zorlaştırsa da antibiyotiklerle de tedavi edilebilir.
Tifo Hastalığı Nasıl Yayılmıştır?
Birinci Dünya Savaşı öncesi yıllarda bölgesel olarak devam eden savaşlar, bu vesileyle yapılan göçler ve yaşamlarını yitiren insanlar, yeryüzünde temiz kaynakların azalmasına sebep olmaktaydı. Gıdanın yeterince temin edilememesi insanların yetersiz beslenmesine neden olurken temiz su kaynaklarının kirlenmesi sağlıklı bir ortamın oluşmasının önünde büyük bir engeldi. 20. yüzyılın başlarında Hindistan kaynaklı birçok zorunlu ya da normal göç, insanların kendilerinin de bilmediği tifo mikrobunu Avrupa kıtasına taşımıştır. Fransa ve İngiltere gibi büyük ülkelerde yayılımını sürdüren mikrop, Amerika kıtasına İngiliz ticaret ve yolcu gemileri aracılığıyla yayılmıştır.
İlk vakanın ortaya çıkması belli bir süre sonra gerçekleşse de yazımızda bahsi geçen Tifolu Mary ve onun gibi zengin ailelerin evinde hizmetçilik yapan kişiler virüsün Amerika kıtasında yayılmasında asıl sorumlu olarak görülen kişilerdi. Mikrobun ilk kez Mary Mallon’da görülmesi ve ondan yayılması ise kendisini baş şüpheli haline getirmekteydi. Çünkü mikrop, kontamine yani insan sağlığını tehdit edebilecek etkenlere sahip yiyecekler ve su kaynakları aracılığıyla bulaşmaktaydı. Çoğu İngiltere veya İrlanda kökenli hizmetçilerin yaptığı yemekler ise hastalığa davetiye çıkarmaktan başka bir şey değildi.
Mary Mallon Kurban mı Yoksa Kötü Karakter mi?
Son 1 buçuk yıldır maruz kaldığımız Covid-19 pandemisinde en çok rastladığımız çelişki hasta olan kişinin hastalığının ya farkında olmaması ya da bildiği halde insanlardan saklıyor olmasıdır. Tıpkı bugün olduğu gibi tifo mikrobunun ilk görülmeye başladığı yıllarda da insanlarda böyle yanılgılar olmaktaydı. Mary Mallon’ın başına gelen tamda buydu. Tifo yukarıda da bahsettiğim gibi ağır semptomlar gösteren bir hastalıktır ve özellikle boğaz yoluyla, yiyecek içecekler aracılığıyla bulaşır. Tifo bir katildi ama başka bir dünyaya aitti.
Mallon, Amerika’ya taşındığından beri çeşitli ailelerin evinde yemek pişirmiş fakat belli bir yerde tutunamamıştı. 1900-1907 yılları arasında 7 farklı ailenin mutfağına girip çıkmıştı. Tifo mikrobunun sıcakla temas ettiğinde ortadan kalktığı; buna rağmen soğuk yüzey ve yiyeceklerde varlığını koruduğu kanıtlanmış bir gerçektir. Burada korkutucu olan detay ise Mallon’ın en ünlü yemeğinin şeftalili dondurma olmasıdır. 7 sene boyunca evine girip çıktığı ailelerden en az bir üye hastalığa yakalanarak hayatını kaybetti. Ama Mary, bu durumda hiç şüpheli görünmedi ve kolayca başka bir yerde iş bulabildi. En son iş bulduğu yer olan Park Avenue dahil Oyster Bay ve Fifth Avenue gibi yerlerdeki zengin işverenleri Mary’nin bilmeden peşinde taşıdığı bu ölüm tablosu karşısında şoka uğradılar. Hastalık, Five Points, Prospect Hill ve Hell’s Kitchen gibi New York’un gecekondu mahallelerinin aşırı kalabalık ve sağlık açısından yetersiz bölgelerinde hızla yayılım gösterdi.
Tifolu Mary’nin izine, en nihayetinde geçmiş dönem işvereni tarafından görevlendirilen George Soper adında bir araştırmacı tarafından ulaşıldı. Hatta rivayete göre Mary, Bay Soper’ı zamanında elinde çatalla kovalamıştı. Yani birbirlerini tanıyorlardı. Bay Soper, almış olduğu görevi Mary’i yetkililere teslim ederek tamamlamış ve ortaya çıkan sonuç herkesi şaşırtmıştır. Yapılan testlere göre Mary Mallon, hastalığın ana taşıyıcısı ve bulaştırıcısı olmasına rağmen asemptomatik bir tifo taşıyıcısı olduğu ortaya çıkmış; mikrobu bünyesinde bulundurduğu o kadar zamanda ise hiçbir semptoma rastlamamıştır. Özetle; Mary, virüsü kendisi alamazdı ama başka herkese verebilirdi. 50’ye yakın bulaştırdığı kişi olmasına rağmen kanıtlanmış 3 ölümden sorumlu olmuştur. 1907’de San Jose Evening News “Tıbbi kayıtlarda vakanın benzeri yok!” diyerek durumun tıp tarihinde bir ilk olduğunu kamuoyuna kanıtlamıştır.
Tüm bu olanlardan sonra Tifolu Mary ismiyle anılmaya başlanan Mary Mallon için talihsiz zamanlar baş göstermeye başlar. Devlet yetkilileri dahil tüm kamuoyu, değil bir yerde-özellikle aşçı olarak çalışmasına-halk arasında gezmesine bile izin verilmemesini talep ederek Mary’nin zorunlu tecridinde karar kılmıştır. En sonunda 1907 yılında Tifolu Mary, New York açıklarındaki North Brother Island’da ki (Kuzey Kardeş Adaları) tecrit tesisine sürüldü.
Modern tedavi yöntemleriyle karşılaştırıldığı zaman tecrit yöntemi kulağa pek de hoş gelmeyebilir ama antibiyotik ve aşıların icadından önce salgın hastalıkları kontrol altına almak için bu yöntem tercih edilirdi. Fakat hikayemiz hala bitmiş değil. Mary Mallon Kuzey Kardeş Adaları’nda bir bungalova, yanında sadece bir köpekle birlikte hapsedildiğinde şu sözlerle kendisini savunmuştur:
“Hayatımda hiç tifo olmadım ve her zaman sağlıklı oldum. Neden bir cüzzamlı gibi sürgüne gönderileyim ve sadece bir köpekle birlikte hücre hapsinde yaşamaya zorlanayım?”
Verilen tecrit kararından sonra Mallon kendisinin bir kurban olduğunu göstermek ve sürgünden kurtulmak için kendini aklama çalışmalarına başladı. Elinde özel bir laboratuvarda yaptırdığı 3 farklı testle 1909’da New York Sağlık Departmanı‘na özgürlüğü için dava açtı. Halihazırda Tifolu Mary olarak ünlenmeye başladığı için açmış olduğu dava olumsuz sonuçlansa bile zamanın en çok ses getiren gazetecisinin dikkatini çekmeye yetmişti: William Randolph Hearst. Hearst, hem davanın hem de kamuoyunun takipçisi olarak ilk kez 20 Haziran 1909’da The New York American gazetesinde Mallon’ın özgürlük davasını konu edinir.
En nihayetinde, yeni sağlık komiseri Ernst Lederle, Mary Mallon’ın belki de bir kurban olduğunu bu vesileyle hastalığın direk sorumlusu olarak gösterilmesinin doğru olmayacağını savunur. Bir daha hiç kimsenin mutfağına girmeme sözü karşılığında Tifolu Mary 1910 yılında tecritten kurtulur.
Mallon, daha düşük bütçedeki işlerde çalışmayı denediyse de sonunda bir dizi takma ad altında yemek pişirmeye geri döndü. Hatta affedilemez bir şekilde bir hastanenin mutfağında iş buldu. Yetkililer serbest bırakıldığından beri izine uzun süre rastlayamasalar da sonunda, 1915 yılında izini bulurlar ve bu sefer eskiden olduğu gibi savunuculuğunu yapan kimse yoktur. İlk tecridinden sonraki 3 yılda dahil hayatının son 23 yılını karantinada geçirmeye mahkum edilen Mary Mallon, 11 Kasım 1938 günü tecrite gönderilidiği bungalov da son nefesini verir. Otopsisinde safra kesesi içinde canlı tifo bakterileri bulundu. Vücudu yakıldı ve külleri Bronx’da Aziz Raymond Mezarlığı‘na gömüldü. Tespit edilen yüzlerce, hatta binlerce asemptomatik taşıyıcı New York’un kaldırımlarında özgürce dolaşmasına rağmen Tifolu Mary, mutfaktan uzak durmamasının bedelini çok ağır bir şekilde ödemiştir.