Tek Mekanda Geçen 3 Çarpıcı Film

Filmler çeşit çeşit mekanlarıyla izleyeni belki başka türlü hiç göremeyeceği yerlere götürür. Bir de tamamen tek mekanda geçen filmler vardır. Pek çok zaman maddi sebeplerden dolayı, bazen de klostrofobik bir baskı yaratmak amacıyla tasarlanan bu filmler, seyirciyi uyanık tutmak için mekan değişimine başvurmaz, ritmini farklı yöntemlerle korur. Tek mekan film severler için üç çekici öneriyi derleyip inceledik.

Tek Mekanlı Film Nedir?

Pek çok film, hikayenin çoğunun veya en önemli kısımlarının geçtiği bir ana mekana sahiptir. Bu ana mekanın yanında da konuyla ve karakterlerle bağlantılı birçok mekan bulunur. Hatta mekanlar, filmin hangi noktasında belirdiklerine göre de seçilebilir. Pek çok kısa veya uzun metraj filmin yatak odasında, karakterin uyanmasıyla başlaması (klişe olsa da) bundandır. Film, kendi süresinin başlangıcını karakterinin gününün başlangıcıyla mekansal olarak eşler. Pek çok filmin finalinin gece yaşanması hem günün bitişi, hem de heyecanlı olayların günün bitişinde yaşanacağı algısıyla eşlenir. Okul, restoran ve benzinlik gibi mekanlar da bir rutini, bir yaşamın olağan akışını seyirciye hissettirir. Seyircinin her gün görmeye alışkın olmadığı görkemli ve devasa mekanlar da (tarihi eserler, gökdelenler vs) büyük şeylerin geldiği beklentisini yaratır.

Tek mekanlı filmler ise, genelde de kısa bir süreyi kapsadıkları için hem zaman hem mekan yönünden bu avantajlara sahip değillerdir. Onlar ekranın dışında yaşandığı varsayılan olaylarla ekranda yaşananların karşıtlığı ve ilişkisi üstünden etki yaratırlar. Anlatı (narrative) teorisinin önemli ekollerinden Rus Formalizmi, bu ayrımı fabula ve syuzhet kavramlarıyla ifade eder. Fabula, bir hikaye dünyasında yaşanan olayların kronolojik bütünü, syuzhet ise hikaye anlatıcısının olayları aktarma sırası veya ölçeğidir.

Basit bir örnekle, J.K. Rowling, Harry Potter‘ın hikayesini Harry’nin teyzesinin evinde başlatır ve Hogwarts‘a gidişiyle devam ettirir. Seri boyunca yaşandığını gördüğümüz her şey syuzhet’e dahildir. Ama Harry bebekken yaşanmış ve okura sonradan aktarılanlar, örneğin Harry’nin ailesinin ölümü daha geniş hikaye evrenine, yani fabula’ya dahildir. Görmesek de o olayın yaşandığını biliriz. Tek mekan filmler, izlediğimiz hikayenin (syuzhet) öncesinde veya mekanın dışında yaşanmış olayların (fabula) ilişkisini etkili kullanır. Bu anlatısal ikilik dışında tek mekan filmler genelde az karaktere sahiptirler ve karakterler o mekanda bir sebepten kısılı kalmış, birbirleriyle uyumsuz tiplerdir. Zamanla aralarındaki tansiyon ya daha da yükselir ya da anlaşmanın ve onları mekana mahkum eden sebepten kurtulmanın ortak bir yolunu bulurlar. Şimdi bu özellikleri taşıyan tek mekan filmlerden üç önemli örneğe bakalım!

Uyarı: Bahsi geçen filmleri izlemediyseniz yazımız filmlerdeki bazı etkileyici ayrıntıları ele verebilir!

1- Rezervuar Köpekleri – Reservoir Dogs (1992)

Rezervuar Köpekleri, soyguncuların saklandığı bir depoda geçiyor.

Quentin Tarantino’nun yazıp yönettiği ilk film olan Rezervuar Köpekleri bir soygun filmi. Ancak alışılmış soygun filmlerinin aksine bu filmde soygunu hiç görmeyiz! Film daha ziyade, birbirlerini tanımayan ve soygun süresince kendilerine “Mr. Blonde”, “Mr. Pink”, “Mr. Orange” gibi isimler veren bir grup kriminalin ters giden bir soygun öncesi ve sonrasındaki hesaplaşmalarını anlatır.

Mr. Orange adıyla bilinen soyguncu aslında gizli bir polistir. Amacı soygunu izlemek ve takımı bir araya getiren kriminal elebaşı Joe Cabot’a suçüstü yapmaktır. Ancak filmde görmediğimiz soygun sırasında soygunun bir tuzak olduğu şüphesi yayılınca Mr. Blonde acımasızca sivilleri öldürür, polis suçüstü baskın yapar ve ortalık büyük karışır. Filmin kalanında çalınması amaçlanan elmasların yeri ve ekipteki köstebeğin kim olduğu soruları gergin atmosferde sallanır durur.

Filmde sürenin çoğunun geçtiği depo dışında restoran ve kafe gibi kimi mekanlar da mevcut. Yine de filmin büyük ve önemli kısmı depoda geçer ve diğer tek mekan filmlerle ortak özellikler paylaşır film. Düşük bütçesi, karakterlerin mekana kısılı kalması, mekanın dışında yaşanan ancak görünmeyenlerin içeriye etkisi ve merak unsuru, tek mekan filmlerin tipik özelliklerinden. Rezervuar Köpekleri kısıtlı mekanını gerilimi sürekli artırmak için bir araç olarak başarıyla kıllanır.

Rezervuar Köpekleri Filmi Fragmanı

2- Köpek Dişi – Kynodontas (2009)

Köpek Dişi, dış dünyadan kopuk patolojik bir ailenin evinde geçiyor.

Yunan Yeni Tuhaf” akımının en gözde ismi Yorgos Lantimos’un dikkatleri üzerine çektiği film olan Köpek Dişi, tek mekanı neredeyse bir baskı aracı olarak kullanır. Karakterlerin çıkmasına izin verilmeyen bir mekan olarak ev filmde adeta bir karaktere dönüşür.

Ailenin Babası, çocuklarına seyahat ve özgürlükle ilgili en temel kelimeleri dahi farklı anlamlarda, mahkumiyet ve sınırlar üzerinden öğretir. Çocukları evin dışındaki dünyanın korkunç tehlikelerle dolu olduğunu, asla evi terk etmemeleri gerektiğini tembihler. Çocuklar sıradan bir kediyi dahi bir canavar zannedecek kadar dış dünyadan kopuktur. Hiçbir arkadaş edinemeyen çocuklar, cinselliği sağlıklı biçimde öğrenebilecekleri bir alan da bulamazlar. Baba, belli aralıklarla evin dışından, yalnız yaşayan bir kadını getirip evin oğluyla cinsel ilişkiye sokar. Elbette eve dışarıdan giren tek müdahale olan bu kadın bazı sorunlara yol açar. “Köpek dişleri düştüğünde” evden çıkabilecekleri söylenen çocuklar, dış dünyanın korkutucu çekimine kapıldıkça bu yalanı fazlasıyla ciddiye alır.

Köpek Dişi’nde tek mekan, karakterleri olduğu kadar seyirciyi de mekana hapseder. Seyircinin gerçek dış dünya bilgisi ile evin içinde izlediği çılgınlıklar çatışır, eşsiz bir deneyim ortaya çıkar.

Köpek Dişi Filmi Fragmanı

3- Arka Pencere – Rear Window (1954)

Arka Pencere, bacağı kırık fotoğrafçı Jeff’in komşu evleri gözetlediği pencere önünde geçiyor.

Alfred Hitchcock’un gizem klasiği Arka Pencere, izleyenlerde tek mekan izlenimi bırakmayan ilginç filmlerden. Bunun en önemli sebebi filmin baş karakteri Jeff’in, oturduğu pencere kenarından birçok farklı yaşantıyı inceleyip seyirci de de birçok farklı yaşamı gözetliyor izlenimi yaratması.

Profesyonel fotoğrafçı Jeff, fotoğraflarını çektiği bir araba yarışı sırasında bacağını kırınca, bir süre New York’taki dairesinde tekerlekli sandalyeye mahkum kalır. Vaktini arka pencereden komşularını izleyerek geçiren Jeff, komşularının olağan yaşantılarına tanık olmak bir yana, gerçekleştiğine kimseyi ikna edemediği bir cinayet olayının gizemine de kendini kaptırır.

Bahsettiğimiz diğer örneklerde olduğu gibi Arka Pencere’de de tek mekan, baş karakter ve karakterlere bir zorunluluk olarak kendini hissettirir. Tabii Hitchcock’un nihai amacının, gerilim dolu bir seyirlik yaratmak olduğu kadar görmek, göstermek ve gözetlemek üstüne bir film yapmak olduğu da söylenebilir. Hitchcock, bir fotoğrafçıyı belki daha önce hiç dikkat etmediği yaşamlara göz atmaya zorlar. Bunu yaparken de sinemanın algı yaratma hatta çarpıtma kuvvetini inceler. Film tek mekan olduğu halde seyirci birçok hikaye, birçok film izlemiş hissiyle ayrılır filmden. Üstelik belli anlarda yönetmen, yani bakışın hakimi olan taraf, seyircinin ne düşünmesini isterse seyirci onu düşünür, inançsızlığını askıya alarak algısını yönetmenin kadrajına teslim eder.

Arka Pencere Film Fragmanı

Tek Mekan Filmlerin Büyüsü

Bahsettiğimiz örneklerde de olduğu gibi tek mekan filmler, sinemanın hayal kurdurma, saklama ve yönlendirme gibi kendine has yönlerini ortaya çıkaran, gerilim ve baskı dolu filmler oluyor genelde. Seyirciye de kendini bu etkinin kollarına atıp dikkatini bir mekana teslim etmek kalıyor!

Tek mekan filmleri örneklerle incelediğimiz bu yazımız ilginizi çektiyse sitemizdeki Doğu-Batı İkilemi ve Muhsin Bey Film İncelemesi başlıklı yazımıza da göz atabilirsiniz!

Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
İlgili İçerikler