Ejderhalar mitolojilerin ve efsanelerin vazgeçilmez yaratıklarıdır. Dünya çapında farklı kültürlerde kendine özgü özelliklerle anlatılan bu yaratıklar, genellikle devasa boyutları, keskin dişleri ve bazen ateş püskürten nefesleri ile bilinirler. Bu içeriğimizde ejderhaların farklı kültürlerde nasıl tasvir edildiklerine bakıyoruz!
Ejderhalar, çoğu zaman doğa olaylarına, denizlerin derinliklerine, dağlara veya kutsal mekanlara bağlı olarak betimlenirler. Mitolojik hikayelerde de sıklıkla kritik roller üstlenen bu yaratıklar birbirinden farklı birçok mitolojide bazen benzer bazen de farklı fiziksel ve davranışsal özelliklerle anlatılmışlardır.
Bu yaratıkların Çin mitolojisinde, Türk mitolojisinde, İskandinav mitolojisinde ve Yunan mitolojisindeki tasvirlerine ve bu uygarlıklardaki farklılıklarına bir göz atıyoruz.
İçerik Başlıkları
Çin Mitolojisinde Ejderhalar
Çin mitolojisindeki ejderhalar cömert ve güçlü kişiliğe sahip olarak karşımıza çıkarlar. Çin’de festivallerde, mitlerde, efsanelerde, astrolojide, sanatta, isimlerde ve deyimlerde olan ejderhalar anlaşılabileceği üzere oldukça önemli sembollerdir.
Kötü, ateş püskürten ve tehlikeli Batılı ejderha modeli yerine, Çin ejderhaları uğurlu ve iyidirler ve vücut yapıları değişiktir. Yılanlar gibi uzun vücutları vardır, Çin mitolojisindeki ejderhalar Batılı ejderhaların dinozoru andıran tasviri yerine dev ve çevik yaratıklar olarak tasvir edilirler.
Geyik boynuzlu, deve başlı, inek kulaklı, kartal pençeli ve yılan boynuna sahip olarak bir sürü hayvanın karışımı olarak da tasvir edildiği bilinmektedir. Bu ejderin gövdesinde yüz on yedi adet pul bulunur.
Bu pullardan seksen bir tanesi iyiyi (yang), otuz altı tanesi de kötüyü (yin) temsil eder. Bu şekilde hem yok edici hem de koruyucu konumunda bulunurlar. Aynı zamanda bu ejderhaların yaşadıkları yerin yakınlarında şifalı bitkiler bulunur, tükürükleri iyileştirici niteliktedir ve kemikleri beş farklı renkte olup hepsi farklı hastalıklara çare olmaktadır.
Nehirlerde, göllerde, denizlerin tabanında, bulutlarda, kısaca su olan her yerde yaşamaktadırlar. Bu sebeple fırtınaları, selleri ve yağışları yönetme gücüne sahiptirler. Antik Çin’de insanların geçim kaynağı temel olarak tarımdı, yani rüzgar ve yağmur hayatlarında çok büyük bir öneme sahipti. Yağmuru ve rüzgarı kontrol eden çok güçlü bir şeyin varlığına inanıyorlardı, ejderha inançları da bu sebepten şekillenmiştir.
Çin ejderhaları aynı zamanda gücü, kudreti, kuvveti ve buna layık olan kişilerin başarısını sembolize ederler, bu yüzden Qing Hanedanı döneminde ejderha sembolü bayrağa eklenmiştir.
Türk Mitolojisinde Ejderhalar
Diğer mitolojilerde olduğu gibi, Türk mitolojisinde de ejderha tasvirlerinin çok eski zamanlara dayandığı bilinir. Türkçeye ejderha ismi Farsça’daki ajdahak veya ajdaha kelimelerinden türeyerek girmiştir.
İlginçtir ki, bu kelimenin Türkçedeki anlamı da evrendir ancak büke (yedi başlı ejderha), yılan ve nāg yılan gibi kullanımları da mevcuttur. Evren kelimesi ejderhaların olağanüstü kozmogonik varlıklar olarak tasvir edildiğinin bir göstergesidir.
Aynı zamanda bu bazen dünyayı taşıyan hayvanlar olarak betimlenmesi isimlerinin ‘evren’ olarak kullanılmasını destekler niteliktedir. Büke kelimesinin de Yakut Türkleri’nde büyüklere unvan olarak verildiği bilinmektedir.
Farklı isimlerinden de anlaşılacağı üzere, Türk mitolojisinde ejderhalar uçan yılanlara benzemektedirler. Bazen yedi, bazen iki başlı bir yaratık olarak, bazen de boynuzlu olarak tasvir edilmektedir.
Ateş püskürtürler ve doğdukları andan itibaren çok hızlı büyüme ve gelişme gösterirler, cüsseleri kocaman, hatta dev gibidir. Bu ejderhalar burunlarından alevler saçabilir, hatta kuyruklarında da alev vardır ve renkleri genellikle siyahtır.
Çin mitolojisinde olduğu gibi, Türk mitolojisindeki ejderhalar su ve gökyüzü ile bağdaştırılmıştır. Bunlara ek olarak dağ ile de bağlantılıdırlar. Türk kültüründe önemli bir yer tutan dağ ve su kültü burada da kendini göstermektedir.
Bunların yanı sıra zaman ve kaos ile de ilişkilendirilmektedirler. Tarihteki değişimlerine baktığımızda ise başlarda şans, bolluk, bereket ve gücün sembolü olan bu yaratıklar zaman geçtikçe ve inançlar değiştikçe kötü özellikler ile anılmaya ve o özelliklere göre tasvir edilmeye başlamışlardır.
Türklerde bir ejderha kültünden de bahsetmek mümkündür. Ağaç ejderi, kırmızı ejder, karanlık yer ejderi, gök ejderi, sarı ejder gibi varyasyonları bulunmaktadır.
Tarihçiler, Vikingleri genellikle ejderhalar ile ilişkilendirmektedir. Bu da buldukları sayısız ejderha işlemeli eser ile ilgilidir. Vikinglere için ejderhalar birer onur nişanesiydiler ve vikinglerin tarihinde ejderhalar önemli bir yere sahipti. İskandinav mitolojisinde ejderha olarak Nidhogg, Fafnir ve Jörmungandr sayılabilir.
Jörmungandr
Jörmungandr, Loki’nin ve bir dev olan Angrvoda’nın çocuklarından biridir, Hel ve Fenrir’in kardeşidir. Aynı zamanda bütün vücudu ile Midgard’ı sardığı için ona Midgard Yılanı da denir. İskandinav mitolojisinde Jörmungandr hem ejderhaya, hem de yılana benzetilerek tasvir edilir.
Mite göre Odin, Jörmungandr’ı karanlık okyanusun derinlerine sürgün etmiştir, ancak Jörmungandr’ın bu sulardan tekrar yükseleceği yönünde bir kehanette bulunulmuştur. Bu da Ragnarök, yani “Tanrıların Kaderi” başlayacak demekti.
Ragnarök kehanette olduğu gibi gerçekleştiğinde Jörmungandr babası Loki ve kardeşi Fenrir’in yanında tanrılar ile savaştı. Thor ile savaşan Midgard Yılanı ölürken onu da kendisi ile birlikte götürmüştür. Bu dev yılan benzeri ejderha yıkım ve yeniden doğuş döngüsünü temsil eder.
Nidhogg
Nidhogg kendini Yggdrasil ağacının köklerine bağlayıp kökleri kemiren ve cesetleri yiyen ejderhadır. Nidhogg’un yüzeye çıkışı yine Ragnarök’ü haber eder. Ragnarök zamanında devlerin ordusuna katılıp Aesir tanrılarını indirmek ister. Ragnarök’tan sağ çıkan birkaç kişiden biridir ve oldukça kötü bir yaratık olarak tasvir edilir.
Fafnir
Fafnir’in diğer ejderhalar gibi Ragnarök ile bir alakası yoktur. Orijinalinde ejderha olmayan Fafnir’in babası zengin bir cüce olan Hreithmar’dır. Kendisi açgözlülük ile özdeşleştirilmektedir.
Hreithmar oğullarından birini kaybedince Odin’den tazminat için altın ister. Odin altınları verse de hepsini lanetlemiştir. Bu altınları alabilmek için de Fafnir babasını öldürür ve bir ejderhaya dönüşür ve altınlarını korumaya başlar. Daha sonra Sigurd adındaki bir kahraman tarafından öldürülür.
Yunan Mitolojisinde Ejderhalar
Yunan mitolojisinde de diğer mitolojilere benzer ejderha motifleri görmek mümkündür. Kelime etimolojisine baktığımız zaman ejderha kelimesinin ‘gözcü’ anlamına geldiğini görürürüz.
Yunan mitolojisinde ejderhaların dört gruba ayrıldığını görebiliriz: Drakonlar, ketea isimli deniz canavarları, drakainalar ve ateş püskürten Kimera.
Drakonlar
Kolhis ejderhası, hiç uyumayan ve hiç dinlenmeyen, çok büyük ve yavaş olan bir drakondur. Kolhis Krallığı’nda bulunan altın postu korur, Ekhidna (yeryüzündeki ve yer altındaki her kötü ve korkunç yaratığı yarattığına inanılan bir drakainadır) ebeveynidir. Medea yaptığı bir büyü ile bu ejderhayı uyutur ve İason altın postu çalar.
Drakonlardan başka bir örnek ise Hydra’dır. Dev gibi, dokuz başlı bir su yılanını andıran bu ejderha Lerna bataklıklarında yaşamaktadır. Herakles’in on iki görevinden biri de Hydra’yı öldürmektir, ancak kestiği her baş için ikişer baş daha çıkmaktadır.
İolaus’un yardımı ile Hydra’nın yaralarının iyileşmesini engellemiş ve onu öldürmüştür. Savaş sırasında Hydra’nın yardımına dev bir yengeç gelmiştir, ancak Herakles onu da öldürmüştür. Daha sonrasında Hydra ve dev yengeç takımyıldızları olarak yıldızların arasına Hera tarafından yerleştirilmişlerdir.
Ketealar
Bir ketea olan “Ketos Aithiopios,” Poseidon tarafından Etiyopya topraklarını tahrip etmek için gönderilen bir deniz canavarıdır. Etiyopya kralı kızını kurban olarak sunsa da Perseus canavarı öldürüp prensesi zincirlerinden kurtarmıştır.
Truva keteası, Truvalıların topraklarını mahveden bir deniz canavarıdır. Aynı şekilde, Kral Laomedon kendi kızını kayalara zincirlemiştir fakat Herakles kızı kurtarıp canavarı öldürmüştür.
Skolopendra da bu türün başka bir örneğidir. Yassı, yengeç benzeri bir kuyruğa, her iki yanında sıralanmış olan yüzgeçli ayaklara ve burnundan uzanan saçlara sahip olan devasa bir deniz canavarıdır.
Kimera ise üç başlı bir yaratıktır. Bir başı aslan, diğeri keçi, gövdesi aslan, kuyruğu da yılan olarak betimlenmektedir. Pegasus ve Bellerophontes onu yenmiştir.
Drakainalar
Drakaina ise dişi ejder demektir. Vücutlarının üst kısmı güzel nimfler gibidir, alt kısmı ise yılan-ejder şeklindedir. Keto ve Ekhidna, Yunan mitolojisindeki neredeyse bütün ejderhaların analarıdırlar.
Kampe, Kronos tarafından Tartarus’u gözetlemek ile görevlendirilmiş bir gardiyandır. Bir drakaina olduğu için belden aşağısı bir ejderha gövdesidir. Belden yukarısı da saçları yılanlardan oluşan bir kadındır ve belinde birbirinden farklı hayvanların kafaları vardır.
Bazı kaynaklardan yüz tane de yılan ayağı ve akrep kuyruğu olduğu belirtilir. Zeus, Tartarus’ta bulunan tutsakları salarken Kampe’yi öldürmüştür.
Skilla bu türün başka bir örneğidir. İtalya ve Sicilya arasında bulunan Messina Boğazı’nda yaşayan bir drakainadır. Boğazdan geçen gemilerden denizcileri yakalar ve onları yer.
Ejderhalar, kültürler arası benzerliklerle birçok mitolojide yer alır ve insanların hayal güçlerini sonsuz bir şekilde etkiler. Bu nedenle, ejderhalar mitolojinin en büyülü ve etkileyici yaratıklarından biridir.
Mitolojileri ele alan yazıları okumaktan hoşlanıyorsanız “Türk Mitolojisinde Adı Geçen Efsanevi 20 Yaratık” adlı listemize de göz atabilirsiniz.