Lobotomi Nedir? Tarihçesi ve Vakaları 

20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan ve ruh sağlığı sorunlarının tedavisi için kullanılan lobotomi, tıp tarihinde tartışmalı bir dönemin kapılarını araladı. Bu cerrahi müdahale, kısa ve hızlı çözüm olarak sunulsa da, zaman içinde ciddi eleştirilere maruz kaldı ve etik sorunları beraberinde getirdi.

Bu içeriğimizde ruh sağlığı tarihinde kara bir leke olarak anılan lobotominin ilk adımlarını, uygulanmasını ve vakalarını detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.

Lobotomi Nedir? 

Lobotomi, ruh sağlık sorunlarının tedavisinde kullanılan beyin içindeki belirli bölgelere yönelik cerrahi bir müdahaledir. Lobotomi, özellikle 20. yüzyılın ilk yarısında psikiyatrik hastalıkların tedavisinde kullanıldı, ancak zaman içinde tıp dünyasında kabul görmeyen bir yöntem haline geldi.

Lobotomi Nasıl Uygulanır?

Lobotomi, başlangıçta cerrahi bir işlemle gerçekleştirildi. Bu işlemde, genellikle burun deliklerinden veya göz çukurlarından girilerek beyin içine özel bir aletle müdahale edilirdi. Ancak bu cerrahi yöntem, ciddi komplikasyonlara ve hastaların genel sağlığının bozulmasına neden olduğu için eleştirildi.

Lobotomi cerrahi olarak uygulanırken
Lobotomi cerrahi olarak uygulanırken

Daha sonra, Freeman ve Watts tarafından geliştirilen pre-frontal lobotomi adlı prosedür, cerrahi işlemin yerine geçti. Bu yöntemde, hasta bir dizi cerrahi aletle beyin yüzeyinden uyarılır ve ön lob bölgesine ulaşılırdı. Bu, hastanın duygusal tepkilerini sınırlayarak veya değiştirerek zihinsel rahatsızlıkların etkilerini hafifletmeyi amaçlar.

Lobotomi Tarihi 

Lobotomi, ilk kez 1930’lu yılların başında Portekizli nörolog Egas Moniz tarafından geliştirildi. Moniz, özellikle şizofreni gibi zihinsel hastalıkların tedavisinde sinir bağlantılarını keserek beyin aktivitesini değiştirmeyi amaçlayan bu prosedürü oluşturdu. Lobotomi, Moniz’in çalışmaları üzerine Amerikalı cerrah Walter Freeman ve James Watts tarafından ABD’de benimsendi ve popüler hale getirildi.

Egas Moniz

Egas MonizEgas Moniz
Egas MonizEgas Moniz

Zihinsel sağlık alanında çığır açan bir girişim olarak bilinen lobotomi prosedürü, Egas Moniz tarafından geliştirilmiştir. Bu tıbbi müdahale, “leukotomi” adıyla başlamıştır. Bu terim beyin içindeki beyaz maddeye yönelik cerrahi bir müdahaleyi ifade eder. Zaman içinde, bu yöntemin adı “lobotomi” olarak değiştirilmiş ve tıp dünyasında geniş bir yankı uyandırmıştır.

Egas MonizEgas Moniz, bu prosedürü ilk defa 1935 yılında uygulamıştır. Lobotomi yöntemini geliştirmesinin nedeni zihinsel hastalıkların tedavisindeki mevcut yöntemlerin sınırlılıklarını aşma amacıydı. Ayrıca, ön beyin lobların sorumlu olduğu duygusal tepkilerin kontrolünün cerrahi bir müdahale ile değiştirilebileceği düşünmesi sonucu da bu yönteme yönelmiştir.

Walter Freeman

Walter Freeman, lobotomiyi geniş bir kitleye yayma amacı güttü. Freeman, Moniz’in “leukotomi” yöntemini daha radikal bir şekilde uygulayarak kendi modifikasyonunu geliştirdi.

Prefrontal lobotomi olarak adlandırılan bu yöntemde, hastanın beynine cerrahi girişim, genellikle göz yuvarlaklarına buzlu bir çatal aracılığıyla yapılmaktaydı. Bu, Moniz’in daha nazik cerrahi yönteminden farklı olarak, Freeman’ın lobotomisinin daha hızlı ve daha az kontrollü bir prosedür olduğu anlamına gelmekteydi.

Walter Freeman ve James Watts
Walter Freeman ve James Watts

Özellikle 1940’lı ve 1950’li yıllarda, Freeman ve işbirlikçisi James Watts, bu prosedürü hızla gerçekleştirebilmek adına “şekerleme” adını verdikleri bir dizi ameliyat düzenledi. Bu etkinliklerde, birkaç saat içinde bir dizi hastaya lobotomi uygulanıyordu.

Freeman, kariyeri boyunca binlerce hastaya lobotomi uyguladı. Ancak, bu prosedürün ciddi yan etkileri ve etik sorunları zaman içinde açığa çıkmaya başladı. Freeman’ın uyguladığı lobotomiler, hastaların zihinsel ve duygusal durumlarını olumsuz etkileyerek birçok kişinin yaşamını kalıcı şekilde etkiledi.

Lobotominin Gerilemesi 

Lobotomi, başlangıçta bir dönem için popülerdi, ancak zaman içinde yaygın eleştirilere maruz kaldı. Prosedür, hastaların genellikle kalıcı ve ciddi yan etkilerle karşılaşmasına neden oldu. “Thorazine” adlı ilacın 1950’de yaygınlaşmasıyla cerrahi süreçten ilaç sürecine geçiş başlamıştır.

Beyin emarı
Beyin emarı

Zamanla, psikiyatrik tedavilerde ilaç ve terapi gibi daha güvenli ve etkili yöntemlerin gelişmesiyle birlikte lobotomi uygulamaları azaldı. Bugün, lobotomi genellikle tıp tarihinde bir hata olarak görülür ve etik dışı bir uygulama olarak kabul edilir. Modern psikiyatri, zihinsel hastalıkların tedavisinde daha güvenli ve daha etkili yöntemlere odaklanmış durumdadır.

Lobotomi Vakaları 

Lobotomi, genellikle şiddetli zihinsel hastalıklara sahip olan bireyler üzerinde uygulanmıştır. Şizofreni gibi ciddi durumları olanlar, özellikle tercih edilen adaylardı. Ancak, bu seçim süreci geniş yelpazede değişiklik göstermiş ve zaman içinde evrilen bir yapıya sahiptir.

Lobotomi öncesi ve sonrası

Lobotomi sonrasında birçok hasta ciddi yan etkilerle karşılaşmıştır. Bu yan etkiler arasında duygu kaybı, bilişsel fonksiyonlarda düşüş, hafıza sorunları, motor becerilerde azalma ve genel yaşam kalitesinde düşüş bulunmaktadır. Ayrıca, lobotomi sonrasında hastaların topluma uyum sağlama becerileri de önemli ölçüde azalmıştır. 

İlk Lobotomi Vakası 

1935 yılında, Moniz ve cerrah asistanı Almeida Lima, bir kadın hasta üzerinde ilk lobotomi operasyonunu gerçekleştirdi. Operasyon, hastanın prefrontal korteks bölgesine odaklanarak, bu bölgedeki sinir liflerini kesmeyi içeriyordu.

İlk lobotomi operasyonunun ardından, hastada belirgin bir sakinleşme ve semptomlarda azalma görüldü. Bu durum, Moniz’in yönteminin olumlu etkilerini ortaya koyduğu şeklinde yorumlanmıştır.

Rosemary Kennedy 

Lobotomi prosedürünün en ünlü vakası olan Rosemary Kennedy, Joseph ve Rose Kennedy’nin üçüncü çocuğu olarak 1918’de doğdu. Ancak, Rosemary’nin zihinsel ve bilişsel gelişimi diğer kardeşlerinden farklıydı. Ailesi, Rosemary’nin zeka seviyesi ve davranışları nedeniyle skandallardan endişe duyuyordu.

Lobotomi'den önce Rosemary Kennedy
Lobotomi’den önce Rosemary Kennedy

Bu nedenle, Rosemary’nin zihinsel durumunu iyileştirmek amacıyla bir lobotomi operasyonu düzenleme kararı aldılar. 1951’de, Rosemary’nin lobotomi operasyonu Dr. James W. Watts ve Walter Freeman tarafından gerçekleştirildi. Ancak, operasyon beklenen başarıyı getirmedi.

Lobotomi sonrasında Rosemary’nin durumu daha da kötüleşti ve işlevsel bir yetişkin olarak bağımsız bir yaşam sürmesi imkansız hale geldi. Aile, Rosemary’nin durumu ve lobotominin beklenen etkileri konusunda sessiz kalmayı tercih etti ve uzun yıllar boyunca Rosemary’nin durumu hakkında kamuoyuna açıklama yapmadı.

Bu tarz içerikler ilginizi çekiyorsa, sitemizde yer alan “Thalidomide Faciası: Tıp ve Bilimin Büyük İhmali” adlı içeriğimizi de inceleyebilirsiniz.

Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
İlgili İçerikler