Bağlanma ve bağlanma türleri, psikolojide önemli bir yer tutar çünkü bu konseptler, bireylerin sosyal ve duygusal gelişimini anlamak, ilişkilerini değerlendirmek ve psikopatoloji üzerindeki etkilerini incelemek açısından temel bir çerçeve sunar.
Bu içerikte bağlanma teorisi, hakkında yapılan deneyleri ve bağlanma stillerini keşfedeceğiz. Bağlanma teorisinin psikoloji dünyasındaki yeri hakkında da bilgi edinmiş olacaksınız.
İçerik Başlıkları
Bağlanma Teorisi Nedir?
Bağlanma teorisi, çocukluktan başlayarak insanların sosyal ve duygusal ilişkilerini anlamaya yönelik bir psikolojik teoridir. Bu teori, bireyin yaşamının ilk yıllarında başlayan bakım verenle (genellikle anne) kurduğu duygusal bağlanmanın, daha sonraki ilişkileri ve duygusal sağlığı nasıl etkilediğini açıklamaya çalışır.

Bağlanma teorisi, ilk olarak İngiliz psikiyatrist John Bowlby tarafından geliştirilmiştir. Bowlby, bu teoriyi, çocuğun bakımını üstlenen kişiyle olan bağlılığının, çocuğun güvenlik, rahatlama ve keşfetme arzularını nasıl etkilediğini inceleyerek oluşturmuştur. Mary Ainsworth da bu teoriyi geliştirmiş ve bağlanma stillerini tanımlamıştır.
Temelde, bağlanma teorisi, çocuğun bakım verenine olan ilişkisinin niteliğinin, çocuğun duygusal ve sosyal gelişimini büyük ölçüde etkilediğini savunur. Bu teori farklı bağlanma stillerinin, bireylerin yetişkinlikteki ilişkilerini, duygusal tepkilerini ve başa çıkma mekanizmalarını etkilediğini öne sürer.
Bağlanma Teorisi Hakkında Olan Deneyler
Bağlanma teorisi üzerine yapılan deneyler, çocukların ebeveynleri veya bakım vereniyle olan duygusal bağlarının gelişimi ve bu bağların bireyin hayatının ilerleyen dönemlerindeki davranışları üzerindeki etkilerini anlamamıza yardımcı olur.
Bağlanma, bireylerin duygusal gelişimini etkileyen önemli bir faktördür. Güvenli bir bağlanmanın, bireyin duygusal sağlığı üzerinde olumlu etkileri olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle yapılan deneyler, duygusal gelişimin anlaşılmasına ve desteklenmesine katkıda bulunur.

Bağlanma teorisi, ebeveynlerin çocuklarına sağlıklı bir şekilde bağlanmalarını ve duygusal ihtiyaçlarına uygun bir şekilde yanıt vermelerini vurgular. Bu, ebeveynlik pratiğini anlamak ve geliştirmek için önemlidir. Deneyler, ebeveynlerin çocuklarıyla olan etkileşimlerinin çocukların bağlanma güvenliği üzerindeki etkilerini inceleyerek bu alanda bilgi sağlar.
Ayrıca bu teori, psikolojik sorunların tedavisi ve duygusal problemlerin çözümü için kullanılan terapötik müdahalelerde önemli bir rol oynar. Bu alandaki deneyler, bağlanma temelli terapilerin etkinliğini değerlendirebilir ve geliştirebilir.

Bağlanma teorisi, bireyler arasındaki ilişkilerin toplum üzerindeki etkilerini de anlamamıza yardımcı olur. Güvenli bağlanmanın eksikliğinin toplumda nasıl bir etki yarattığını ve toplumsal ilişkilerin nasıl şekillendiğini anlamak, toplumsal düzeyde müdahalelerin planlanmasına katkıda bulunabilir.
Yapılan deneyler, psikoloji alanında çocuk gelişimi, aile dinamikleri, duygusal sağlık ve terapi gibi önemli konularda bilgi sağlamış ve bu alanda uygulamaların geliştirilmesine yardımcı olmuştur.
Ainsworth Güvenli Bağlanma Testi
Mary Ainsworth, bağlanma teorisinin öncü isimlerinden biri olarak bilinir ve bu teoriyi güçlendirmek amacıyla geliştirdiği bu test, çocukların anne veya bakım verenleriyle olan bağlarını değerlendirmek amacıyla kullanılan bir prosedürdür.
Testin ilk aşamasında çocuk ve anne bir arada bulunur. Bu aşamada çocuğun normal davranışları gözlemlenir. Ardından, odada bir yabancı kişi girer ve çocuk ile anne arasına oturur. Bu aşamada çocuğun yabancı kişiye nasıl tepki verdiği gözlemlenir.
Anne daha sonra odadan ayrılır ve çocuk yabancı kişi ile baş başa kalır. Bu aşamada çocuğun ayrılık anında gösterdiği tepkiler incelenir. Anne odadan uzakta olduğunda çocuk, yabancı kişi ile kalır ve bu süre içinde çocuğun davranışları ve tepkileri gözlemlenir.

Anne daha sonra odaya geri döner ve çocuğun tepkileri değerlendirilir. Çocuğun annesinin dönüşüne nasıl tepki verdiği ve onunla tekrar bir araya gelmesi durumundaki davranışları incelenir
Testin sonunda, çocuğun bağlanma stili belirlenir. Ainsworth, bu bağlanma stillerini güvenli bağlanma, güvensiz-kaçınma ve güvensiz-ambivalans olarak üç ana kategoriye ayırmıştır. Daha sonraları güvensiz-çekingen ve güvensiz-çelişkili gibi alt kategoriler de eklenmiştir.
Harry Harlow’un Maymun Deneyleri
1950’ler ve 1960’larda gerçekleştirilen bu deneyler, Harlow’un primatlar üzerinde sosyal bağlanma, duygusal bağlanma ve annelik davranışları üzerine yaptığı araştırmaların önemli bir parçasını oluşturur.
Harlow, öncelikle yavru maymunları doğal annelerinden ayırarak, onları farklı yapay annelerle buluşturdu. Yapay annelerden biri telle yapılmış ve içi yemek tepsisiyle doldurulmuş bir yapıya sahipti (bu annelere “tel anne” denirdi), diğeri ise yumuşak kumaştan yapılmış bir yapıya sahipti (bu annelere “kumaş anne” denirdi).
Deneylerde, yavru maymunların genellikle yumuşak kumaş annelerine doğru yönlendikleri ve bu yapay annelerle daha fazla zaman geçirdikleri gözlemlendi. Harlow, bu tercihin yavru maymunların güvenlik ve duygusal rahatlık arayışı olduğunu öne sürdü.

Bir başka önemli deneyde, yavru maymunlar, annelerinden ayrılarak başka bir odaya konuldu ve sonra geri getirildi. Yavru maymunlar, ayrıldıkları ve geri döndükleri annelerine karşı güçlü bir bağlanma davranışı gösterdi.
Bazı deneylerde, yavru maymunlara zarar verici durumlarla karşılaştıklarında koşup annelerine sığınma imkanı tanındı. Bu durumda, yavru maymunlar “kumaş anne”ye sığınmayı tercih etti, bu da güvenli bir bağlanmanın varlığını gösterdi.
John Bowlby’nin 44 Hırsız Çocuk Çalışması
John Bowlby’un bu çalışması, bağlanma teorisini desteklemek amacıyla gerçekleştirdiği bir araştırmadır. Bu çalışma, Bowlby’un bağlanma teorisinin temellerini güçlendirmek ve çocukların duygusal bağlanmalarının önemini vurgulamak için yapılmıştır.
Çalışma, Bowlby’un Britanya’daki bir çocuk suçlular hırsızlık grubu üzerinde yürüttüğü bir araştırmayı içerir. Araştırma, 1939-1940 yılları arasında gerçekleşmiştir ve çocukların aile yaşantıları, bağlanma stilleri ve suçluluğa eğilimleri üzerine odaklanmıştır.

Sonuç olarak, Bowlby’un bu çalışması, çocukların aileleriyle kurdukları güvenli ve destekleyici bağlanmanın, duygusal gelişimleri üzerinde olumlu bir etkiye sahip olduğunu ve güvensiz bağlanmanın çocuk suçluluğu gibi olumsuz davranışlara eğilimli olma olasılığını artırabileceğini öne sürmüştür.
Bağlanma Türleri
John Bowlby tarafından geliştirilen bu teori, güvenli bağlanma ve güvensiz bağlanma olmak üzere genel olarak iki temel bağlanma türünü tanımlar. Daha sonra Mary Ainsworth ve diğer araştırmacılar, bu temel türleri daha spesifik alt kategorilere bölmüşlerdir.
Güvenli Bağlanma
Çocuklar, ebeveynleri veya bakıcılarıyla güvenli ve sağlam bir duygusal bağ geliştirirler.Bu çocuklar, ebeveynleriyle bir araya geldiklerinde sevinçli ve rahatlamış, ayrıldıklarında ise hafif üzgün ancak güvenlidirler. Ebeveynleri geri döndüğünde hızla teselli olabilirler.
Güvensiz Bağlanma
Çocuklar, ebeveynleri veya bakıcılarıyla güvensiz ve belirsiz bir duygusal bağ geliştirirler. Üç farklı güvensiz bağlanma türü bulunur.
Güvensiz-kaçınma bağlanma türünde, çocuklar ebeveynleri ile aralarında uzaklık oluştururlar. Ayrıca, ebeveynleri geri döndüğünde ilgisiz veya soğuk bir tutum sergileyebilirler.

Güvensiz-ambivalans bağlanma türünde, çocuklar ebeveynleriyle aralarında sürekli bir bağlanma ve ayrılma çatışması yaşarlar. Ebeveynleri geri döndüğünde hem öfke hem de ihtiyaç duygularını gösterebilirler.
Güvensiz-çekingen bağlanma türünde, çocuklar, ebeveynleriyle aralarında karmaşık ve tutarsız bir bağ geliştirirler. Bu durum, ebeveynle bir arada olma ve ayrılma durumlarında çocuğun içsel çatışmalarını yansıtabilir.
Bu tarz içerikler ilginizi çekiyorsa, sitemizde yer alan “Psikolojik Manipülasyon: Gaslighting Nedir?” adlı içeriğimizi de inceleyebilirsiniz.